ağır bir uslupla, sıkıcı sayılabilecek oranda uzun şiirler yazan şair. gereğinden fazla abartıldığını düşünmekteyim. ya da yemekteyiz klişesiyle söyleyecek olursak; benim damak tadıma uygun değil...
sanatı sanat için yapan şairdir. kimseye kendini anlatmak için kasmaz anlamak isteyen nasıl isterse öyle anlasın demektedir. araştırsın öğrensin öyle anlasın ister.
(bkz: şiir okuma kılavuzu) diye bomba gibi bir kitabı vardır. okumayanlara şiddetle tavsiye edilir.
'dünyaya ne halimiz varsa görelim diye gelmedik; dünyaya gelişimiz halimizin ne olduğunu öğrnelim diyedir. şiirle halimin ne olduğunu merak ettiğim için uğraştım. bu meşguliyetim sayesinde halini öğrenme bahtiyarlığına erenlerden olma katına çıktım'
başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
yaprakla yağmurun aşkı meselâ
kim olsa serpilen coşturuyor bizi
imreniyoruz başkalarının mahvına.
yağmur mahvoluyor çarparak
kendini parçalıyor mâşukunun açılan kıvrımında
yaprak dirimle irkiliyor nazlı mağrur
silkiniyor vuran her damlayla.
başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya
aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı
ilkönce damarlarımızda duyuyoruz çağıltısını
uzak iklimlerin
kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden
bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda
sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz:
bize ait olan ne kadar uzakta!
başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
başkalarının düşünceleriyle değil.
"üstümde yıldızlı gök" demişti könisberg'li
"içerimde ahlâk yasası".
yasa mı? kimin için? neyi berkitir yasa?
ister gözünü oğuştur, istersen tetiği çek
idam mangasındasın içinde yasa varsa.
girmem, girmedim mangalara
yer etmedi adalet duygusu
içimde benim
çünkü ben
ömrümce adle boyun eğdim.
yıldızlı gökten bana soracak olursanız
kösnüdüm ona karşı
onu hep altımda istedim.
başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz
siz gidin artık
düşman dağıldı dedikleri bir anda
anlaşılıyor
baştan beri bütün yenik düşenlerle
aynı kışlaktaymışız
incecik yas dumanı herkese ulaşıyor
sevinç günlerine hürya doluştuğumuzda
tek başınayız.
diyorum hepimizin bir gizli adı olsa gerek
belki çocuk ve ihtiyar, belki kadın ve erkek
hepimiz, herbirimiz gizli bir isimle adaşız
yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı
hayatımıza kendi adımızla başlardık
bilmediğimiz bu isim, hesaptaki bu açık
belki dilimi çözer, aşkımı başlatırım
aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine
adımı aşkın üstüne kendim yazarım.
aşağıdaki dizelerle beni kendine mürit etmiş şairdir.
--spoiler--
başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
--spoiler--
32. gün'de ''Ben üstünüm, Çünkü Türk'üm'' diyerek mussolini vari bir duruş ile göğsünü kabartmıştır. Marksist, Müslüman, Irkçı ve islamcı ideolojileri her on yılda bir benimsemiş şairdir.
ve ayrıca ''Müslüman komünist olmaz, müslüman zaten komünisttir.'' demiştir.
"Tahrir Vazifeleri"nin son yazısı olan ve niçin dünyada yazmaya sürgün olduğunu sorguladığı, izaha kalktığı "sabah öğren akşam öl, gün boyu ömür yeter" adlı kapanış yazısından sonra çok fazla bir şey ortaya koymasını beklemediğim, kaldı ki ortaya koydukları için de, daha çok bir "iç serüven" (bkz: bir yusuf masalı) tanımlamasını yapabileceğim yaşayan en büyük türk şair ve düşünürü...
Bir yerlerden duymuşluğum ile söylersem, "şiirde varılacak son nokta.
Ve acizane okur-yazarlığımı "bitiren!" adam. Zira şiir diyebileceğim son şiirimi 10 yıl önce yazmıştım, tahrir vazifeleri ve erbain'den önce...
insan için önüne çıkan bütün yollar "yürünebilir" yollar ise, o insan artık kaybolmuştur. der şair. özellikle "henry sen neden buradasın" ve "waldo sen neden burada değilsin" adlı kitapları okunasıdır.
Biz, mümtaz insanlar olduğumuzu beyan ediyoruz. Dünyada dini ile milliyeti yek vücut olan bir unsur vardır, onun adı da Türk'tür. Dinini başka ve milliyetini başka türlü yansıtamayan her kim olursa olsun Türk'tür. Türklüğe nereden geldiğin hiç; ama hiç önemli değildir. Önemli olan Türklüğe gelip gelmediğindir. Madem Kur'an, furkandır(Hak ile batılı ayıran); bizim de farkı fark etmemiz lâzım. Aramızdaki münafıkları da Türklüğe gelip gelmediklerini fark ederek fark edebiliriz. 500 sene öncesinden itibaren, Avrupa'da ihtida edene, Müslüman olana, "Türk oldu" denildi, "Arap oldu" denilmedi. Türk odur ki, dini böyle olduğu için milliyeti de böyledir, milliyeti böyle olduğu için dini de böyledir. Din ve milliyet farkı gözetirsen Türk olamazsın. Türk'ün tarafına geçemezsin. Çünkü adam ben Müslüman'ım ama Arnavutum dediği zaman dünya şartları onu, kendisi istese de istemese de, gayrimüslim planların bir parçası haline getiriyor. En son vakıa: Kuzey Irak'tan Ankara'ya gelen heyetteki Kürtlerin çoğunluğu islamcı teşkilatların temsilcileriydi. Her tarafın Müslüman olsa, Kürtlüğü işin içine kattığın zaman mecburen gayrimüslim insanların, gayrimüslim hakimiyet dünyasının bu bölge için tasarladığı şeylerin gereğini yerine getirmek zorunda kalıyorsun. Türk olmadığın zaman gayri-Müslîm âlemin dümen suyuna girmeden dünya nimetleri istikametinde mesafe kat edemiyorsun. Ne kadar sıkı Müslüman olursan ol. iman'da , Türklük de azalır veya çoğalır yani biz Türklüğü ırki bir temele oturtmuyoruz. Türklük tarihi bir rol'dür. insanlar Türklerin tarih sahnesine çıkması dolayısıyla Türk olurlar veya olmazlar. O manada etnik kökeni ne olursa olsun insanlar kendilerini "Türk" olarak adlandırabilirler. işte "kalın Türk" incelmeyi reddetmiş olan Türk'dür. Çünkü biz kafirle çatışmayı göze alan Müslüman'a Türk diyoruz. Aslında bugün Müslüman olarak ortaya çıkıp da kafirle önce uzlaşmak sonra da onun hizmetine girmek isteyen aramadığın kadar insan var.
"Midesine indirdiği her lokmanın karşılığını mensubu olduğu topluma geri iade etmeyen, vermeyen kişi o toplumda asalaktır" fikrinden hareketle; Dünyada sistem olarak tahakkümünü devam ettiren "kapitalist – materyalist" döngü, tarih içinde bir tek gerçek muhalif bölge ile karşılaştı o da Türkiye idi. Dolayısıyla bu dünya sisteminin reddi söz konusuysa bunu reddedebilecek değer ve kıymete sahip olanlar ancak "Türkler"dir. Bir kimse, ben Türküm; ama Müslüman(dindar) değilim diyorsa eğer, kendini ne kendine, ne de bir başka kişiye izah edebilir. Türk'üm; ama Müslüman(dindar) değilim diyen adam "bana ziraat bankası genel müdürlüğü verdiler" der gibi bir şey söylemiş olur. Ben Türküm; ama Müslüman(dindar) değilim demenin, modernlik cenahından bir işlevi dile getirmekten ötede bir mânâyı taşımadığını anlamak bir bilinç işidir. Dünya sistemi hakkında yeterli bilince erdiğimiz zaman görürüz ki, birçok denetim altındaki milletin yanı sıra, tesir sahası sıfıra indirgenmiş ve yetki gücü sair milletlerin tamamından düşük derecede seyreden bir "Türk milleti" ni icat eden XIX. asırda Avrupalılardır. Ben Türküm; ama Müslüman(dindar) değilim diyenler Avrupalıların icat ettiği Türk milletine mensup olmaktan gurur duyabilirler. iki Türklük arasındaki fark zifafla, zina arasındaki fark kadardır.
