şimdi sevgili desek; hatta anlayan anlar der gibilerinden bakınız vererek desek cümle alem romantik sanacak. felaket.
ali sami yen desek, bu kez de fanatik sanacaklar. hadi fanatikliği geçtim, bunun fenerbahçelisi var, beşiktaşlısı var, efendime söyleyeyim büyük şehir belediye sporlusu var. bu da tutmaz. bir de ayar yeriz animallah tam olur. ali sami yen hatrına ebeme de laf çakılsın istemem şimdi durduk yere.
sonracıma galata köprüsüydü, galata kulesiydi diyeceğim. ulan diğer tarihi eserler nolcak. bir de demezler mi adama ne bu galata takıntısı. hadi bu da tutmaz dedim, geçtim.
meyhaneydi, rakıydı diyeceğim. bu da balıksız piç olur.
yoktur.
neden derseniz; istanbul istanbuldur.-evet entrynin başından beri çok mantıklı sözler sarfediyorum farkındayım.- hayır yani yine ısrar edip neden derseniz; efendim istanbul her şeyiyle bir bütündür. yani şimdi tarihi eserler, müdavimi olunan yerler falan filan tamam da mesela harem' i ve çevresindeki ıvır zıvırı kaldırsam ben, vapur ilen yolculuk yaparken onun yokluğunu hissedersiniz. bir garip gelir istanbul size.
ya da ne bileyim boğazdaki o çirkin gemiler olmasa -ki insanlar onlara kuru yük gemisi falan diyor. siz boşverin.- boğaza bakınca sadece denizi, vapurları, hai abartalım yelkenlileri görecek olsanız yine bir şeyler eksik gelir.
ya da diyelim taksim' e herhangi bir vesaitle giderken imar edilmemiş, ya da planlaması yapılmamış semtlerdeki görüntüleri görmeseniz de yeşillik ve düzenli yerleşmiş evler falan görseniz taksim daha farklı gelir size sanki, yapıştırma durur oraya.
trafik olmasa, etrafınızdakileri fark edemeyecektiniz belki de telaşeden. ya da ben bu kadar zırvalayamayacaktım. bilemiyorum.
öyle işte.
kişinin istanbul da sevdiği bir atmosferde bulunmasıdır. zira kişi istanbul da olmadıktan ve hatta istanbul da hiç bulunmamış olduktan sonra istanbul un oralarda bir yerde olması kişi için hiçbir şey ifade etmez.
osmanlı devletinden kalanları çıkarırsak; sokak çocukları, kapkaççılar, hırsızlar, dolandırıcılar, işini bilen cingöz takımı, beleşçiler, para, trafik, en kalitesiz hizmeti en pahalıya almak, çarpık kentleşme, ucube gökdelenler, kokuşmuş tren istasyonları, yamuk yumuk kaldırımlar, bozuk yollar, lüks semtler dışında ilgilenilmeyen pislik içinde dış cepheler, sadece japonların kalabildiği oteller, batakhaneler, delirmiş dilenciler, zengin olmuş dilenciler, çıplak ayaklı roman çocukları.
osmanlı devletinden kalanlarla övünmeye de nereye kadar devam edeceğiz bilemiyorum.
rıhtımdaki o yüzlerce insanın içinde balık ekmek yiyerek manzarayı izlemektir büyük keyif, beyoğlu'nda yürürken müziğe kulak verip durmaktır istanbul, kız kulesinden istanbul'a bakmanın eşsiz keyfidir istanbul'u istanbul yapan...
birbirinden farklı semtleri, o semtlerle özdeşleşen insanları, o insanlarla özdeşleşen hayat biçimlerinin yanında en önemlisi 24 saat yaşayan bir şehir olması.