sabahın köründe kalkarsınız. eğer işiniz, okulunuz uzaktaysa gece bile kalkmanız gerekebilir. metrobüse ulaşana kadar araba parketmiş, inşaat döküntülü kaldırımlar (zorlu parkurlar) geride bırakmanız gerekir. tabi bozuk ve çamurlu yollardan hiç bahsetmiyorum bile. ne yazık ki londra değil istanbul. metrobüse yaklaşırken acaba kartımda para var mı sorusu akla gelir. aylık kullanıyorsanız acaba en son ne zaman yeniletmiştim diye sorarsınız kendinize. metrobüs başlıbaşına zorlu bir mücadele zaten cama yapışacak kadar boş yer bulursanız belirli bir süre sonunda kendinizi metrobüse atarsınız.
kapıya yapışık gittiğiniz için muhtemelen sonraki 4-5 durak orada kalacaksınız. acaba bu durakta kimler inecek sorusu akla gelir. kapı ağzında olduğunuz için metrobüsten aşağı inmeniz gerekebilir. yoksa insanlar homurdanmak zorunda kalır. sabah ağız kokular bir acayip olur. neyse yahu. eğer sırt çantanız varsa insanlar bundan rahatsız olur. birisi bunu elinize almanız gerektiğini söyleyebilir. cevap basittir. ''bunun adı sırt çantası'' tabi bu cevap sabah kısa süreli gerginliğe neden olur metrobüs müdavimleri bu tatsızlığa alışık oldukları için güzel bir seyirci önünde oynamak zorunda kalırsınız.
metrobüsten indiğimizi varsayalım. minibüs kullanmayın lütfen. orda daha beter bir ortam var. ben şimdi çok detaylı bilmiyorum. metrobüs sonrası yürüyebiliriz ama bu da ilk senaryoya bizi tekrar götürecektir. seçim sizindir.
şimdi işe veya okula varmışızdır; yaşasındır. şimdi bir süre çalışmanız gerekir. öğle yemeği şeyolunca sevinirsin. çıkış saati yaklaşınca daha da çok ancak şimdi de eve geri dönmek gerekiyordur. eve gidebilmek uğruna akşam da kıyasıya bir mücadele vardır. iyi ihtimalle 8 gibi evde olabilirsek mutlu oluruz. günün yorgunluğu 11 gibi kendini göstermeye başlar. 12'de sızarsınız. 6 ile 9 saat arasında bir uyku sonrasında yapılacak işlemler bellidir.