gerek yoktur.
zekat farz olan bir ibadettir. yani yapılması gereken, seçme hakkı tanınmayan. kişinin insiyatifi söz konusu olmayan.
ama eğer müslüman ben zekatımı verirken de kibirlenebilirim diye düşünüyorsa gizli vermesi onun için daha hayırlıdır elbette.
şu da belirtilmeli; farz olmayan bir yardım yani hayır yapıldığı zaman, bunu gizli olarak yapmak en güzeli, en hoş görülenidir. ama zekat böyle değildir, farzdır çünkü.
islamın diğer şartlarını yerine getirirken adeta davul zurna çaldıran yurdum müslümanının anlaşılmaz, mantık çerçevesinde açıklanamaz davranışıdır.
islamın beş şartı vardır: kelime i şehadet getirmek, namaz kılmak, zekat vermek, oruç tutmak ve hacca gitmek.
kelime i şehadet getiren müslümanlara hemen her yerde rastlarız. "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlühü" ifadesini dinli dinsiz neredeyse herkes ezbere bilir.
namaz kılmak meselesinde de durum benzerdir. her sokak başında bulunan camilerden günde beş vakit ezan okunur. özellikle cuma namazlarında, teravih namazlarında, bayram ve cenaze namazlarında cemaat camilere sığmaz, kaldırımlara ve hatta yollara taşar. anlı şanlı büyüklerimiz koruma ve medya ordusu eşliğinde yerine getirir bu ibadeti. cemaatle kılınması gerekmeyen vakit namazlarını bile gizlice evinde kılmayı düşünmez pek çok softa.
oruç tutmaya gelince; türk insanının en sevdiği ibadettir bu. oruç tutan da, tutuyormuş gibi yapıp gizli gizli yiyip içen de, ramazanda perhiz amacıyla oruç tutmaca oynayan da aynı cephede buluşur. oruç tutmayanlara lanetleyen gözlerle bakar yurdum müslümanı. ortamını bulduğunda ise söver, hatta döver, öldürür...
hacc için pek fazla şey söylemeye gerek yok sanırım. binlerce insanın, üzerine bayrak asılmış arabanın katıldığı uğurlama ve karşılama törenlerini göz önüne getirmek yeterli olacaktır yurdum müslümanının bu ibadeti yerine getirirken nasıl da herkese duyurma çabası içinde olduğunu anlamaya. hacc dönüşü ilgili ilgisiz herkese dağıtılan tesbih, başörtüsü, hacı yağı, hurma, zemzem suyu gibi hediyeler, ibadetin başarıyla yerine getirildiğini duymayanlara duyurur, bilmeyenlere bildirir.
islamın bu dört şartını yerine getiren ya da getiriyormuş gibi yapanların tavırları oldukça şeffaf, hatta teşhircilik sayılabilecek derecede açıktır. oysa zekat konusunda bu şeffaflıktan eser yoktur. pek müslüman bilinen ve hali vakti yerinde olan birine "zekat veriyor musunuz?" diye soracak olsanız alacağınız cevap bellidir: "ibadet gizlidir". "veriyoruz hamdolsun" diyene ise ne kadar verdiğini siz siz olun sormayın. çünkü verdiği zekat falan değil, bildiğiniz sadakadır. ama bu konunun kurcalanmasından pek hoşlanmaz bizim müslüman. biraz üstüne giderseniz "zındık", "mendebur" olursunuz. çocuklarına saraylarda düğünler yapan, yüzlerce euroluk türbanlarla, milyarlık ayakkabılarla, kırmızı plakalı araçlarla arzı endam eden, gösterişten çok hoşlanan güruh dahi benimsemiştir gizlice zekat verme ritüelini.
iyi de, "veren elin alan elden üstün olduğu" düsturunu her fırsatta dillendiren, üstelik gösterişe de bayılan kişiler zekat gibi fiyakalı bir ibadeti neden gizlice yerine getirirler ki?
insanın aklına "acaba zekat vermiyorlar mı?" sorusu dahi geliyor durum böyle olunca.
