türkçedilbilgisi kuralları üstüne yarısı türkçe, kalan yarısı arapça, farsça, fransızca, rumca, ingilizce ve ermenice sözcükler düzmek; bunları ermeni ve rumlar gibi söylemektir.
adı türkçe'dir de hiç türkçe gibi değildir. inanmayan oğuz türkçesi'nin özüne en yakın konuşulduğu türkmenistan'a gider ve kulaklarıyla işitir.
türkçe'nin en gelişmiş halidir. içinde arapça, farsça, fransızca, italyanca, yunanca, ingilizce pek çok kelime barındırır. dünyanın bütün büyük dillerinin vokabülerlerinde de, böyle yabancı kelimeler cirit atar. ingilizce ve fransızca'da, latince ve yunanca kökenli kelimeleri çıkın, geriye pek bir şey kalmaz. ama bunun yanında her iki dilde binlerce arapça kökenli kelime de vardır ve bu kelimeler bir ingilizi, bir fransızı hiç rahatsız etmez.
örnek vereyim: limon, amiral, kahve gibi günlük kullanımdaki binlerce kelime arapça'dan batı dillerine geçmiştir. fransızca douene (gümrük), arapça divan'dan gelmiştir. ingilizce mean, arapça mana'dan gelmiştir. bu kelimelerin sayısı, dr. sigrid hunke gibi araştırmacılara göre binlerle ifade edilir.
ama bizim gerizakalı zümre, büyük dilin ne demek olduğunu bir türlü anlamaz. bin yıldır türkçe'de kullanılan kelimeyi türkçe kökenli değil diye atıp, yerine masabaşında kelime uydurur. kelime uydurmanın psikolojide "paraloji" dene bir hastalık olduğunu da bilmeden, o canım istanbul türkçesini yok etmeye uğraşır.
neyse, uzatırsam makale olacak...
ekleme: bin yıllık türkçe kelimeleri türkçe kökenli değil diye atan tipler, kendileri bin yıllık türk kökeninden mi geliyorlar acaba? öyle ya, kelimeyi atan, insanı da "sen türk değilsin" diye ayıklar ve atar. misal nazım hikmet. dedesi polonya muaciri mi ne? konstantin bilmem kim? kendisi leh midir, türk müdür? buna bir karar verin önce...
peki aynı tümcenin türkçe doğru yazılışı nasıl olmalı?
--doğrusu--
salıklarda duyduğumuz olağan türkçe'dir. en bir güzel*türkçe'dir aynı dönemde.
istanbul'da, bursa'da, ankara'da, izmir'de kişiler bu türkçe'yi konuşulur.* (uyum sürecini tamamlayamamışlardan söz etmiyorum)
kentli türkçesi* de diyebiliriz.
--doğrusu--
gelelim yorumumuza:
bir kere yalnızca şu bir üstteki yazı bile doğru düşündüğümü kanıtlamaktadır. bir kimse düşünün ki "en bi güzel türkçe" ile kısacık bir yazı yazarken yabancı dillerden yedi sözcük kullanıyor ve buna türkçe demeye utanmıyor.
kaldı ki üzerine kesin yargılarda bulunduğu "en bi güzel türkçe" yazmayı bile beceremiyor.
üstelik bu kimse; bırakın türkçe bilmeyi; mantıklı ve tutarlı tümce bile kuramıyor. ("adaptasyon sürecinin tamamlayamamışları kastetmiyorum", "en bi güzel türkçedir" v.s.)
Annemin dili
Babamın dili
istanbulumun dili
istanbullumun dili
istanbulumun efendisi
Hanımefendisi
Sokaklarımın bekçisi
Yoğurtçusu, balıkçısı
Can dilimi konuşanım
Canım benim
Ninnilerimi bu dil söyledi
Masallarımı bu dil
Bu dille duydum türkülerimi
Bu dille okudum şairlerimi
"Zalim beni söyletme derunumda neler var" *
türkçe dilbilgisi kurallarının üzerine arapça ve farsça sözcükler döşeyip rum ve ermeniler gibi söylemektir.
trakya ağzı ile türkiye'de konuşulan en boktan ağızların başında gelir. türkçe'nin içine sıçılmasına güzel türkçe demek de ayrı bir andavallıktır.
ekleme: ben de bunu konuşuyorum. kimse çıkıp da "türkçe konuşamayan öküz" muamelesi yapmasın. hatta dil ile ilgili okulda ve özel kurslarda da eğitim almışlığım var. ben, türkçe'ye benzemediğini söylüyorum. yazıyı gözünüzle görün; beyninizle anlayın.
yüksek türkce olarak kabul gören, türkiye´de konusulan aksansiz orijinal türkcenin ta kendisi. istanbulluyu digerlerinden ayiran da bu türkceyi konusabilmesidir.