Dünyada 50'den fazla orkestranın repertuvarına aldığı, 2013 Yılında Echo Klasik ödülünü kazanan ama bununla birlikte hükümetin takıntısı yüzünden Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın 2014-2015 sezonu için hazırladığı programda listeden çıkarılan Fazıl Say'ın 3 eserinden biri.Fazıl Say yapılan buayıp için güzel bir mektup yazıp göndermiş ilgili makamlara ama anlayabileceklerini sanmam.
fazıl say'ın istanbul'u müthiş betimlediği ve belgeselinde her kısmı ayrı ayrı bestelerken hissettiği tüm duygularla anlattığı muhteşem sanat eseri.
belgeselde fazıl say'ın bahsettiği gibi maalesef istanbul eskiden orhan veli'nin şiirlerinde anlattığı gibi uğruna besteler yapıldığı kadar güzeldi istanbul'un güzelliğinden artık ne yazık ki geçmiş zaman kipi ile söz edebiliyoruz.
fazıl say'ın konzerthaus dortmund'ın siparişi üzerine bestelediği, istanbul'u geçmişten günümüze anlatan, muhteşem eseridir. istanbul adına yapılan ilk senfonidir. istanbul senfonisi'ni adına yapıldığı şehirdeki türkiye prömiyerinde eseri gürer aykal yönetimindeki borusan flarmoni orkestrası seslendirmiştir. senfoninin icrasından önce fazıl say eserin yedi bölümünün temasını anlatmıştır. dinlerken eski istanbul'u, fethi, tarikat gerçeğini, islam'ın hoşgörüsünü, adaları, anadolu'ya açılan haydarpaşa garını ve alem gecelerini hissedersiniz.
Gerçek sanatçı halkının ve ülkesinin gerçeklerini eserlerine yansıtır, olumsuzluklarla mücadele eder ve toplumu için umut ışığı, ilham kaynağı olur. istanbul Senfonisi'nde fazıl say; bizi yani değerlerimizi ve çıkmazlarımızı bize öyle güzel anlatmıştır ki, denizle başlayıp denizle biten senfoni, bu ülkede güzel şeyler de mümkün düşünü bizim ruhlarımızda gerçek yapmaktadır. Diyalektik bir mantık işletirsek senfoni için: masalsı nostalji, nasıl br fetihin sonucuysa, tarikatların, acıların, kentsel ve toplumsal kirliliğin karşıtında, gerçek din, aşk ve eski güzel istanbul hayaliyle, olumlu bir sentez yapabilme düşüncesi-düşü yüreklere işlenir.
Nasıl Nazım Hikmet 20.yy'ın sesimizi, gönlümüzü, acılarımızı, ruhumuzu dizeleriyle haykıran büyük Türk şairi ise, fazıl say da 21.yy'ın sesimizi, gönlümüzü, acılarımızı, ruhumuzu notalarıyla haykırıyor, Nazım gibi yerel ruhumuzu yükseltip önce uluslarası sonra da uluslar üstü bir noktada tüm insanlıkla bütünleştiriyor.
fazıl say aşağıdaki istanbul senfonisi dökümanını paylaşmıştır. bir eseri en iyi yaratıcısı anlatır:
iLK OLARAK, iSTANBUL SENFONiSi BESTESiNiN BiTTiĞi GÜN ( 23.12.2009) KOMŞUM VE YAKIN DOSTUM ÇiĞDEM ERKEN'iN EViNDE YAPTIĞIMIZ iLGiNÇ BiR BELGESELi PAYLAŞMAK iSTERiM.
BU BELGESEL BiR NEVi "TARiHE NOT DÜŞMEK" GiBiYDi BiZiM iÇiN.
AYNI ZAMANDA BU ESERi YÖNETECEK TÜM ORKESTRA ŞEFLERiNE DE YOLLADIK VE YOLLAYACAĞIZ.
BU ESERiN BiR ÇOK BÖLÜMÜNÜ KENDiM PiYANO iLE ÇALDIM, KONULARI VE ESERiN TEKNiĞiNi, ORKESTRASYONU, TÜRK ENSTRUMANLARININ NiYE VE NASIL KULLANILDIĞINI DETAYLI BiR ŞEKiLDE ANLATTIM.
MÜZiKOLOJi iLE iLGiLENENLER iÇiN DE ÇOK iLGiNÇ BiR BELGESELDiR.
