yalıda yaşayan, günün önemli bir kısmını bahçesinde dostlarıyla sohbet ederek ve yardımcısından sık sık türk kahvesi isteyerek geçiren bir kadın canlanıyor..
kibar ve zarif de üstelik. yanında neredeyse 25 yıldır çalışan emektarına hala ''siz'' diye hitap ediyor. aynı zamanda iyi bir koleksiyoner. evindeki tüm eşyalar yalının tarihine muadil..
bazen bunalıyor, manik depresif hallere bürünüyor. kendini iyi hissetmek için paşa dedesinden kalan broşu takıyor yakasına. eski günlere dalıyor, huzur buluyor.
eskileri unutamıyor, zira modern çağ pek de ona göre değil..
köşebaşındaki konağın asma tavanından çıkıp gelen yansımasıyla iç cereyana sebeptir tebessümü. istanbul'un kirli karanlık sokaklarının tozu yoktur ellerinde. sadece çengelköy'ün nazlı bakışları, boğazın aşka sebep kokusu...
mendilini düşürmeseydi, yıllar boyu aklımıza sahip olacaktı da, mendili yalan ellerde kayboldu.
köy teyzesine değişilmeyecek olandır. bir soğukluk vardır istanbul hanımefendisinde. bir şeye canınız sıkıldığında koşup memelerinin arasına kafanızı yaslayıp ağlayabilme güvenini vermez insana. tabii ondan da alınabilecek bir sürü şey vardır, hayatın çok çeşitli yönlerini öğrenebilirsiniz ama ihtiyacınız olan şey samimiyetse, ı ıh, o burada yok...