memleketime özgü bir durumdur. şöyle ki dünyada bilhassa avrupada bir çok kulüp birbirine yakın yıllarda kurulurken(dolayısıyla herkes kendi şehrinin ve ya semtinin takımını tutuyor) türkiyede sistem istanbul ligi tarzı ligimsilerle yürüyordu. ulusal lig 1950lerin sonunda kuruldu ve 60lı yıllarda anadolu kulüpleri kurulmaya başlandı. zaten o tarihlerde anadoludaki büyük çoğunluğun futbola ne ilgisi vardı ne de futboldan haberi, bilen de zaten üç büyükleri tutuyordu. taraftarlık da büyük ölçüde babadan oğula geçtiği için durum gittikçe normalleşiyor.
durumu enteresan bulan arkadaşları da anlarım ama; aslen sivaslı olup da istanbulda doğmuş büyümüş ve yakın çevresi fenerbahçeli ve galatasaraylı kaynıyorken trabzonsporu tutan bünyenin durumundan daha ilginç değildir sanırım.