"YOYOM TV" KLASiK MÜZiK iNTERNET PORTALI KURUCUSU, AYNI ZAMANDA "GENÇ KLASiKÇiLER FESTiVALi"NiN DE YARATICISI DOSTUMUZ ŞAFAK TANER iLE BU BELGESELi ÖNCE EVDE; ERTESi GÜN DE HAYDARPAŞA GARI, SULTAN AHMET CAMii, ADALAR VAPURU GiBi MEKANLARDA ÇEKMiŞTiK.
iKiNCi OLARAK, ALMAN TELEViZYONU BiRiNCi KANALINDA HABERLERDE ÇIKAN VE DAHA SONRA DEUTSCHE WELLE KANALINDAN iNGiLiZCE OLARAK TÜM DÜNYADA YAYINLANAN 4 DAKiKALIK HABER BÜLTENiNi PAYLAŞMAK iSTERiM.
HEM iSTANBUL SENFONiSiNi, HEM DE GEÇEN MART'TA DORTMUND'DAKi FAZIL SAY FESTiVALiNi DAHA YAKINDAN TANIMA FIRSATINIZ OLACAKTIR. RÖPORTAJLAR VE KONSER GÖRÜNTÜLERi iLGiNÇ.
BU YOLLADIĞIM LiNK iSE iSTANBUL SENFONiSi KONSER GÖRÜNTÜLERi (SON BiR KAÇ DAKiKASI) VE ARDINDAN GELEN EŞiNE ENDER RASTLANIR UZUNLUKTA SÜRMÜŞ AYAKTA ALKIŞI...
AŞAĞIDA iSTANBUL SENFONiSi'NiN TAMAMININ, 13.3.2010 DORTMUND'DAKi iLK SESLENDiRiLiŞiNiN, AUDIO KAYDINI YAYINLIYORUM. PROGRAM NOTLARINI DA EKLEDiM. BiR ÇOK DOSTUM NOTLARI OKUYARAK DiNLEMENiN ÇOK DAHA AÇIKLAYICI OLDUĞUNU SÖYLEDiLER. BiLiYORSUNUZ, YOUTUBE ARTIK AÇIK. iYi DiNLEMELER... FAZIL SAY
1. Bölüm - NOSTALJi
Nostalji; istanbul Senfonisi, gecenin buğusunda Marmara denizi dalgalarının kıyıda sakince hışırdaması ile başlar. Nitekim, bu deniz seslerini, eserin en sonunda da tekrar duyacağız. Şöyle belirtmek isterim; 7 bölümlü Senfoni, denizden çıkıp istanbul'u anlatacak ve biterken denize tekrar geri dönecek. Nostalji bölümünde günümüzde değiliz. Denizin hışırtıları eşliğinde hayallere dalmışız.1940'lardayız belki? Orhan Veli istanbul'u dinliyor. Ya da 1920'lerde? Dalmış gitmişiz. Hayallerdeyiz; Gecenin bir vakti, loş deniz hışırdıyor, ve Senfoni'nin;Hicaz makamı'ndaki ağır ana teması başlıyor. Ney ve kanun da uzaklardan dokunuyor Orkestra'nın şarkısına. Müzik ve görüntüler kararmaya başlıyor... Bizlerse, hayal içinde hayallere dalıyoruz bu sefer. Karanlığın içinde gömüldüğümüzde, zamanda yolculuk gibi, 1453 yılına gidiyoruz. Fetih günü! Davullar, trompetler, gümbürtüler, patlamalar, etraf savaş alanı, mehter takımı duyulmaya başlıyor; Ceddin Dede! Kudümler vuruyor. Osmanlı, Bizans savaşıyor! istanbul'un yaşadığı en hareketli gün!Sonra tekrar uyanıyoruz ve gecenin karanlığına hicaz şarkımıza dönmüşüz. Deniz hışırdıyor. Biz hayallerdeyiz. Hayaller içinde hayallerdeyiz.
2. Bölüm - TARiKAT
Tarikatların karanlık yüzü. Fanatizm. işte, 30 yıldır Din'in siyasi emellere alet edilmesine duyduğum öfke ve din sömürücüsü Tarikatların büyük otoritesi, bu hızlı bölümü oluşturan karanlık ve gergin notaları oluşturdu. Onların öfkeleridir. Benim onlara kızgınlığımdır. Din ve para konusu; Ve bir ritm'den yola çıkar öfkemin müzikteki kurgusu;
La ilahe illallah; diye zikir edenleri düşünün. Yüz kere, bin kere tekrar eden; La ilahe illallah! ilginç bir müziktir bu. Ritm müziğidir. Ritm melodisidir. Yüzyıllardan beri gelen ileri Mevlevi ve Bektaşi müzik kültürlerinin çok gerisinde, arkaik diyebileceğim bir müziktir günümüz zikirlerindeki ritm melodileri. La ilahe illallah; cümlesinin salt ritmini düşünelim. işte bu bölümün ana fikri o ritmdir.
