Evvela, kapayın gözlerinizi ve muhteşem bir orkestra düşünün. Popüler olması açısından söylüyorum: Türkiye'den Enbe Orkestrası veyahut tüm dünyada büyük bir saygınlığa sahip Prag Senfoni Orkestrası mesela yüzlerce kişilik koskocaman orkestra, o ahengi, o ritmi tam anlamıyla yakalamış, müthiş bir uyum içinde çalarken birden piyanistin veya bas gitaristin orkestra şefinin yönetiminden çıktığını, kendi başına, orkestradan bağımsız bir şekilde çaldığını düşünün aman Allahım..ne büyük bahtsızlık olur dimi o müzisyen için.
Bir Pazar gezisinin orkestrayla ne alakası var diyorsunuzdur eminim şu an...
Şimdi de hayvanıyla, bitkisiyle ve insanıyla, hatta tüm cansız ve iradesiz varlığıyla tüm kainatı düşünün. Sizce de kainat; Güneşiyle, Ayıyla, taşıyla, toprağıyla, hayvanıyla, bitkisiyle ve de insanıyla tam bir orkestra gibi değil midir?!
Yusabbihu lillahi ma fissemavati vel ard (yerde ve gökte her ne varsa, tamamı Allahı tesbih eder) ayeti gereğince sadece insan değil hatta sadece hayvan yada sadece bitkiler de değil etrafımızdaki tüm cansız nesnelerin bile kendisini tesbih edip, kendisinin yüceliğini dillendirdiğini belirtir yüce Allah Kuran-ı Kerimde. Tüm herkes ve herşey lisan-ı hal ile Onu tesbih eder, Onu yüceler. Bir tek insan müstesna
Bu muhteşem koroda aykırı ve çatlak sesi bir tek insanoğlu çıkarır yada o çatlak sesi çıkarma veyahut koroda mükemmel bir bütün oluşturma yada oluşturmama tercihi bir tek insanoğluna sunulmuştur.
işte tam da bu koroya katılmak, bitkilerle beraber Allahı tesbih ve takdis etmek için çok güzel bir fırsattır sabah namazları. Koroda çatlak bir ses olmadığının, aksine bilinçli bir şekilde o kainat korosuna katıldığının melekler huzurundaki isbatıdır sabah namazları.
Bence kendinize bir güzellik yapın ve gelecek Pazar günü sabah 3-4 arası yani sabah namazı vakti henüz girmeden uyanın. Güzelce bir abdest alın. Ama yıkadığınız her uzvunuzun cehennemde yanmayacağını, o uzuvlarla işlediğiniz her günahın affolunacağı ümidini ta iliklerinize kadar hissederek alın abdestinizi. Geçin sonra odanıza, açık olan lambayı söndürün ve ay ışığı seccadenize vuracak şekilde iki rekat teheccüd namazı niyetine serin seccadenizi. Beş vakit farz namaz, farz olmadan önce Peygamberimize farz olan ilk namazdır teheccüd namzı. Aslında sadece bir namaz değil, insanın nefis terbiyesi ve ruh tezkiyesi için muhteşem bir araçtır da aynı zamanda teheccüd!
Namazı kıldınız, ama erken daha hemen toplamayın seccadenizi. Perdeyi hafiften aralayıp dışarıya özellikle de koca koca dağlara ve parlak ışığıyla Aya ve yıldızlara bakın. Bakın ve Rahman Suresindeki ayeti hatırlayın, hani Rabbim diyor ya: Güneşi ve Ayı mükemmel bir hesapla yörüngelerinde hareket ettiren de Odur. Ve tefekkür edin biraz bu ayet üzerinde; insanın emrine ve hizmetine soktuğu Aya ve Güneşe bile düzen koyan Allah, bunları kendisine amade kıldığı insan için bir düzen koymasın mı? iradesiz varlıklar bile Ona boyun eğerken, iradeli insanın başkaldırması akıllılıkla bağdaşır mı?!
Büluğ çağına erdiğinizden bu yana işlediğiniz irili ufaklı günahları düşünün bir Aslında günah işlemekle başka kimseye değil, ta kendinize yazık ettiğinizi, kendi nefsinize zulmettiğinizi düşünün. Ha bu arada bunları düşünürken, ev arkadaşınızın veya aile bireylerinin uyuduğundan eminseniz çok sıkmayın kendinizi, göz yaşlarınıza hakim olmak zorunda değilsiniz bırakın seccadeniz ıslansın gözünüzden değil aksine kalbinizden akıttığınıza inandığım yaşlarla hatta eğer ağlamaklı bir ruh halinde değilseniz bile zorlayın kendinizi derim, zorlamayla da olsa dökün gönül gözünüzden bir kaç damla göz yaşı. Zira o damlalardır Büyük Günde bizim imdadımıza koşacak olan
Sonra Fezkuruni ezkurkum (siz beni anınki ben de sizi anayım) ayetini hatırlayın. An Onu gecenin en bereketli vaktinde ve unutma ki sen Allahı andın, Oda seni andı. Zaten asıl felaket senin Allahı unutmanda değil, asıl felaket Onun seni unutmasıdır. Senin Allahı anman hiç bir şey kazandırmaz Ona, ama senin kaygın O olduğunda Onun da kaygısı sen olursun. Sen Onu geniş zamanında anki O da seni dar zamanında ansın ve sana yardımını bahşetsin ve unutma ki Allah seni anarsa sorun ne? Allah seni anarsa gam ne?
Bu bereketli ve feyiz dolu Zikrullahın ardından yola düşme vaktidir artık. Zira Üsküdar dışında oturuyorsanız yolunuz çok uzun. Çamlıcada, yeni açılan Fatih Sultan Mehmet Üniversitesinin hemen üstünde şirin mi şirin mütevazi mi mütevazi bir cami sizi bekliyor. Caminin adı Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri Çilehane Camii. Cami tam da ismiyle müsemma bir camidir. Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerinin nefsini terbiye edebilmek için sıkı bir riyazet ve mücahedeye giriştiği halvet yeridir bu Çilehane Camii.
Camiye biraz erken gitmenizi tavsiye ederim zira hem cami çok küçük olduğundan dışarda kalmamış olursunuz hem de namazdan önce okunan Kuran Mealini dinlemiş olursunuz.
Ancak bence bu camiyi emsali olan binlerce camiden ayıran, orayı özel bir yer yapan, iki unsur var; birincisi namaz ve tesbihattan sonra kimsenin yerinden ayrılmaması ve hemen önünüze üzerinde Evrad-ı Şerif bulunan bir rahlenin gelmesi. ikincisiyse namazı kıldıran ve Evrad-ı Şerifi okuyan Cami görevlisi Yahya Özkul Hocanın o naif sesi.
Namaz öyle bilinenin aksine on beş dakikada bitmiyor. Tesbihattan hemen sonra duha vakti girinceye dek sesli bir şekilde Evrad-ı Şerif okunuyor ve ardından Hatme-i Hacegan yapılıyor.
Tüm bunların ardından Güneş artık hızını alıp, semada yükselmeye başladığı an Yahya Hocanın o muazzam duası ve ordaki ak sakallı dedelerin ağlamaklı amin, amin sesleri kelimenin tam anlamıyla tüylerinizi diken diken ediyor. Yeryüzünde yaşanan onca zulüm, onca kötülük ve haksızlığa rağmen Rabb-i Rahim bu içinizi dağlayan dualar ve bu mubarek ak sakallıların hürmetine dünyanın altını üstüne getirmediğini şimdi daha iyi anlıyorsunuz. Bu hali görüp şükrediyor ve artık siz de daha bir içten amin demeye başlıyorsunuz yapılan duaya.
Duha namazı vaktinin girdiği an yani güneş doğduktan yaklaşık kırk beş dakika sonra hep beraber Duha namazı kılınıyor ve ardından hazır bulunan tüm cemaat çok samimi ve güler bir yüzle musafaha (tokalaşıp, kucaklaşmak) yapıyor sadece bayram namazlarında görmeye alıştığımız şekilde. Musafaha kısmı da tamamlandıktan sonra Yahya Hocanın ikram ettiği kuru üzümleri yiyip camiden ayrılıyoruz.
Sonradan öğreniyorum ki bu Nebevi gelenek senelerdir hiç aksatılmadan yapılıyormuş. Sabah namazını cemaatle kıldıktan sonra oturup güneş doğuncaya kadar zikirle meşgul olup, güneş doğunca da bir nafile hac ve umre sevabına eş değer olan Duha Namazı ve artık sadece bayram namazlarında görmeye başladığımız hatta bayram namazında bile yapmaktan imtina ettiğimiz harikulade bir sünnet olan musafahanın her gün her gün ve ilk günki güler yüzlülükle yapılması .ne büyük bir erdem, ne büyük bir bahtiyarlık..