ahmet ümit'in bizi istanbul tarihiyle içli dışlı yaptığı, kurgusu çok iyi olan kitabı. istanbul'a bir kez daha hayran bırakmıştır. şehrin en eski tarihi hakkında birbirinden değişik ve ilginç bilgilerini öğrenmek çok büyük zevk vermiştir okurken. istanbul'u anlatan kitaplar okumak farz olmuştur.
hayran kaldığım tiyatro, bir dakikasını bile sıkılmadan izledim. Toron Karacaoğlu mükemmeldi. insanın içini ısıtacak nitelikte.
fakat olay 1950 lerde geçmesine rağmen dekordaki boğaz köprüsü dikkatimi çekmedi değil.
bir çırpıda okunan ve istanbul'un tarihi hakkında eşsiz bilgiler sunan , ahmeh ümit'in polisiye romanıdır. kitapta cinayetler peş peşe gelişir.
istanbul ile ilgili aktarılan o eşsiz bilgiler , kitabı bir polisiye romanı olmaktan çok bir istanbul rehberi haline getirir. okuduktan sonra anlatılan mekanları gezmemek , bir istanbul aşığı olmamak mümkün değildir.
taze pişmiş et tadında bir istanbul şarkısıdır. tüyleriniz ürperek aslında hiç yaşamadığınız eski istanbulun hayalini kurarsınız. istiklal caddesi'nden araba geçen, markiz'den şairlerin çıktığı, kısmen fransız modasına bürünmüş kadınları ve o günlerin aşkını düşünürsünüz. bir de acaba biri de beni, bana "bir mısra gibi ağzınız" diyerek sever mi ki acaba diye düşünürsünüz...
yaşanmamış her şey için "bir hayat daha olmalı" der, hayata geri dönersiniz.
başkomiser nevzatın ana karakter olduğu bir Ahmet Ümit romanı. Polisiye romanları seven ve tarihe ilgi duyan biri olarak zamanında okuyup fazlaca beğendiğim kitap olmuştur. içerisinde okunduğu zaman istanbul hakkında "vay be bunca zaman bunu neden öğrenmemişiz" denen onlarca bilgi bulunmaktadır.***
herkes bilmesin, herkes dinlemesin deyip başkalarından sakındığım, kıskandığım şarkılardandır.
--spoiler--
ah bu ne sevgi bu ne ıstırap
bu şarkıyla gönlüm ne harap
al al olmuş gül yanaklarınız
bu mahçup nazlı bu eda bu hal
bir mısra gibi ağzınız
dillenmemiş dinlenmemiş bakire aşklarda
--spoiler--
ahmet ümit'in bir eserinin adıdır. polisiye görünümüyle (ki polisiye) istanbul'u (eski istanbul'u, beyoğlu'suna takım elbisesiz çıkılmayan istanbul'u) karış karış gezdiren, tozlu tarih kitaplarının kokusunu hissettiğimiz hoş eser.
romanı okurken karakterler ile konu arasında oluşturulmak istenen mesleki-bireysel biyolojik bağ, okuyucuda kitaba dair her ne kadar sunilik ve zorlama hissi uyandırsa dahi, bu olumsuz niceliğine pek takılmadan okunabilecek güzellikte bir roman. ayrıca bir roman olarak içinde özellikle istanbul' un tarihine dair sunulan bilgiler, romana farklı bir değer katarak romanı daha da bir okunur hale getiriyor.
ama benim cevap bulamayan sorularım ne olacak !? ciddi anlamda çok fazla açık uç bırakılmış. soruların cevapları yorumda gizli gibi duruyor ama aslında soruların kesin bir cevabı yok. ritüellere göre işlenmiş cinayetler bi yere kadar gidiyor daha sonra ritüel bozuluyor ve sadece öldürme işlemi kalıyor.
neyse okumayanlar için fazla yazmamak gerek zannımca. okuyun görün.
isimli ahmet ümit kitabıdır. ayrıca okurken bizi ta denizliden alır istanbula hatta byzantion ve konstantinopolis e kadar götüren müthiş bir kurguya sahip olan kitaptır.
ilk kez bir tiyatro eserinden yarısında çıkmama neden olmuş istanbul Şehir tiyatroları oyunudur. Tarık şerbetçioğlu, toron karacaoğlu'nun muhteşem ses tonu ve oyunculuğuna istanbul hatrıları vs. eklersem her türlü iş yapacak bir oyun olur diye düşünmüş besbelli! 1 saat sabrettim oyuna adapte olabileyim diye ama mümkün olmadı, izleyiciyi içine çekebilecek bir bütünlükten uzak olduğu gibi lise piyesi ayarında bir prodüksiyon olmaktan da öteye gidemiyor ne yazık ki.