şu anda islam aleminin siyasi paradigmaların tamamında yaşadığı sıkıntının özünü, avrupa, orta çağ ve sonrasında yaşadı. ta ki martin luther e kadar. protestanlığın doğuşu, köhne ve bağnaz katolik mezhebin yerini daha pragmatist protestanlığın alması, avrupa da aydınlanmanın; ardından da ekonomik devrimlerin önünü açtı.
sözüm odur ki, mesele, inançlar değil, hangi inanca mensup olursa olsun, insanların bilim ve kültür seviyeleridir.
başka bir ifadeyle de basitçe, günümüzde tüm islam alemine mensup tüm milletler cahil bir toplum düzenindedir.
islami rejimlerde diktatör yönetimi vardır. diktatör, yetkiyi allahtan aldığı için ona muhalefet yasaktır. islami rejimlerde bilim yasaktır. tarikat örgütlenmelerinin izin verdiği kadar bilgi paylaşımı yapılır. bu yönetimlerde kadın da şiddetli baskı altındadır. yani islami diktalarla demokrasi asla bağdaşmaz.
Demokrasi klasik tabiriyle " büyük böceklerin delip geçtiği, küçük böceklerin yakalandığı ağdır "
"Demokraside haklar verilmez istenir"
" ağlamayana meme yoktur " gibi tabırlerle yaşanan bir sistemdir.
Bu sistem içerisinde zayıflar, güçsüzler taşkınlık çıkarmamak kaıdesıyle konuşurlar, seslerini duyurma hakkına sahiptirler. Lakin iş sadece bu boyutta kalır. Zenginin, güçlünün dediği olur.
Yani, içinde yaşadığımız sistem demokratik bir sistem. Suçluların ve zalimlerin hakkı ve özgürlük alanı oldukça geniş. istediğimizide başa getirebiliyoruz. Sonuç ne?
" Ver Allah ın verdiğine vur Allah ın vurduğuna "
Islamda hak aramaya gerek varmı bilmiyorum. Lakin herkesin hakkı bellidir.
Ebucehıl, ben iman edersem derecem ne olacak ey Muhammed? Dediği zaman peygamber efendimiz bilal Habeşi göstererek " bu adam ne ise sende o olacaksın " diyerek her kesi adalet ve toplum içinde eşitlemiştir.
Islama göre allahın elcisi muhammedden sonra yönetimi onun vekili ve dini lider halife ülke yönetimini ele alması gerekiyor. Halife ise demokratik secilmez, tarihte boyle gorulmemiş. Hatta ilk başta en iyi komutan kim ona göre secilmiş.