istanbul'un alışık olmadığı bu fırtına gerçekten insanları ürküten cinstendi. ağaçlar bildiğin yamuldu. kozalaklar, dallar havalarda uçuştu. küresel ısınma sonucu erzurum'da artık hortumlar oluşacağı söyleniyordu daha geçtiğimiz günlerde. umarım türkiye'nin hiçbir yerinde yaşanmaz böylesi istenmeyen doğa olayları.
Sokakta yürüyen insanların rüzgârla mücadelesini izlemek ayrı bir zevktir..
camı kapatmaya yöneldiğimde havaya kalkan tozların ağzıma, burnuma girmesi ardı ardına 5-6 kez hapşırmama sebep oldu.
biz rüzgar nedir görmemiş istanbulluları hem şaşırtmış hem de sevindirmiştir. dışarda "alla alla" diye havaya bakan yaşlı adamı, balkonlardan saksılarını indiren kadınları, sokaklarda uçan nesneleri görmüşüzdür. aynı zamanda kişisel olarak ağzıma sıçmıştır.
cross: ohaaa fırtına lan ne güzel!
balkona çıkılır, gözler kapatılır, saçlar rüzgarda uçmaktadır, hava hızla vücuda çarpar, surata kocaman bir gülümseme yerleşir.
o sırada yakında sallanmakta olan bir ağaç dalı: Fsssssss, ÇAAT! (şakakta patlar)
cross: aağh, kafam. sikeyim fırtına gibi seni. (hemen sattı)
kavacıkta plazanın en üst katındaki cam çerçeve patlayacak diye korkutan fırtına.
Havada uçuşan poşetlere bakılırsa küçük çapta bir hortum denilebilir.
gayrettepede çay içerken birbirini kesen tipleri imana getiren, masadaki şeker, çay ne varsa yola döken rüzgardır. hani bakalım kıyamet gelse de kopsak.