herşeyiyle mutluluk verir. kazandığınız para çar-çur olabilir fakat güzel olan tek şey lanet edip kenti terkettikten sonra bu söylediklerinizin aklınıza gelip ağlamaya sebebiyet vermesi.
yaşamayı bilene en büyük armağandır. hayatı okula ve işe gidip gelmekle geçen insanlar sadece trafik yönünü görürler. halbuki istanbul'dan bundan ibaret değildir. dediğim gibi yaşamayı bilene dünyanın en güzel şehridir.
gerçek anlamda hayatın içinde olmak ve hayatı biraz olsun öğrenmektir
(turkiye için konusmak gerekirse)istanbullu iseniz
-istanbul da araba kullanmamış birine söför gözüyle bakmazsınız,
-istanbul da çalışmayan birisne deneyimli gözüyle bakmazsınız,
-istanbul da aşık olmayan insanın aşka bakış açısını merak edersiniz,
-istanbul da üniversite okumamış gençler size hep biraz toy gelir,
-istanbul da eğlenmemiş birinin eğlence anlayışını merak edersiniz,
-istanbul da güvenliğini sağlamamış kişilerin kendilerini koruyabileceğinden süphe edersiniz,
-istanbul da trafikte 2 saat geçirmemiş kişilerin sabırlı olabileceğinden emin olmazsınız,
böyledir istanbul da yaşamak tabi herkesin istanbul da yaşamaktan anladığı farklıdır, gerçekten yaşayan için istanbul dan ayrılmak bile kabustur, kendisini sudan çıkmış balık gibi hissedebilir. bu kişilere evine dönmesi önerilir
Trafiğine ,keşmekeşine ,kalabalığına,insan seline ,pahalılığına , yaşam koşullarının ağırlığına rağmen yaşanılacak şehirdir .. Başka bir yere gittiğinde onu özlemek bile onu anlatmaya yeter... istanbul içindeyken nefret edersin ama artık ondan vazgeçemezsin ...
bazen tüm kederleri bir anda denizine bırakabilmektir ya da kaçarak uzaklaşmak istemektir. istanbul, kimi zaman güvenli bir sığınak olsa da en acı dramların geçtiği mekanlar bileşkesidir aslında.
"..kendini bulmak, köşe başında elele sevgilileri görmek, moda'daki çay bahçesinde tavla oynamak, beşiktaş'tan ortaköy'e yürümek, metro'ya son anda yetişmek, köprü trafiğinde denizi seyretmek, her an kapkaççılardan korkmak, kız kulesi'nde bir gün geçirmek, sultanahmet'te köfte; kanlıca'da yoğurt yemek, emirgan'da çay içmek, bir sürü yol parası harcamak, gerektiğinde kıta değiştirmek, sabahları yol yapımı sesleriyle uyanmak ama bu şehirde uyanmaya şükretmektir vb.."
trafige mahkum olmaktir.
bayramlarda karsi'da oturan akrabalariniza dört saatte gitmektir.
ülkenin genelindeki diger insanlardan daha acik gözlü olmak demektir.
bir kiz kulesine sahip olmak demektir.
hic ummadiginiz ara sokaklarda tarih'e rastlayabilmek demektir.
hüzünlü zamanlarinda basini yaslayip aglayabilecegin bir denizinin olmasi demektir.