''ağlamadan
dillerim dolaşmadan
yumruğum çözülmeden gecenin karşısında
şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı
üzerime yüreğimden başka muska takmadan
konuşmak istiyorum''
diyen 'konuşmak isteyen' şair. peki ya anlaşılmak?
''dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmıyacak''
şiirleri sevilip, keşke hep sosyalist kalsaydı diye iç geçirilen de o; islamcıları kıyasıya eleştirdikten sonra, ''kim bu ismet özel denen deli'' denen de o:
''Haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar
ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye
kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa
laboratuvarda çalışanlara sorarsanız
ruhum sahte
evi Nepal'de kalmış
Slovakyalı salyangozdur ruhum
sınıfları doğrudan geçip
gerçekleri gören gençlerin gözünde.
Acaba kim bilen doğrusunu? Hatta ben
kıyı bucak kaçıran ben ruhumu
sanki ne anlıyorum?''
biraz alçakgönüllü olsanız sorusuna 'asla! alçakgönüllülükte alçaklık vardır' diyen; eşref-i mahlukatı arayan, şaşılacak bir dünyada yaşayan, karlı bir gece vakti bir dostu uyandıran. ama hiçbir zaman soruları tükenmemiş olan:
''şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?''
bulunduğu yerden hep rahatsız:
''şaşılacak bir dünyada yaşamaktı; öğrendik
şimdi külçeler yüklüyüz şaşılacak bir biçimde
külçeler yüklüyüz ve çıkmak istiyoruz yokuşu
sokaklar gittikçe katı bizim adımlarımıza
peşimizde bütün bahçeleri boşaltan ter kokusu
yankımız soyunup sevap rahatlığı alınan yataklarda
yürek elbet acıyor esvap değiştirirken
bizden artık akması beklenilen kan da katı
kovulduk ölümün geniş resimlerinden.''
avukatlık yaptığım sanılmasın. sadece van gogh'un kulağı geldi aklıma.
edebi basarisini, yetenegini bilemiyorum ama tartismanin imkansiz oldugu insandir. karsisindakini asla dinlemez, sacma sapan tezleri savunur. ona gore turk olmak, kafire dusman olmaktan gecer. inanilmaz sabit fikirlidir. akli dengesi pek yerinde degil gibi geldi bana.
tarihin en büyük Türklerinden emir Timur, Osmanlı'nın anadolu'sunu başına geçirdiğinde Osmanlı ve osmanlı'nın Türk tebaası devletin devamını Trakya, batı trakya ve balkanların geri kalanına yayıldığı topraklarda devam ettirmişti. Timur da bir Türk devletini tamamen yok etmek istemediğinden dokunmamıştı.
Sen şimdi Tutup osmanlı Türk kültürünü ve devletinin devamlılığını sağlayan balkanlara Türk vatanı demezsen olmaz. Cahilliktir bu. ha osmanlının kimi kurumları, kimi düzeni problemli midir? problemlidir o başka mesele.
not: habertürkte Karşısındaki adam ondan da cahilmiş.
tipik dinci bir yobazın zihni dünyasının nasıl işlediğinin bir örneği olan şahıs. karşısına da karşıt görüş adına ahmet turan alkan denen fethullah uşağını oturtmuşlar. şıracının şahidi bozacı misali iki cehalet simsarı habertürk'te karşılıklı üfürüyorlar şu anda.
bu iki meczubu karşıt görüş adı altında ekranlara çıkararak sinirlerimizi bozduğun için teşekkürler habertürk..
düşüncelerime yandaş bulduğum yazar. kendimi yazarsam onun düşüncelerini yazacakmışım gibi geliyor. sığ, tarih bilgisinden yoksun insanlar ne benim, ne bu adamın dediklerini anlayamıyor.
avrupa'da yaşayanlar tarafından yüzyillar önceden başlayıp 1930'lu yıllara kadar osmanlı milletinde müslüman olanlara "türk" denirdi. bunu bizler değil yabancılar derdi. nerede bir müslüman var; ırkına bakmadan arap olsun, kürt olsun başka ırklardan olsun türk denirdi. osmanlı ise kendi devletinde yaşayan insanlara osmanlı milleti demiştir. türk bir ırk ismi değildi ve orta asyadan göç etmiş insanlardan kime sorsanız tatarım, oğuzum, kırgızım, türkmenim, yörüğüm vb. derdi ama ben türküm demezdi. 1928'lerde türkiye devletinde dinsizleştirme politikası başladığı zaman halkı birleştirecek yeni bir birlik gerekliydi ve bunu türk diye bir ırk yaratmak yoluyla halletmeye çalıştılar. orta asyadan geldiği iddia edilen ve türk boyu olarak gösterilenlerle hangi ırktan olduğunu bilemeyecek kadar önceden anadolu'ya yerleşmiş insanlara türk adı verildi. diğer tüm ırklara, geleneklere ve inançlara savaş açıldı. yani geçmişte olan tüm değerleri yok edip sıfırdan türkçülük ilkesinden başka bir şey ile bağlanmayan insanlar yapılmaya çalışıldı. ama koca bir ülkenin hafızasını silmek tüm güç elinizde olsa da başarılı olamadı. bir çok isyanlar çıktı ve çıkıyor. bu ülkenin insanlarının rejimle kavgasının tek sebebi de budur. ya geçmişini silip dini, örfü ırkı olmayan ve yeni bir ırk olan türk ırkını kabul edeceksin veya ikinci sınıf vatandaş olarak ezileceksin.
bundan 20 yıl önce müslümanlığın kamunizmin atası olduğunu söylerdim ve komunizmin bir ihtimal islamiyetten doğmuş olduğunu söylerdim. o zamanlar kökten dinciler buna şiddetle karşı çıkardı. çünkü türkiye'de tanıtılan komünizme göre, komünist insanın inancı olmaz zannediliyordu. yani komunizm din düşmanıdır diyerek komunizmi kaka göstermek için dine sarıldılar. gerçekte komunizm; insanlarda sosyal sınıf yaratan her ögeyı dışlar. yani kimse ırkı, maddi durumu, inancı, sosyal statüsü veya herhangi başka şey yüzünden diğer insanlardan üstün olamaz. başka ülkelerdeki komunistler; sosyal statü, yani ruhban sınıfı yaratan hristiyanlık dinini reddettiler. bizim ülkemizde ise bunu yorumlayanlar; hristiyanlık dininde sosyal statü farkı yarattığı için dini dışlayan komunistleri, sanki islam'ıda dışlayacaklarmış gibi gösterdi. oysa islamiyet dinine göre her müslüman birbiri ile eşdeğerdir. kimse kimseden üstün değildir. yani komunistlerin istediği şey zaten islam'ın içinde vardı. müslümanlığın içinde bir çok öge insanlar arasında hangi nedenle olursa olsun sınıf farkına karşıdır. insanın doğasında var olan kapitalizmi ise her sene en az malının kırkta birini vereceksin diye törpüleyerek yok etmeyi hedefler. ne peygamberimiz ne sahabilerin bir çoğu vefat ettiklerinde doğru dürüst bir mal bırakmamışlardır. sonradan yaşayan bir çok dindar insan aynı görüşte devam etmiştir. şeyh bedrettin'in yarin yanağından gayrı herşey ortaktır sözü unutulmamalıdır. mülk allah'ındır sözü de buna benzer.
not: 80 senedir türk ırkı propagandası yapanlara karşı türk ırkı yoktur türk milleti vardır bunlarda müslüman olanlardır desek de pek anlayacak adam bulamıyoruz. resmi tarihimiz dışında kaç tarih okuyan insan var ki? şimdi bana eski bir eser gösterin ve içinde türk kelimesi geçsin desem kaynak gösterecek adam bulamam ama inatla türk ırkı var demeye devam ederler. lozan'da türkiye insanları türkler ve azınlık gayrimüslümler diye ayrılmış ve türkler dedikleri(kürt, laz vb ne olursa olsun) müslüman olanlar anlamında... biri de çıkıp bu türk milleti deyimi içinde bütün müslümanlar var demiyor. biri ben türküm diğeri kürtüm diye itiraz ediyor. atatürk de türkiye cumhuriyetini kuran türk halkına türk milleti denir demiş. bazılarına göre ise millet ile ırk aynı şey. devlet bahçeli bile türk milliyetçiliğinin bir ırkçılık olmadığını "millet" kelimesi içine tüm türkiye halkının girdiğini söylüyor ama kendi seçmenleri onu duymuyor. bölünün bakalım, siz bilirsiniz.