hz. isa veya hz. musa ya da hz. muhammed, hz. nuh, hz. ibrahim yanı sıra tüm tek tanrılı dinlerin ya da buddha (buddho) gibi inanışlarda olan tasvir edilen samyaksambuda, pratyekabuda, sravakabuda, shakyamuni buda vb kişilik tasvirlerinde geçenler bile teoloji açısından birer tanrı elçisi olduğu teoloji açısından tartışılır.
dinlerin geldiği topluma bakarsanız ve yaşanan siyasi sosyal ekonomik durumu araştırırsanız tüm din tebliğ edicileri-elçiler için günümüzde (bilhassa bizim gibi toplumlarda) birer "sosyalist, anarşist, düzen düşmanı, vatan haini" benzetmesi yaparsak yanlış olmaz.
evet, peygamberler toplumlarında böyle anılıyordu.
tüm peygamberler istisnasız dine karşı din getiren ve sistemi düzeni yıkmak isteyen insanlardı. hz. musa'nın mısır'da yaptığına bakın. hz. isa'nın kudüs başta olmak üzere ortadoğu'da yaptığına bakın. hz. muhammed'in mekke'de yaptığına bakın. hepsi düzene sisteme karşı gelmiş ve o içinde olduğu düzeni sistemi yıkmaya çalışmıştır ve bütün peygamberler de insanları tarafına çekmesin diye o sistemin aktörleri tarafından din düşmanı-dinsiz diye yaftalanarak adeta vatan millet devlet düşmanı ilan edilmiş olup "sen atalarımızın dinine düşmansın" denilerek kimi öldürülmüş, kimi taşlanmış, kimi sürülmüş toplumdan dışlanmıştır.
oysa din inancının diyalektiği açısından peygamberler yeni bir din getirmemiştir. varolan dine zaman toplum ihtiyaçlar ve davranışlar açısından bir güncelleme-sürüm getirmişlerdir.
sanıldığı gibi yaratıcının canı sıkıldığı için veya egosu yüzünden insanlar beni unuttu, inkar ediyor diye ya da insanlarla oynamak için, kendini hatırlatmak içiin elçi din güncellemesi yoluna gitmemiştir.
zaten seni yaratan tanrı allah rab'ın inanman inanmaman umurunda değil. seni yaratanın tek umursadığı şey kendine değil, insanlara nasıl davranıyorsun? yaratıcı bunu umursuyor.
yaratıcı sen haksızlık yapıyorsan beni inkar ediyorsun, haksızlık yapıp sonra 24 saat beni ansan da tapınaklardan çıkmasan da lanet olsun senin dinine diyor.
peygamberler elindekini olmayana ver diyor.
paranın gücün sahibi sen atalarımızın dinine karşı geliyorsun diyor.
tüm inanışlarda dinin temel kuralı 10 hadi 12 olsun, 12 tane emirdir. bir a4 kağıda yazsanız yarısını doldurmaz. kalın bir kitap halinde olan kutsal metinlerin geri kalanları dinin temeli olan 10-12 emirin lirik ve epik anlatım, diyalog, tasvir, hikaye vb anlatım tekniği ile insanlara-gelecek nesillere o günün sosyolojik gerekliliğinin tasviridir.
musa mısır da öldürme çalma haksızlık etme diyordu, isa kudüs de muhammed mekke de aynısını söylüyordu din adına öldüren çalan zulüm edenlere.
mısır da musa, kudüs de isa, mekke de muhammed hepsi de iktidarda olan güçler tarafından din düşmanı, vatan millet düşmanı olarak yaftalanıyor ve iktidarın kırıntıları artıklarından geçinen halk tarafından peygamberler taşlanıyor sürülüyor öldürülüyordu.
günümüz tanımı ile terörist deniliyordu bu elçilere.
insanlık tarihinde dinler asla bir inanç yüzünden kan dökmemiş, savaş çıkarmamıştır. dinler asla bbir inanç olmamıştır. dinler asla dinsizlik var diye gelmemiştir.
iktidarı gücü zenginliği elinde tutanlar din ile insanları uyutmuş, sömürmüş, kullanmıştır. din bu sömürü ve zulümde araç olmuştur.
bu haksızlığı zulmü yapanlar dini bir inanç olarak empoze etmiştir. inanıyorsan itaat et, sus kabul et. bu tanrının takdiri demiştir.