Dinin Siyasi emellere alet edilmesini, Tarikat bölümündeki karanlık notalarla duyduktan sonra, bu sefer apaydınlık; bir islam şaheserini anlatıyoruz. Bir Camiyi. Camilerin en güzelini, en huzurlusunu, en muhteşemini; Sultan Ahmet Camii'ni. Ben severim orda olmayı. Meditasyon gibidir. Büyüleyicidir. Çünkü; Metafiziksel boyut salt benlik uzlaşısıdır. Ney ve kudüm başlar; Segah makamı'ndan. Orkestra ardından genişleyerek büyür. Caminin hüzünlü bir teması vardır. Evrene yükselmek ister. Uhrevidir.
4. Bölüm - HOŞ GiYiMLi GENÇ KIZLAR ADALAR VAPURUNDA
Kanun, Adalar Vapuru güvertesindeki yakışıklı delikanlıdır. Flüt, Obua, Klarinet ve Fagot, hoş giyimli genç kızlardır, yakışıklı delikanlının ilgisini çekmeye çalışan. Tuba, vapur düdüğüdür. Mutlu ve güneşli bir yaz sabahıdır. Kızlar, kavgaya bile tutuşur en sonunda delikanlı uğruna.
5. Bölüm - HAYDARPAŞA GARINDAN ANADOLU'YA GiDENLER ÜZERiNE
Bir nevi, Nazım Hikmet'in Memleketimden insan manzaraları eserine arka plan müziği gibi. Gece treni yola koyulur. Tren yolculuğu yapanlar hayaller kurar. Yolculuk hayallerdir. Lokanta vagonunda, yeni evli bir çift. Hayallere dalmışlar. Ötede, aşık bir adam vardır sanki. Dalmış gitmiş. Aşktır sezi. Onları seyrederiz. Sağımızda deniz, bir gece vakti bir trende;Vurmasazlardan rayların seslerini duyarız. Trompetler tren düdüğü seslerini verir;Bir başka masada dertli bir adam vardır. Ooo derdi büyük; Kanser? Cenaze?Tronbon karanlıktan verir onun temasını. Sonra tekrar diğer masalar. Yeni evli çift, arkalarında aşık adam;Ray sesleri. Ray ritmleri;Hepsi bir arada, dertli adam, aşık adam, yeni evli çift.
Gecenin ışıklarında bir istanbul sokağında;Kanun taksimi uzunca sürmeli. Yoğun bir Senfoni rahatlamalı;Kanun bitince danslar başlar. Bir yerde;'dök zülfünü meydane gel' şarkısının bir benzerini işitir gibi oluruz. Sonra tüm süratiyle bir köçekçe!Köçekçe büyük bir gürültüyle kesilir. Sulukule'nin ışıklı sokaklarında körkütük sarhoşuzdur. Kanun,'dök zülfünü meydane gel'i çalamayacak kadar sarhoştur. Gecenin ışıklarında bir istanbul sokağında.
Ve günümüzdeyiz. Bugün!Dertli insanlar. 15 milyon nüfuslu mega-metropol istanbul. Romantizmin kalmadığı, yaşamın kalmadığı;Stres. Sıkıntı. Bunalım. Hayalsizlik; 3 kere kulak sağır edici mertebede patlar Orkestra. Kasvettir sıkıntılı melodiler. Müzik kaçmaya çalışır. Patalojik enstantaneler gibi, Senfoni'nin tüm bölümlerinden temalar geçer gözümüzün önünden, bir fotoflaş hızında; kudümleri, la ilahe illallah ritmleri, Caminin hüzünlü teması, hoş giyimli bir genç kız, trendeki dertli adam, Ve başladığımız noktaya, gecenin karanlığına hayallerimize döneriz birden, hicazdır, şarkımızdır. Nostaljidir. Yine dalgalar hışırdamaya başlar. Denizden gelen istanbul Senfonisi bitmiştir ve denize döner kaybolur...
aşağıdaki link de türkiye prömiyeri konser kaydıdır: