isolde kurz

entry1 galeri0
    ?.
  1. 1853 doğumlu 1944 tarihinde ölen alman kadın şair. lilith'in çocukları isimli şiiri edebiyat dünyasında benzersiz bir şiir sayılıyor.

    --spoiler--

    Tamamıyla kendine has bir üslupla bizi Lilith’e götürecek yolu, bu yüzyılın başlarında kadın şair isolde Kurz açmıştır. 1908'de ilk basımı yapılan “Lilith’in Çocukları” adlı şiiri ilginç olduğu kadar gizemli bir orjinaliteye sahiptir ve bugüne kadar henüz bir benzeri yazılmamıştır. Daha yeni bulunmasına rağmen değeri takdir edilmeyen bir hazine gibidir. Şair, mitosun ana hatlarını öyle değiştirmiştir ki zaman zaman okuyucuya gülümsemekten başka bir çare bırakmaz. En sonunda okuyucu, “Evet, sadece böyle olmuş olabilir.” demek zorunda kalır. Dinleyin:



    Lilith ve Adem, Çatışmalarla Dolu Bir Aşk ilişkisi

    Zirveler alev alır almaz
    Ve ilk kuşlar sabah ışıklarının haberini verir vermez
    Lilith kayalardan oluşan sarayından bedenini çıkarır
    Ve hımbıl eşini uyandırır

    “Uyan Adem! Güneş el sallıyor
    Sislerin hayaletleri gözden kayboluyor
    Çimenlerin üstünde saklanıyor
    Her yaprakta çiğler parlıyor
    Gün bizi selamlıyor
    Su damlaları ve bülbül sesleriyle
    Uyan Adem uyan!
    Tavşanlar su içiyor çaydan
    Beni bulmak istiyorsan yeryüzünde
    Veya gökyüzünde
    O zaman koşmaya hazırlan!
    Uyan Adem uyan!”

    Dostu onu duyar
    Ve uyku sersemi bir şekilde ortaya çıkar
    Fakat nerededir aşkın ödülü?
    Yaramaz Lilith kaçmıştır bu arada
    Böylece günbegün ayrı terane:
    Erkek gelir kadın kaçar bir yere
    Bataklık ve çayın olduğu sazlıklarda
    Saklanır kadın ve aratır onu hızlı adımlarla
    Dağ ormanlarında kayınların çatısının altında
    Dikenlerin ve çalıların arasında
    Lilith! diye bağırır belki yüzlerce
    Her ovaya her vadiye ayrıca
    Uzatır kollarını boşluğa
    Kywitt! diye karşılık gelir ağaçlardan.
    Orada bir kuş alay ederek oturur
    O ise öfkeyle bir taş savurur
    Ah! hayvancağız onun elinden kaçar
    Yumruklarıyla ağacı köklerinden söker
    içinde oturup şarkılar söylediği kuşun
    Sonra atar kendini ağlayarak çimenlerin üstüne.

    Ama durun bir gölge geniş ve eğri
    Düşer yolunun üstüne Adem’in
    Ve durur karşısında sabahın kızıllığında
    Aziz Cebrail cennet habercisi:

    “Beni en yüce kral gönderdi
    Bakmam için sevgili insan çiftimize.”

    O zaman Adem ona acılarını iletir:
    “Ah keşke yaratılmamış olsaydım
    Yanımda yaşayan bir ateş var
    Hep kavga etmekte Lilith benimle
    Bu bir işkence, bir azap
    Bir ormanların arasında koşturmaca
    Efendi bize emrettiğinden beri
    Her şeye bir isim vermemizi
    Ve her birini tanımamızı:
    Aslanı, mandayı ve ayıyı
    Binlerce üyeli çiçekleri,
    Ve hatta yıldızları,
    Göğün uzaklarındaki.
    Ah sen gül, biz onları da biliyoruz
    Aldebaran ve Formalhaud
    Yani gördüğümüz hemen hemen hepsini.
    Gerçi benim dilim biraz ağır ama
    Tanrı bilir nereden
    Sanki uçarak geliyor
    Ona isimler”.

    Karşısındaki konuşur: Efendi’nin tavsiyesine göre
    Bizim gibiler keşiş gibi yaşar
    Fakat seninki gibi komik ve akıllı bir kadın
    Olurdu benim için hoş bir eğlence.

    Ve Adem:
    “Beni umutsuzluğa sürüklemezdi
    Bunca çalışmadan sonra huzur ve tatmin olsaydı.
    Ne yaratırsam yaratayım sanki ona az.
    Hiç bir şeyden almıyor iki kere üst üste haz.
    Görüyor musun orada parlayan mavi aynayı,
    Normalde balıkların sonsuz sarayı?
    Kısa süre önce onun sınırlarını zorladık
    Bizim oldu sanki bizler de bir balık!
    Güçlü kollarımızla dalgaları yardık,
    Bizi kaldıran ve sallayan suyu etrafımıza sardık,
    Kuğular gibi gururlar yüzdük ve daldık,
    Çam ağaçlarından sallar yaptık.
    Daha sonra tüm yaratılanlara şunu duyurduk,
    Suyu da bu andan itibaren insanlara sunduk.
    Ama Lilith bana teşekkür etmedi,
    Tam bitirdiğimi düşündüğü anda kavga etti,
    Onun hatırı için balık olduğumda,
    itmem gerekti gökyüzündeki bulutları da.
    Ve ertesi gün ummalıymışım bir kuş olmayı
    Böyle demiş işveli rüyası ona
    Çünkü uykusunda dahi yok ona huzur.
    Dinliyorum onu geceler boyu
    Sonsuz bir masalın anlatılışı gibi,
    Hayallerin üzerinde bir aşağı bir yukarı çıkmak gibi.
    Sanki kirpiklerim yerinden düşüyor gibi.
    Bazen rüyalarımda şarkılar söylediğini duyuyorum
    Hiç görülmemiş şeylerden bahsettiğini sanıyorum.
    Bu nedenle bağladım kanatlarını,
    Güçlü ve uzun saçlarını,
    Böylece benden kaçamaz,
    Bulutların üzerinde uçamaz
    Bana daha önceleri söylediği gibi.
    Ama yine de her uyandığımda,
    Titriyorum huzursuzlukla
    Buna rağmen kaçtı mı diye.
    Onu kollarımla sardığım zaman,
    Korkuyorum ellerimin arasından kayacağından.
    Bu acı tatlı işkenceyle
    Yakalayıp kaybediyorum onu
    Günde yüzlerce defa.
    Ve beni alevlendirdiğinde
    Sanki her şey onunla birlikte
    Aslan çalıların arasında ona hizmet ediyor,
    Bataklıkta ve sazlıkta,
    Çölde ve toprakta
    Her şey onu dinliyor!
    Zehirlerle dolu yılanlar
    Bedenini sevgiyle sararlar.
    Ve girdiğimizde ıslaklıklara
    Gelir balıklar ona bakmaya.
    Nefret etmek istiyorum ondan
    Bana yaptığı işkencelerden,
    Yine de bırakamıyorum onu
    Sanki çiçekler bile soluyor gibi
    Lilith kaybolduğunda.
    Onsuz siz birleşir misiniz bilmem ama
    Ben acılar içindeyim.”

    Öfke ve acıyla böyle şikayet ederken
    iner Lilith yükseklerden neşeyle,
    Güllerle bezenmiş büyük yuvarlak,
    Bir taç bezer alnını,
    Ve altın rengi saçları alevden bir deniz gibidir
    Bir pelerin gibi arkasından sürüklenir.
    Uzun sallanan çiçek zincirleri,
    Sarar uzuvlarını,
    Bu halde tepelerin ve otlakların üzerinden
    Gelir bir aşağı bir yukarı sekerken
    Attığı her adımda güzel kokular saçılır etrafa
    Ve bir sürü kelebek dolanır havada.
    Efendinin habercisini gördüğünde
    Eğilir çaprazlanmış kolları ile
    Ve atar gülleri onun ayaklarının dibine
    Karşılamak için misafiri güzel kokularla,
    Dünyevi aşı beğenmeyen meleğe.
    Fakat Adem başlar düşmanca bakmaya,
    ilk selam ona gelmedi diye,
    Ve kadının kollarında olan çiçek demeti
    Kendisi toplamadığından sinirlendirir Adem’i.

