din düşmanı inönü bu camimizin kapısına kilit vurarak ümmetimizin ibadet etmesine mani olmuş...
kolay mı be...!
müslüman olanlara, dilinden allah kelamı eksik olmayanlara soruyorum.
kolay mı?
kolay mı ömrünü cephelerde vatan savunmasına vakfetmiş, batı cephesi komutanına böyle iftiralar atmak.
kolay mı 2 yaşındaki bebeğinin öldüğünü bile cephede olduğu için 2 ay sonra öğrenip vatan sağolsun diyen bir adama saldırmak.
kolay mı top seslerinden duyma yetisini kaybeden kulağı ile dalga geçip ona sağır lakabı takmak...
1941 yılıydı.
naziler avrupa'nın yarısından fazlasını ele geçirmiş, türk sınırına dayanmıştı...
ekmek karneye bağlıydı ama memleketin çocukları babasız kalmasın diye dimdik duruyordu batı cephesi komutanı.
ama her ne kadar dik dursan da nazilerin muazzam savaş makinesine direnemeyeceğimiz aşikardı.
naziler meriç'i geçerse trakya ve istanbul ne olursa olsun savunulamazdı.
o da başkomutanından öğrendiği gibi anadolu'nun içlerine çekilecek ve düşmanı bu kutsal vatanın harim-i ismetinde boğacaktı...
lakin dünyanın kalbi istanbul'da tarihimizin maddi manevi en değerli hazineleri, kutsal emanetler vardı.
saray ve müzelerdeki tarihi eşyalara paha biçilemezdi. bunların almanların eline geçmesi tarihimizin yok olması demekti...
batı cephesi komutanı bir yandan savaş dışında kalırken, bir yandan da en kötü senaryoyu düşünüyordu...
milli mücadelenin görünmeyen kahramanlarına, eski mim mim grubu mensuplarına talimat verdi.
kutsal emanetler, saray ve müzeler boşaltıldı.
hazreti muhammed’in hırkası, mühürü, kılıcı, oku, yayı, kabe’nin anahtarı, hazreti osman’ın kanlı kuran-ı kerim’i, padişahların tahtları, eşyaları, hazine, silah, tablo, porselen, paha biçilmez el yazması eserler, büyük bir gizlilikle ve titizlikle sandıklara yerleştirildi.
tam 48 vagon yük anadolu'nun bağrına doğru yola çıktı.
bu kıymetine paha biçilemez eserler niğde'de ak medrese ve sarı han ile ulukışla'daki öküz mehmet paşa camii'nde saklanacaklardı...
her şey gizlilik içinde yapıldı. yerel yöneticilere hatta vekillere, hatta bazı bakanlara bile bilgi verilmedi.
cami ve medreselerin etrafına özel askeri birlikler konuşlandırıldı.
1943 yılında adana'da churchill ile görüşmek için yola çıkan ismet paşa yolunun üzerindeki bu 3 binayı teftiş etti. binalara girmeden komutanlardan bilgi aldı...
"emanetler bizim çocuklarımızdan aldığımız emanetlerdir, sizlere emanet, gözüm arkada kalmasın" diye de tembihledi mehmetçikleri...
ve 1947 yılına gelindiğinde emanetler yeniden yerlerine taşındı...
malum kitle tarihimizdeki bu olayı inönü camileri kapattı diye bildi.
camileri korumakla görevli askerlerin atlarını da camilerin önünde gördükleri için "camileri ahır yaptılar" denildi.
zira bu milletin bir kısmı hiçbir şeyi, hatta özgürlüğü bile hak etmeyecek kadar adiydi, namussuzdu...
bu iftiraları bugüne kadar taşıdılar şerefsizler, namussuzlar, vatan hainleri...
ama and olsun ki sizleri bu kutsal vatanın harim-i ismetinde yeniden boğacağız...