Tamamıyla kendine has bir üslupla bizi Lilithe götürecek yolu, bu yüzyılın başlarında kadın şair isolde Kurz açmıştır. 1908'de ilk basımı yapılan Lilithin Çocukları adlı şiiri ilginç olduğu kadar gizemli bir orjinaliteye sahiptir ve bugüne kadar henüz bir benzeri yazılmamıştır. Daha yeni bulunmasına rağmen değeri takdir edilmeyen bir hazine gibidir. Şair, mitosun ana hatlarını öyle değiştirmiştir ki zaman zaman okuyucuya gülümsemekten başka bir çare bırakmaz. En sonunda okuyucu, Evet, sadece böyle olmuş olabilir. demek zorunda kalır. Dinleyin:
Lilith ve Adem, Çatışmalarla Dolu Bir Aşk ilişkisi
Zirveler alev alır almaz
Ve ilk kuşlar sabah ışıklarının haberini verir vermez
Lilith kayalardan oluşan sarayından bedenini çıkarır
Ve hımbıl eşini uyandırır
Uyan Adem! Güneş el sallıyor
Sislerin hayaletleri gözden kayboluyor
Çimenlerin üstünde saklanıyor
Her yaprakta çiğler parlıyor
Gün bizi selamlıyor
Su damlaları ve bülbül sesleriyle
Uyan Adem uyan!
Tavşanlar su içiyor çaydan
Beni bulmak istiyorsan yeryüzünde
Veya gökyüzünde
O zaman koşmaya hazırlan!
Uyan Adem uyan!
Dostu onu duyar
Ve uyku sersemi bir şekilde ortaya çıkar
Fakat nerededir aşkın ödülü?
Yaramaz Lilith kaçmıştır bu arada
Böylece günbegün ayrı terane:
Erkek gelir kadın kaçar bir yere
Bataklık ve çayın olduğu sazlıklarda
Saklanır kadın ve aratır onu hızlı adımlarla
Dağ ormanlarında kayınların çatısının altında
Dikenlerin ve çalıların arasında
Lilith! diye bağırır belki yüzlerce
Her ovaya her vadiye ayrıca
Uzatır kollarını boşluğa
Kywitt! diye karşılık gelir ağaçlardan.
Orada bir kuş alay ederek oturur
O ise öfkeyle bir taş savurur
Ah! hayvancağız onun elinden kaçar
Yumruklarıyla ağacı köklerinden söker
içinde oturup şarkılar söylediği kuşun
Sonra atar kendini ağlayarak çimenlerin üstüne.
Ama durun bir gölge geniş ve eğri
Düşer yolunun üstüne Ademin
Ve durur karşısında sabahın kızıllığında
Aziz Cebrail cennet habercisi:
Beni en yüce kral gönderdi
Bakmam için sevgili insan çiftimize.
O zaman Adem ona acılarını iletir:
Ah keşke yaratılmamış olsaydım
Yanımda yaşayan bir ateş var
Hep kavga etmekte Lilith benimle
Bu bir işkence, bir azap
Bir ormanların arasında koşturmaca
Efendi bize emrettiğinden beri
Her şeye bir isim vermemizi
Ve her birini tanımamızı:
Aslanı, mandayı ve ayıyı
Binlerce üyeli çiçekleri,
Ve hatta yıldızları,
Göğün uzaklarındaki.
Ah sen gül, biz onları da biliyoruz
Aldebaran ve Formalhaud
Yani gördüğümüz hemen hemen hepsini.
Gerçi benim dilim biraz ağır ama
Tanrı bilir nereden
Sanki uçarak geliyor
Ona isimler.
Karşısındaki konuşur: Efendinin tavsiyesine göre
Bizim gibiler keşiş gibi yaşar
Fakat seninki gibi komik ve akıllı bir kadın
Olurdu benim için hoş bir eğlence.
Ve Adem:
Beni umutsuzluğa sürüklemezdi
Bunca çalışmadan sonra huzur ve tatmin olsaydı.
Ne yaratırsam yaratayım sanki ona az.
Hiç bir şeyden almıyor iki kere üst üste haz.
Görüyor musun orada parlayan mavi aynayı,
Normalde balıkların sonsuz sarayı?
Kısa süre önce onun sınırlarını zorladık
Bizim oldu sanki bizler de bir balık!
Güçlü kollarımızla dalgaları yardık,
Bizi kaldıran ve sallayan suyu etrafımıza sardık,
Kuğular gibi gururlar yüzdük ve daldık,
Çam ağaçlarından sallar yaptık.
Daha sonra tüm yaratılanlara şunu duyurduk,
Suyu da bu andan itibaren insanlara sunduk.
Ama Lilith bana teşekkür etmedi,
Tam bitirdiğimi düşündüğü anda kavga etti,
Onun hatırı için balık olduğumda,
itmem gerekti gökyüzündeki bulutları da.
Ve ertesi gün ummalıymışım bir kuş olmayı
Böyle demiş işveli rüyası ona
Çünkü uykusunda dahi yok ona huzur.
Dinliyorum onu geceler boyu
Sonsuz bir masalın anlatılışı gibi,
Hayallerin üzerinde bir aşağı bir yukarı çıkmak gibi.
Sanki kirpiklerim yerinden düşüyor gibi.
Bazen rüyalarımda şarkılar söylediğini duyuyorum
Hiç görülmemiş şeylerden bahsettiğini sanıyorum.
Bu nedenle bağladım kanatlarını,
Güçlü ve uzun saçlarını,
Böylece benden kaçamaz,
Bulutların üzerinde uçamaz
Bana daha önceleri söylediği gibi.
Ama yine de her uyandığımda,
Titriyorum huzursuzlukla
Buna rağmen kaçtı mı diye.
Onu kollarımla sardığım zaman,
Korkuyorum ellerimin arasından kayacağından.
Bu acı tatlı işkenceyle
Yakalayıp kaybediyorum onu
Günde yüzlerce defa.
Ve beni alevlendirdiğinde
Sanki her şey onunla birlikte
Aslan çalıların arasında ona hizmet ediyor,
Bataklıkta ve sazlıkta,
Çölde ve toprakta
Her şey onu dinliyor!
Zehirlerle dolu yılanlar
Bedenini sevgiyle sararlar.
Ve girdiğimizde ıslaklıklara
Gelir balıklar ona bakmaya.
Nefret etmek istiyorum ondan
Bana yaptığı işkencelerden,
Yine de bırakamıyorum onu
Sanki çiçekler bile soluyor gibi
Lilith kaybolduğunda.
Onsuz siz birleşir misiniz bilmem ama
Ben acılar içindeyim.
Öfke ve acıyla böyle şikayet ederken
iner Lilith yükseklerden neşeyle,
Güllerle bezenmiş büyük yuvarlak,
Bir taç bezer alnını,
Ve altın rengi saçları alevden bir deniz gibidir
Bir pelerin gibi arkasından sürüklenir.
Uzun sallanan çiçek zincirleri,
Sarar uzuvlarını,
Bu halde tepelerin ve otlakların üzerinden
Gelir bir aşağı bir yukarı sekerken
Attığı her adımda güzel kokular saçılır etrafa
Ve bir sürü kelebek dolanır havada.
Efendinin habercisini gördüğünde
Eğilir çaprazlanmış kolları ile
Ve atar gülleri onun ayaklarının dibine
Karşılamak için misafiri güzel kokularla,
Dünyevi aşı beğenmeyen meleğe.
Fakat Adem başlar düşmanca bakmaya,
ilk selam ona gelmedi diye,
Ve kadının kollarında olan çiçek demeti
Kendisi toplamadığından sinirlendirir Ademi.
Ve melek konuşur:
Aklını kaçırmışsın sen.
Efendi sana bu kız arkadaşı verirken
Düşündü, kendini beğenmiş
Bencil
Kendinden başkasını düşünmeyen seni,
Adam edeceğini.
Avuntu bul diye verdi sana kederlerden,
Onun bedeninin zevk kaynağını.
Birini diğerinin iyiliği için yaratmadı mı?
Şikayetlerinin hepsi bencilce
Hangisinin daha iyi hangisinin daha kötü olduğunu,
Sormak senin vazifen değil
Kadın, Efendi onu neden yarattıysa onu yapıyor,
Sen de Onun çağrısına boyun eğ!
Bir ok gibi ortadan kayboldu, sözleri ise
Sağır kulaklardan döndü.
Lilith gönül alarak ona yaklaşmaya çalıştığında,
Bağırdı mutsuz adam ona
Çiçekten zincirleri kopardı boğazından
Ve ayaklarının altında ezdi onları kumda.
Hemen başladı kavga alevli bir şekilde:
Mutlu olmam zaten senden kaçtığım zaman
Biliyorum o yüzden buradan uzaklara kaçacağım
Öyle olsun senden bugün ayrılacağım
Böylece ikisi de ayrıldı
Her ikisinin de kalbi kırıldı,
Kadın dereye, erkek kayaya kaçtı,
Her biri umutsuzca etrafına baktı
Normalde badem yapraklarıyla kaplı ovaları
Aratmıyordu bugün bereketsiz çölleri.
Fakat çok geçmeden Adem başladı çevirmeye boynunu,
Ve Lilith de döndürdü arkaya bakışlarını,
Göz göze gelinceye dek,
Ayakları kendiliğinden hareket edinceye dek,
Bilinçsiz bir şekilde birleşene dek,
Temel güçler tarafından birbirini tutan ve sarılan,
Gökten inen ateşler gibi öpücükler yağana dek.
Affet beni dedi Adem yumuşak bir sesle
Ben toprağın en kaba evladıyım
Sen bunu anlamazsın aydınlık bir ruh olarak
Göğsümdeki hayvan bağırdığında zararlıyım,
Ama kötülük yaptıysam da bedelini ödemeye hazırım:
Ezdiğim güllerin için,
Taştan yakutlar koparacağım senin için,
Parıltısını hiç kaybetmeyen güllerdir onlar,
Tokalar ve zincirler som altından,
Döveceğim ateşte birçok
Seni süslesin diye ey yüce kadın.
Ama fazlasını da düşündüm,
inşa edeceğim sana taştan bir ev,
Taşıyan ve destekleyen sütunlar olacak,
Koruyan ve saklayan duvarlar olacak,
Ve bu sütun ve duvarların üzerinde ise
Hiç solmayan yapraklar ve çiçekler olacak.
Lilith konuşur: Beni saran kolların
Toka ve altınlardan daha güzel,
Kalbin ise hem korunak hem ev
Tüm üzüntümü atarım orada uyuyarak
Ama içinde eylem yapmak için dürtülerin varsa,
O zaman ateşi yak ve vur örse
Taşı şekillendir ve güzel inşa et,
O zaman sevgim hiç soğumaz.
Böylece göğüs göğüse ve diz dize
Nefes alıp verdiler iç içe.
Gözlerinin ağladığı yaşlardan,
Üzerlerine inen aşk parlaklığından,
Renkli ve tertemiz,
Doğdu başlarının üzerinde gökkuşağı.