oysa yaratıcı ve elçileri...
hayır! din bir inanç değildir. din davranıştır demiştir. sen haksızlık yapıyor zulüm eiyorsan tanrıya inanmıyorsun demiştir.
unutmadan: malumunuz, hiç bir ideolojiye inanmam. ideoloji insanın düşüncesini sınırlayan bir bariyerdir. sosyalist sol komünist vb tanım yapılan gruptan değilim. burada islam sosyallizm'i savunulmuyor. basitçe işçi hakları alın teri diyen birine solcu diyen embesiller gibi bana da islam sosyalizm'i savunucusu demeyin.
Rasulüllah(a.s.)'ın irtihalinden sonra Ali el-Murtaza'nın -tarzı ihtiyâri siyasi tercihleri ile- şekil alan MÜSTAKiM imamet - velayet yolunun yolcusu (Rasulüllah'ın "dostum" diye hitap ettiği) Ebu Zer Gıfari'nin tahkimatı ise, bu söylemin mühim dayanaklarındandır. Doksanlı yılların ortalarında Mekke de ki istifade ettiğimiz ilim erbabının erkânından, Ebuzer Bozkurt hocanın hazırladığı -sadece- "Ebu Zer Gıfari'nin rivayet ettiği hadis külliyatı" vefatından sonra, bir türlü tab edilememiştir? Vefatından sonra hocanın "M.i.T müntesibi olduğu" ifşa olmuş lakin, onlar da bu meseleye ehemmiyet vermemişlerdir! bizatihi "tiyo yayınevi" tab etsin deyu girişimde bulunduk, bir netice vermedi? bu mevzuda -şimdilik- ihbarımız budur.
hoca Adıyamanlı olması hasebi ile pkk denen mel'anet şebekesinin suriye de tab ederek yayınladığı -arapça- dergi üzerinden nasıl "islam sosyalizmi ayaklarına yattığını!" bil-vesile ziyaretlerimizde -uzun uzadıya- izah etmişliği de vakidir.
islam'ın beşerî ideolojilere yamanmaya çalışılması batıl bir hal ve gidişattır. Dini bütün Türk Milliyetçilığimiz, mezhepleri - meşrepleri ve ırkları ihata ettiği gibi, ideolojileri de ihata eder - kapsar. Türk milleti bütün bu akımların islami - imanı ve insanı yönleri ile hallü hamur olmuş - kaynaşmış bir millettir. Bizleri bu topraklarda millet yapan irade budur.
"Türk-elini vatan bildik Sakarya"dan.
imam Ali(Keremallahü Veche) hilafete getirilmesine razı oluşunu, -bir hutbesinde- şu sözlerle izah etmiştir; "Evet, tohumu yarana ve insanı yaratana andolsun ki eğer bu topluluk biat için toplanmasaydı, yardımcıların varlığıyla hüccet ikame edilmeseydi ve Allah zalimlerin çatlayasıya doyarken, mazlumların açlıktan kırılmasına (mani olması) hususunda âlimlerden söz almasaydı hilafet devesinin yularını sırtına atar, terk ederdim. Hilafetin sonunu ilk kâsesiyle suvarırdım. (Daha önce peşinde koşmadığım gibi şimdi de peşinde koşmaz, onu hemen terk ederdim.)"
-NEHC'ÜL BELÂĞA'dan-
-Velayeti iMAN- iMAM ALi Murtaza, bizim de muhatap olduğumuz halet-i ruhiyeyi ne güzel izah etmiş;
"Konuşacak olursam hükümet hırsına kapıldığımı söylüyorlar. Susacak olursam ölümden korktuğumu iddia ediyorlar. Heyhat! Başımdan geçen bunca sayısız zor ve ağır olaydan sonra mı ölümden korkacağım. Allah'a andolsun ki Ebu Talib'in oğlunun (Ali'nin) ölümle ünsiyet ve dostluğu çocuğun anne memesine olan ünsiyet ve dostluğundan daha çoktur. Ama ben şu anda gizli ilimlere daldım. Öyle ki eğer bildiklerimi açığa vuracak olursam derin kuyuya sarkıtılmış ip gibi titrer, ızdırap içinde kıvranırsınız."