31 mayıs 2010 tarihinden beri ülke gündemini işgal eden yegane konu israil'in, türkiye'den, gazze'ye yardım götüren gemiye gerçekleştirdiği baskın ve bu baskının üzerine gelişen durum ve yorumlar... yaşananlar karşısında türkiye'nin büyükelçisi "istişare amaçlı geldim" diyerek türkiye'ye gelmiştir. resmi olarak hiçbir geçerliliği olmayan bu hamlenin dışında da birkaç anlaşma suya düşmüş, başbakanımız gene gayriresmi olarak israil'i kınamıştır kamera karşısından. tatsızlıktır bu yüzden yaşananlar ve ölenler dışında resmi kayıtlarımıza işleyen herhangi birşey de olmamıştır.
bürokratik bir ayıbı henüz unutmamıştık ama... şu 5cm kısa tabure mevzuuu zihnimizdedir belki. belki o kadar da balık hafızalı değilizdir. belki de bürokrasiden yoksun büyükelçiyi unutmuştur halkım. kendisiyle deyim yerindeyse taşak geçen bürokratlara tebessüm etmekten fazlasını yapamayan, "bu şartlarda görüşülmez." diyemeyen o büyükelçiyi unuttuk mu ki lan? neyse işte...
bugün hocamın efendisi, uzak diyarlardan sesleniyor "israil'den izin alınmalıydı" diyor. doğrudur da temelde. usulsüzlük vardı bu noktada. ve lakin "sivil" bir gemiye uyarı veya kaba tabirle "taciz" olmaksızın askeri bir müdahelede bulunmak kısmında neden "ama" bağlacı kullanılmıyor? gerçi ben şaşırmadım. kılavuz bilenler şok olsunlar güle güle... benim kılavuzum "sizleri" de bilir hocam. "en az sizin kadar, sizin dininizi bilecekler" diyordu bana, inanmakta ne kadar da doğru yapmışım... zira "tarafsız olma çabası" altında ezilerek taraflaşmak değil bu belli ki. ama sen de haklısın. zira abd, büyük oranda israil tarafından finanse edilir. biliriz.
bir de içimizdeki israil'liler(!) var ki onlara da gün doğdu. ortadaki karmaşadan nasiplenerek hem sivil, hem örgüt olarak taarruza geçmiş durumdalar an itibariyle israil'i de emsal göstererek sivil eylemlerinde...
velhasıl türkiye'nin basiretinden ne kayıplar verdiğinin en somut örneğidir bu tatsızlık. ve artık anlamışsınızdır ülke yönetimi konusunda 3 kuruşluk şahsi menfaatiniz için taviz vermenin göt vermekten beter olduğunu bir sulukule filozofunun deyimi ile... ben imân ettim bu felsefeye ve elimde çok ciddi dayanaklarım da mevcut kendi payıma. yeter verdiğiniz, birşey değil adını çıkartacaksınız.
sadece tatsızlık üzerine: resmi olan hiçbir gerekli teşebbüs görülmemesi üzerine yaşananlar "tatsızlık" olarak nitelenmiş ve bu durum da algıların genişliğine bırakmıştır kendisini, anlaşılmak umuduyla...
--spoiler--
bugün hocamın efendisi, uzak diyarlardan sesleniyor "israil'den izin alınmalıydı" diyor. doğrudur da temelde. usulsüzlük vardı bu noktada. ve lakin "sivil" bir gemiye uyarı veya kaba tabirle "taciz" olmaksızın askeri bir müdahelede bulunmak kısmında neden "ama" bağlacı kullanılmıyor? gerçi ben şaşırmadım. kılavuz bilenler şok olsunlar güle güle... benim kılavuzum "sizleri" de bilir hocam. "en az sizin kadar, sizin dininizi bilecekler" diyordu bana, inanmakta ne kadar da doğru yapmışım... zira "tarafsız olma çabası" altında ezilerek taraflaşmak değil bu belli ki. ama sen de haklısın. zira abd, büyük oranda israil tarafından finanse edilir. biliriz.
--spoiler--
o "ama"lar asıl söylenmek istenenler olunca insan artık daha rahat ayrıt edebiliyor konuşanların gerçek yüzünü.
- yardım gemisi iyi güzel ama neden arapalara yardım ediyorlarkiieee
resmi teşebbüslere bakarsak iki devlet arasında "tatsızlık" dışında bir niteleme anlamı karşılamaktan aciz. "israil'e savaş ilan edelim" demiyorum ama "büyükelçimi geri çektim." demek de "ben küstüm la sana" demekten farksız. ve hatta "girişimler, ilişkiler düzelene kadar durduruldu." demek de "verin topumu, eve gideceğim" demekle eşdeğer.
ölenlere allah'tan rahmet dilerim ancak obama ne diyor bak "bu yaşananlar, ortadoğu'da sağlanacak barışa vesile olabilir."
haliyle yakında arabuluculuğu da üstlenir abede, sıkmayın siz canınızı. ve hala aynı şeyi söylüyorum. ölümler dışında resmi bir şey yok görünürde... bir de israil dışişleri bakanının "canımızı sıkarlarsa, tabure 5cm daha alçaltılabilir." esprisi. şakacıktan takılıyor işte kızdırmak için, göte parmak misali...