    Ve melek konuşur:
    “Aklını kaçırmışsın sen.
    Efendi sana bu kız arkadaşı verirken
    Düşündü, kendini beğenmiş
    Bencil
    Kendinden başkasını düşünmeyen seni,
    Adam edeceğini.
    Avuntu bul diye verdi sana kederlerden,
    Onun bedeninin zevk kaynağını.
    Birini diğerinin iyiliği için yaratmadı mı?
    Şikayetlerinin hepsi bencilce
    Hangisinin daha iyi hangisinin daha kötü olduğunu,
    Sormak senin vazifen değil
    Kadın, Efendi onu neden yarattıysa onu yapıyor,
    Sen de O’nun çağrısına boyun eğ!”

    Bir ok gibi ortadan kayboldu, sözleri ise
    Sağır kulaklardan döndü.
    Lilith gönül alarak ona yaklaşmaya çalıştığında,
    Bağırdı mutsuz adam ona
    Çiçekten zincirleri kopardı boğazından
    Ve ayaklarının altında ezdi onları kumda.
    Hemen başladı kavga alevli bir şekilde:
    “Mutlu olmam zaten senden kaçtığım zaman”
    “Biliyorum o yüzden buradan uzaklara kaçacağım”
    “Öyle olsun senden bugün ayrılacağım”
    Böylece ikisi de ayrıldı
    Her ikisinin de kalbi kırıldı,
    Kadın dereye, erkek kayaya kaçtı,
    Her biri umutsuzca etrafına baktı
    Normalde badem yapraklarıyla kaplı ovaları
    Aratmıyordu bugün bereketsiz çölleri.
    Fakat çok geçmeden Adem başladı çevirmeye boynunu,
    Ve Lilith de döndürdü arkaya bakışlarını,
    Göz göze gelinceye dek,
    Ayakları kendiliğinden hareket edinceye dek,
    Bilinçsiz bir şekilde birleşene dek,
    Temel güçler tarafından birbirini tutan ve sarılan,
    Gökten inen ateşler gibi öpücükler yağana dek.

    “Affet beni” dedi Adem yumuşak bir sesle
    “Ben toprağın en kaba evladıyım
    Sen bunu anlamazsın aydınlık bir ruh olarak
    Göğsümdeki hayvan bağırdığında zararlıyım,
    Ama kötülük yaptıysam da bedelini ödemeye hazırım:
    Ezdiğim güllerin için,
    Taştan yakutlar koparacağım senin için,
    Parıltısını hiç kaybetmeyen güllerdir onlar,
    Tokalar ve zincirler som altından,
    Döveceğim ateşte birçok
    Seni süslesin diye ey yüce kadın.
    Ama fazlasını da düşündüm,
    inşa edeceğim sana taştan bir ev,
    Taşıyan ve destekleyen sütunlar olacak,
    Koruyan ve saklayan duvarlar olacak,
    Ve bu sütun ve duvarların üzerinde ise
    Hiç solmayan yapraklar ve çiçekler olacak.”

    Lilith konuşur: “Beni saran kolların
    Toka ve altınlardan daha güzel,
    Kalbin ise hem korunak hem ev
    Tüm üzüntümü atarım orada uyuyarak
    Ama içinde eylem yapmak için dürtülerin varsa,
    O zaman ateşi yak ve vur örse
    Taşı şekillendir ve güzel inşa et,
    O zaman sevgim hiç soğumaz.”

    Böylece göğüs göğüse ve diz dize
    Nefes alıp verdiler iç içe.
    Gözlerinin ağladığı yaşlardan,
    Üzerlerine inen aşk parlaklığından,
    Renkli ve tertemiz,
    Doğdu başlarının üzerinde gökkuşağı.

    --spoiler--
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük