islam dininde, gecmis zamanda ortaya cikan, atilan hurafe ornekleridir. itiraf edin; bu hurafelerin en azindan bir kismini siz gunluk hayatta da birilerinden duymadiniz mi? size bir sey soyleyeyim mi? ben bunlarin "hepsini" cemaat evinde kalirken ezberle(til)mistim. tamamen bu kurallara gore yasardik biz. islam'daki bu carpikligi gorunce sizce bir insan "islam" hakkinda ne dusunur? ne tesaduftur ki bir internet sitesinde de buldum bunlari. buyrun:
___________________________
Varsayalım görünen (yaşanan) islam ile, gercek islam arasında önemli farklılıklar vardır. Peki bu neyi değiştirir? Asıl olan yaşanan islam değilmidir? Binlerce hurafe aynen islam kuralları olarak kabul edilip uygulanmıyor mu? işte size islam'ın bağrından çıkmış, akıllara zarar inanışlar. Buyurun beraberce okuyalım.
AY VE GÜNEŞ TUTULMASI
- Ay ve Güneş tutulması kıyamet alametidir.
- Ay ve Güneş tutulursa o yıl kıtlık olur.
- Ay ve Güneş tutulursa savaş ve karışıklıklar çıkar.
- Ay ve Güneş tutulması büyük ve ünlü kişilerin ölümüne işarettir.
(Bir not: Muhammed'in oğlu ibrahim, 18 aylıkken ölmüş. ibrahim'in öldüğü gün güneş tutulmuş. Güneş tutulması ile ilgili, yukarıdaki zırvaların kaynağının ne olduğunun açıklanması acaba gerekir mi?)
GÜNLERiN UĞURSUZLUĞU
- Salı günü işe başlanırsa, o iş bitmez.
- Pazar günü çalışmak uğursuzluktur.
- Çarşamba gecesi işe başlanırsa, 'çarsamba karısı' kızar ve o eve kötülük yapar.
- Perşembe çamaşır yıkanırsa zengin olunur.
- Salı günü elbise giyilirse yanar. (??)
- Çarşamba günü süt içmek, ev satın almak iyi değildir.
- Cuma akşamı ve cuma günü ev temizlemek günahtır.
- Cumartesi çamaşır yıkamak uğursuzluk getirir.
- Arefe günü dikiş dikmek günahtır.
- Arefe günü dikiş diken kadın, ölmüş çocuğu varsa onun derilerini diker.
TEMiZLiK, SAĞLIK VE NAZAR
- Gece ev süpürülürse fakirlik gelir.
- Cuma akşamı ev süpürmek kıtlık getirir.
- Cuma akşamı ev süpürülürse meleklerin kanadı kırılır.
- Misafirin ardından ev süpürmek iyi değildir.
- Zifaf gecesi gelin ve damat sabunla yıkanırsa, sabun acı olduğundan aralarına acı ve ayrılık girer.
- Ev süpürürken süpürge birisine dokunursa uyuz olur.
- Süpürgeye tükürülürse hastalık bulaşmaz.
- Güneş battıktan sonra ev süpürülmez, uğursuzluk gelir.
- Gece tırnak kesilirse ömür kısalır.
- Gece değirmen çevrilmez, yoksulluk gelir.
- Başı ağrıyan bir kadın camiye gider, yazması ile camiyi süpürür ve yazmayı başına örterse ağrısı geçer.
- Cenaze yıkanırken teneşirin altına dökülen su bir şişeye konup, habersiz sarhoşa içirilirse, sarhoş içkiyi bırakır.
- Yeni doğan bebeğin ilk dışkısı yattığı odanın eşiğine veya beşiğin altına konursa cadı zarar vermez, nazar da değmez.
- Nazara uğrayan kişi, kuşkulandığı insanın saçından, ayakkabısından veya elbisesinden habersiz bir parça kesip, yakarak dumanı ile tütsülenirse nazarı geçer.
- Kötü bir hastalıktan söz ederken; 'değirmenden geldim unluyum' denilmezse o hastalık söyleyene bulaşır.
- Sarılık hastalığına tutulan kişinin 'izinli' denilen biri tarafından alnı jilet veya çakı ile çizilir. Akan kan alnına ve burnuna sürülür. Yaradan kan aktıkça hastalık akar gider.
- Dişi ağrıyan mezarlığa gider, mezar taşını ısırır, arkasına bakmadan geri gelirse ağrısı kesilir.
ÇOCUKLAR
- Çocuğun yattığı odadaki örtü altına kurumuş insan dışkısı konursa, çocuk cinlerin şerrinden korunur.
- Yeni doğan çocuğun beşiği altına türbe ve kabirlerden toprak getirilip konursa, çocuğu cadı boğmaz.
- Çocuk fıtık doğarsa, kilotu çalı ağacının bir dalı yarılarak arasından geçirilince fıtığı iyileşir.
- Çocuğun kırkı çıkmadan tırnağı kesilirse ya arsız, yada hırsız olur.
- Yeni doğan çocuk, bayram günü dişi bir eşeğe ters bindirilip köyün etrafında dolaştırılırsa ömrü mutlu geçer.
- Çocuğun bulunduğu yerde elişi yapılırsa, çocuğun göbeği düşmez.
- Cuma günü çocuğun ayakları bir cami kapısına bağlanır, cuma namazından sonra çözülürse çocuk hastalığa tutulmaz.
- Erkek çocuk sünnet olurken annesi oklava sallarsa, sünnet kolay ve acısız olur.
- Bebeğin tabanları öpülürse talihsiz olur.
- Boyu ölçülen çocuk kısa kalır.
- Çocuğun boyu metre ile ölçülürse ömrü kısa olur.
- Sünnetsiz ölen çocuğun parmaklarından birinin kırılması gerekir.
- Küçük çocukların yüzünde yara çıkarsa, deniz kenarında yaşayan ve denize giren biri tarafından okunup mesh edilirse yaraları iyileşir.
- Çocuk dünyaya geldikten sonra yıkanıp tuzlanır ve sofraaltı denilen beze sarılırsa, tok gözlü olur.
- Çocuğun göbeği cami duvarına veya avlusuna gömülürse dindar, medresenin bahçesine veya avlusuna gömülürse alim, ahıra gömülürse malcı olur. Ayrıca suya atılırsa huyu temiz, evin içinde bir yere gömülürse gözü dışarıda olmaz.
CENAZE VE ÖLÜM
- Gece herhangi bir evde köpek ulursa, ya o haneden ya da yakınından biri ölür.
- At, öküz, inek, dana gibi evcil hayvanlar eğer gece ahırda bağırıp huysuzlanıyorsa, o haneden biri ölecektir.
- Gece vakti bir evden başka bir eve kazan, tava ve tencere verilirse, ölüm çağırılmış olur.
- Makasın ağzı açık bırakılırsa, yakın birisinin kefenini biçecektir.
- Ölü yıkandıktan sonra kazan ters çevrilmezse, bir başkası daha ölür.
- Bir evden ölü çıkarsa o evdeki su kapları boşaltılır. Eğer boşaltılmazsa azrail suları ellediğinden, yine biri ölebilir.
- Bir evdeki eşyaların biri, kendi kendine düşer kırırlırsa ölüme işarettir.
- Ayakkabı çıkarılırken ters çevrilirse, o haneden cenaze çıkar.
- Cenaza çıkan evde, ruh geldiğinde odasını aydınlık bulsun diye, kırk gün ışık yakılır.
- Gece ayna kırmak ölümü çağırır.
KADINLAR
- Evden çıkan erkek işine giderken önünü bir kadın keserse işi ters gider.
- Kısa boylu kadın uğursuzdur.
- Hayızlı (aybaşılı) kadın akşam ezanından sonra küpten turşu çıkarırsa, turşu bozulur.
- Hayızlı kadın sebze bahçesinden geçerse, sebze bahçesi kurur.
- Gelin eve geldiğinde, kaynanasının iki bacağı arasından geçerse, saygılı olur.
- Bir kız akşam ezanı okunurken merdiven altından geçerse kısır kalır.
- Cuma günü ezan okuyan muezzine, kızın baş örtüsü veya mendili sallattırılırsa nasibi çıkar.
- Çocuğu yaşamayan bir kadın yatıra 'bunu sana sattım' der ve kurban kestirir. Çocuk dünyaya gelince eğer kız ise adını SATI, oğlan olursa SATILMIŞ koyar. Aksi halde çocuğu yaşamaz.
- Çocuğu ölen kadın cuma günü iş yapmaz.
- Gelin olanın duvağı evde kalmış kızın başında cözülürse bahtı açılır.
- Evde kilitlenen kilit, bayram sabahı veya cuma günü, namazdan önce imam tarafından camide açılırsa kızın bahtı açılır.
- Çocuğu yaşamayan kadın yeniden doğum yaptığında 40 evden topladığı parçalarla gömlek dikip çocuğa giydirirse, çocuğu yaşar ve uzun ömürlü olur.
- Aşeren (hamile) bir kadın, çirkin bir yere bakarsa çocuğu çirkin olur.
- Doğum yapan bir kadın yedi gün boyunca çocuğunun yanından dışarı çıkmaz. Çıkarsa cinler gelip çocuğu götürür. Başka bir çocukla değiştirir.
- Doğuran kadının (lohusa) bulundugu yere süpürge, Kuran, soğan, sarımsak asılırsa 'alkarısı' lohusa ve çocuğa zarar vermez.
- Lohusa kadının ve çocuğunun yastığının altına iğne, çuvaldız, kama, bıçak konursa albasmaz.
- Bir hamile kadın ölü yıklanırken suyundan atlarsa çocuğu baygın doğar.
- Evli birinin yüzüğünü bekar bir kız takarsa kısmeti kesilir.
- Bekar kız evli birinin gelinliğini giyerse kısmeti kesilir.
- Hamileyken yumurta yiyen kadının çocuğu haylaz olur.
- Hamileyken anahtar açan kadının doğumu kolay olur.
MUHTELiF
- Bir genç askere giderken evden çıkmadan önce bir dilim ekmeğin yarısını yer, yarısını da geride bırakırsa, artık ekmek onu çağıracağından kazaya belaya uğramadan geri döner.
- Biri yolculuğa çıkarken, aynaya su serpilirse kazaya uğramaz.
- Biri gurbete giderken arkasından su dökülürse hem kazaya uğramaz, hem de gurbetten çabuk döner.
- Bir kişi sabunu başka birine elden verirse, sabun acı olduğundan acı olaylar görür ve iki kişi arasına düşmanlık girer.
- Evliliğin ilk günü (gerdek gecesi) kim önce uyursa önce o ölür.
- Gerdek gecesinde kim diğerine ilk tokadı vurursa onun sözü daha çok dinlenir.
- Gök gürlerken buğday ambarına el ile vurulursa hasat çok olur.
- Soğan kabuğuna basılırsa fakirlik gelir.
- Nar taneleri yere düşürülmeden yenirse, cennete gidilir.
- Tarla veya bahçede bitkiler hastalanmışsa, tarla sahibi güneş doğmadan önce tarlasının etrafını koşarak dolanması gerekir.
- Çeltik ekilen tarlanın etrafı eşeğe binmiş bir kişi tarafından, Kuran okunarak dolaşılırsa, o tarlaya dolu yağmaz.
- At nalı asılan yere nazar uğramaz.
- Önünde beştaş oynanan eve fakirlik gelir.
- Otururken ayak sallanırsa alacaklı kapıya gelir.
- Cezveden su içilirse zengin olunulur.
- Kefen diken iğne kırılmalıdır, zira ölümü ve uğursuzluğu çağırır.
- Ayakkabılar ters dönerse şeytan üzerinde namaz kılar.
- Gece sandık açmak, kendi mezarını açmaktır.
- Cenaze çıkan ev ile çevresindeki evlerin suları dökülmelidir. Çünkü azrail kılıcını o sularda yıkar.
esasında yukarıda sayılan maddeler islamdan kaynaklanmıyor! islamdan önce yaşanılan paganizm geleneklerinin bir şekilde islama yansımasıdır! sonuç da din yaşayan organizmadır, elbette kendinden önce yaşanmış kültürler bu dini kural olarak olmsa bile insanların sosyal hayatına bir şekilde bulaşacaktır! işin özü, islamla ilgili değildir ancak islama bulaşmış bir paganist gelenekler bütünüdü. yaşayan kişilerin farkında olmadan yaptığı bir çeşit sentezdir.
Bilindiği gibi "hakikat"in zıddı olan "hurafe", aslı-esası olmayan, uydurulmuş, saf ve doğru inançlar arasına katılmış, bazı zaman ve mekânların uğuru veya daha çok uğursuzluğu ile ilgili olarak dillerde dolaşan abartılmış hikâyelerden ibarettir. Bâtıl inanışlar da bu asılsız söylentilere inanmak ve gereğine göre hareket etmek demektir.
Her devirde, her toplumda az çok, ama mutlaka görülen hurafe ve bâtıl inanışlar, toplumların ortak derdi olarak daima gündemde kalmış önemli bir konudur. Hurafe ve bâtıl inanışların bu derece insanlığın başına dert olmasında genellikle cahillik, alışkanlık, görenek, propaganda, çıkar hesapları ve kişisel zaaflar etkili olmuştur.
