ispat

    7.
  1. Gittikçe uzaklaşıyorum bulunduğum yerden. Kesik yol şeritleri bunun en büyük ispatı. Bitti diyor, bitti. Karanlık ortasındaki ışık hûzmeleri gibi can çekişiyorum. Hiç kimsenin olmadığı bir yerde herkes olmak azizim, herkesin içinde bir parça hiç kimse olduğumu hatırlatıyor tekrar. Ve şahsım adına konuşmam gerekirse, sürekli dönen bu paradoks, Sahra Çölü'nden hallice. Geçip giden bir kervan dahi yok. Serap bile göremez olan gözlerim bunun en büyük ispatı. Kafamda çalıp duran o müzik de olmasa bırakıverecekmişim gibi. Ne diyorduk? Gözler azizim, gözler. Aslında onlar herşeyin olduğu gibi, hiç bir şeyin de ispatı.
    2 ...
  2. 1.
  3. kanıt, destek, gerçekleri ortaya çıkarma becerisi.
    1 ...
  4. 3.
  5. (bkz: kanıt)
    karşındakini ciddiye aldığında yapılır.
    1 ...
  6. 5.
  7. - ispat ne demek?
    + yok öyle bir şey.
    - ben olduğuna inanıyorum ama.
    + sana olmadığını ispat edebilirim.
    - tamam inandım o zaman.
    + aferin. yola gel.
    1 ...
  8. 6.
  9. doğruluğunu belgelerle kanıtlamaktır.
    1 ...
  10. 8.
  11. Bizde bu kültür hakimdir. ispat.

    Aramızda var mı x şeyimizi ispat etmeye çalışmayan?

    Götümüzü, paramızı, içtiğimizi, x yerde müdür olduğumuzu, öğretmen olduğumuzu, arabamızı, motorumuzu?

    Var mı saklayan, ben dahil?

    Bizde ispat vardır.
    0 ...
  12. 2.
  13. yargılama faliyeti, davacının talep sonucunu dayandırdığı olayı oluşturan vakıaların sonucu sağlayacak hukuk normunun soyut unsur vakıalarını karşılayıp karşılamadığının tespitidir.
    0 ...
  14. 4.
  15. doğruluğuna kanıt göstermek. ağızdan çıkan sözlerde bile gerekli olandır.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük