hz. muhammed öldükten sonra siyaseti islamın içine sokan şahıslar daha da ileri giderek; hz. ali'yi öldürmüştür.zihniyet bu olsa gerek ya şimdi ne alakası var diyeceksiniz! konumuzla, haklısınız ama açıklama hakkımı kullanmak istiyorum.
hz.ali'yi öldüren zihniyet (emeviler) daha sonra devletin tüm kurumlarına yerleştikten sonra faşizan bir arap milliyetçiliği siyasetini izlemiştir.şimdi arap kültürü 1000 yıl önce bu haliyle yön almışken islamiyetin içinde daha sonra gelişen unsurlar bunun ne kadar dışında hareket edebilmiştir? emevilerin yıkılmasından sonra yada diğer adıyla saltanat'ı kaybetiklerinden sonra bildiğimiz gibi abbasi devleti kurulmuştur.
emeviler'e nazaran barışçıl bir politika izleyen abbasiler ilim,felsefe,edebiyat alanında islamiyet'e kattıkları tartışılmaz ama tartışılan şudur ki abbasiler de arap ailesiydi ve arap kültürünün senteziyle politikalarını gütmekteydi.
gelelim konunun can alıcı noktasına türkler ilk anadoluya girdiği süreçte islam kültürünün çok uzağındaydı ve devlet politikaları buna göre şekileniyordu (bkz: selçuklular) (bkz: yükselme dönemi osmanlılar) ama ne zaman yavuz sultan selim halifeliği anadoluya getirdi o zaman zurnanın zırt dediği yere geldik! ve anadolu tamamen islam kültürü yani arap kültürü egemeliğine girdi.
işte kanıtları:
senelerce osmanlı arap alfebesini kullandı...
din adamları devleti yönetir pozisyona geldi... (tıpkı islam devleti gibi)
türkçe önemini kaybetti dil tamamen farsça ve arapça etkisine girdi...
arap kültürü okuları ele geçirrdi yeni yetişen nesiller bu yönde yetiştirildi...
araplar yüce halk ilan edildi ve her koşulda korundu...
neyse geçelim:senelerce din üstünden osmanlıdan nemalanan araplar 1.dünya savaşında gerçek yüzlerini ortaya çıkarmışlar ve osmanlıyı cephede arkadan vurup anadolu halkına ihanet etmişlerdir.
evet:islam kültürü arap kültürüdür ve bu iki kavram birbirinden yanlış insalar ve yanlış politikalar yüzünden hiç bir zaman bağımsız olmamıştır.
eğer ki hz. ali camii de öldürülmemiş olsaydı kim bilir belkide farklı şeyleri konuşur olurduk.
(bkz: balık baştan kokarmış)
(bkz: bilmeden konuşma)
islamiyetin bir arap dini olduğuna dair birincil referansta çokça emare olduğundan ebleh sayılamayacak kişilerdir. ayrıca gerek islamiyetin yayılışı gerekse sonraki süreçte arapların islamiyeti sahiplenmeleri, dayılanmaları, kendileri dışında müslüman olmuş ulusları küçümsemeleri islamiyetin arap dini olmasını keskinleştirmiştir.
gelelim birincil referanstan kayıltlara:
43-zuhruf:44 - doğrusu o kur'an, senin için de, kavmin için de bir öğüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.
14-ibrahim: 4 - biz, her peygamberi, ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara apaçık anlatsın. bu itibarla allah dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. o her şeye galibdir, hükmünde hikmet sahibidir.
41-fussilet: 44 - eğer biz onu yabancı dilden bir kur'ân yapsaydık onlar mutlaka: "bu kitabın âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? arap bir peygambere yabancı dil, öyle mi?" derlerdi. sen de ki: "o, iman edenler için bir hidayet ve şifadır." iman etmeyenlerin kulaklarında ise bir ağırlık vardır. kur'ân onlara göre bir körlüktür. sanki onlar uzak bir yerden çağrılıyorlar (da duymuyorlar).
kıtalar dolaşan ebu cehil'in, geçerken bizim diyarlara da uğradığının göstergesidir.
ebu cehil bu, cehaletin babası. aynı zamanda mekke şehir devletinin en önemli şahsiyetlerinden birisi.o zamanki mekke toplumuna bakarsak, iki önemli aile var : haşimoğulları ve ümeyyeoğulları...
bu iki aile mekke'deki söz sahibi ailelerdir. hangi ailenin nüfusu çoksa o aile devlet yönetiminde daha çok koltuk sahibi olmaktadır. hz. peygamberin dedesi abdulmuttalip öldükten sonra şehrin hakimiyeti ümeyyeoğullarına geçmiştir.
ve bir peygamber... peygamberliğini açıklayınca çoğu kişi tarafından özellikle devletin başındakiler tarafından hor karşılanır, tartaklanır, deli sıfatı yapıştırılır.
"- o haşimoğullarının dini, neden ben kabul edeyim." diyebilecek kadar cahil bir insan.aslında cahillikten değil, kabul edince olacağı makam mevkiden, paralardan korktuğunda söylemiştir.
ve günümüz türkiyesi. ortama girince allahın selamı anlamına gelen "selamun aleykum" diye selamladığı için bedevi arap kültürünü almış damgası yiyenler ve bunu söyleyen ebu cehiller...*
islamiyet arap toplumunun yaşadığı bir coğrafyaya indiği ve ilk gelişimini o coğrafya üzerinde gerçekleştirdiği için, insanlar tarafından içselleitirilmiş ve kendi kültürlerinin bir parçası haline getirmişlerdir. islama getirilmiş ilk yorum olarak kabul edilebilir bu. fakat maalesef islamın sonraki yayılma alanlarında da bu sentez karşılaşılan diğer toplumlar bu şekilde empoze edilmiş ve islam dini altında arap-islam kültürü geniş coğrafyalara yayılmıştır. islam arap kültürü müdür? hayır araplar islamı kendi kültürleriyle harmanlayıp lokal bir hale getirmişlerdir ve arap kültürü islamın parçası olmuştur. o zaman islam arap kültürümüdür, evet; hayır olduğu kadar. ebleh? o da sensin.
bu insanların büyük çoğunluğu ateisttirler. islam'ın son ilahi, hak din olduğu gerçeğini kabul etmediklerinden dolayı; müslümanlığa salt arap kültürü nazarıyla bakarlar. çünkü zaten başka türlü durumun içinden çıkamazlar. dolayısıyla onları anlıyorum. ama onları ebleh pozisyonuna düşüren asıl nokta onların ne islam'ı, ne de arap kültürünü bilmemeleridir. evet, hem bilmiyorlar, hem de yorum yapıyorlar. bu eblehlik değildir de nedir!
eblehten daha ağır sözleri hakeden bu terbiyesizler, her fırsatta islamiyet'in bedevi arapların basit bir kültürü olduğunu iddia ediyorlar. halbuki birazcık araştırma zahmetine katlansalar farkedecekler ki, o bedevi araplar, o dinin kurucusu zat'a(sav) neler çektirmişler ne zorluklar çıkarmışlar. bir defa, islamiyet o bedevi arapların kültürünü baştan aşağı değiştirmiş yerine "araplık" ya da "bedevilik"le ilgisi olmayan "islam kültürü"nü tesis etmiştir. islam dediğimiz olay; belli bir kavme, ırka, millete ya da kültüre değil tüm insanlığa, tüm dünyaya gönderilmiştir; herkese hitap eder.
biraz düşünelim, islam arap kültürü olsaydı araplarda adet olan "kız çocuğu gömme olayı"nı yasaklar mıydı; kadının mal gibi satılıp alındığı bir toplumda kadın-erkek eşitliğini emreder miydi(burada islamiyet'in kadına erkekten daha farklı roller yüklediğini hatırlatırım, bu demek değildir ki "kadın erkeğe eşit değildir", bilakis, kadının ve erkeğin fıtratlarına yani yaratılış gayelerine uygun rolleri olması onların eşit olmadığını göstermez, eşittir hatta kadına bazı hususlarda "pozitif ayrımcılık" yapılmıştır. yeter ki biraz araştırın. neyse konu dağılmasın); kölelerin kadınlardan da aşağı olduğu bir toplumda kölelerin de hür insanlarla aynı haklara sahip olduğunu vazeder miydi! yeter ki biraz düşünün.