Her kötülüğün başı: Cehalet
Hiç kuşkusuz, hurafelerin temelinde bütün karanlığı ve korkunçluğu ile derin bir cehalet bulunmaktadır. Dinimizin, insan özüne ve gerçeğine en uygun inanç esasları, ibâdet ve ahlâk ilkeleri ve bunlara dayalı en olgun ve medenî uygulamaları konusunda yeterli bilgiye sahip olan, islâmı aslına uygun şekilde tanıyan kişilerin, böylesi olumsuz davranışları sergilemesi düşünülemez. Çünkü bilgi güçtür, aydınlıktır, gerçeği tanımaktır.
En büyük ölçümüz Efendimiz'dir (sas)
Hurafe ve bid'atların terk ve tedavisinde, Hz. Peygamber'in yaşayışı ve tavsiyeleri yani sünnet'i en büyük yardımcımızdır. islâm tarihi bunun örnekleriyle doludur. Nitekim bizzat Peygamber Efendimiz de bizlere şu tavsiyede bulunmuştur:
"Size iki şey bırakıyorum, bunlara sıkı sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmaz, (hurafe ve yanlışa kapılmazsınız; Allah'ın kitabı ve Nebi'sinin sünneti!"
Hurafeciler kendilerini "dindar" sanar!
Hurafe ve bâtıl inanışlara kapılmış kişilerin büyük bir kısmı, bu durumlarına dindarlık; bunlara karşı çıkılmasına da itikatsızlık, inançsızlık damgasını vururlar. Dindarlık, ancak dinî olanı, dinden olanı, dince kabul ve emredileni, emredildiği şekil ve şartlarda yerine getirmekle mümkündür. Bütün bir milletin bile bir yanlış ve hurafe üzerinde birleşmesi, onun niteliğini değiştiremez, hurafeyi hakikat yapamaz. "Gerçek"in ölçüsü, sadece gerçektir. Gerçek ise, Bakara Sûresi'nin 147. âyetinde belirtildiği gibi, "Allah'tan gelendir".
Sözlerin en güzeli Allah'ın Kur'an'ıdır
Hurafe ve bâtıl inanışların en büyük zararı, önce onlara kapılanlara dokunur. Çünkü hurafe ve bâtıl inanışlar kişileri farkına vardırmadan doğru yoldan ayırır. Onlar, iyi bir şey yapıyoruz diye avunurlarken bir de bakarlar ki, gerek inanç olarak gerek amel ve davranış olarak, inandıklarını söyledikleri dinin gerçeklerinden uzaklaşıvermişler. Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Sözlerin en güzeli Allah'ın kitabı; yolların en doğrusu Muhammed'in yoludur. işlerin en kötü ve zararlısı, dinden olmadığı halde sonradan uydurulup dine sokuşturulanlardır. Böyle uydurulmuş her şey bid'attır, hurafedir, her bid'at da sapıklık sebebidir."
yukarıda bahsi geçen bir kaç hurafe anlayışın detaylı açıklaması ve islam dininde yeri olmadığına dair pls refer to:
ne islam ne başka din kaynaklıdırlar. sadece kişilerin uydurmasıdır. cahilin cesur olduğu pozisyonla alakalıdır. zaten din denilen şey *bu saçmalıkların üretilmesine dur demek için vardır. insan işini zorlaştırmak değil kolaylaştırmak içindir. ama kişi mutlu olacak diye de cehalet sergisine ihtiyacımız yoktur.
çoğu hadis kaynaklı hurafelerdir. hadisler dinen itimad edilmemesi gereken şeylerdir. dileyen açıp kuran'a bakabilir ve biraz da islam tarihi bilgisi yeterlidir.
hadis kitapları yokedilmelidir, tek rehber olarak kuran benimsenmelidir ki insanlar dinini doğru düzgün öğrenebilsin ve sevgili ateist arkadaşların eline malzeme vermesindir.
mümkünatı olmayan bir şeydir, zira islam dini bütün hurafeleri yasaklayan bir dindir. insanların kendilerini daha iyi hissetmesi için kendi içlerinden çıkan şeylerdir bunlar. örneğin günümüzde bir çok yatıra gidip dilek dileyen insanlar vardır. islam'da ise ölülerden medet ummayınız diye bir şey vardır. bu islamdan doğan bir şey değildir çünkü zaten yasaktır böyle bir şey. putlaştırmaktır bir yerde. siz ne isterseniz size şah damarından bile yakın allah'tan istemedikten sonra hangi ölüden size medet gelir ki. zaten ölülerin sizin bir duanıza bir fatiha'nıza ihtiyacı vardır.