Havaların sıcak olduğu orta kuşak ülkelerinde (Ortadoğu, kuzey afrika, latin Amerika) yılan, akrep, çıyan, fare gibi zehirli sürüngenler ve böcekler yaygındır. insanlar bu coğrafyada antik mısırdan günümüze yüzyıllar boyu bu zararlılarla mücadelede kediden yararlanmıştır. Bu yüzden sıcak ülkelerde yaşayan insanlar genelde kedileri severler. Evde, işyerlerinde beslerler, sokaktaki kedilere yemek verirler vb. Kedinin sağladığı bu fayda halinden dolayı sıcak coğrafyalarda yaşayan insanlar dini öğretiler ışığında da kediler hakkında olumlu hislere sahiptir.
Peki ya havaların daha serin ve soğuk olduğu orta Avrupa ve iskandinav ülkelerinde durum nasıldır? Hava serin olduğundan dolayı zehirli sürüngenler ve böcekler yaygın değildir. Bundan dolayı kuzey kuşakta yaşayan insanlarla kedi arasında bir çıkar-menfaat ilişkisi yoktur. Kedi beslemek demek evde bir boğaz daha beslemek demektir. Kuzey kuşak insanının konsantre maddiyatçılığı bir de dini kurumların(Papa,kiliseler) kediye lanetler yağdırması hatta şeytanın temsilcisi olduğunu söylemesiyle orta Avrupa’nın kuzeyiyle batısında kedi nefret edilen bir duruma düşmüştür. Avrupa’da sokaklarda kedi olmamasının, insanların evde kedi beslemeyesinin altında yatan neden budur.
Özetle nerde sıcak bir ülke var orda keyif pezevengi bir tekir var, olayın dinle diyanetle pek alakası yok azizim!
islam kediyi temiz ve mübarek bir hayvan sayar. ışid kamplarında bile krallar gibi bakılan kediler izlenmiştir.
adam gündüz kafa kesiyor, akşam kamptaki kedilere nerden bulduysa ıslak mama, su veriyor, yavru kedilerle oynuyor. gerçekten enteresan.
bunun 2 nedeni vardır.
birincisi muhammed ve kedi sevgisi konusunda yazılmış hadislerdir.
yavrularını emziren kedinin başına ezilmesin diye bir nobetçi dikip koca orduyu kedinin etrafından dolaştırması, seferden dönüşte de nöbetçiden kediyi isteyerek sahiplenmesi ve ismini de müezza koyması çok karizmatik bir hikayedir.
Aynı zamanda abdest aldığı kaptan gelip kedinin su içmesi, kendisinin de gülümseyerek kediye kabı uzatması, kedinin su içmesi bittikten sonra aynı kaptaki suyla abdestini tamamlaması, sonra bunu gören birinin "ya resul, o kaptan kedi su içti?" diye şaşırması sonucunda, "onların ağzı yaratılmışlar arasında en temizidir" benzeri bir cevap vermesi de güzel bir hikayedir.
zaten uyuyan kediyi rahatsız etmemek için kıyafetinin eteğini kesmesi hikayesini hepimiz biliyoruz.
diğer bir neden ise kedi ve haşerat ilişkisidir.
kedi besleyenler bilirler, kedinin olduğu mekanda böcek fare barınamaz. kedi hepsinin kökünü kazır, kitabını siker atar.
koku alma duyuları çok gelişmiş bir hayvan olan fare, kedi olan eve gelmez bile. Yanlışlıkla gelse bile 24 saat içinde ölür.
böcekler de öyle.
1400 sene önceki çöl sıcaklarında kendilerini bu haşeratlardan koruyan kedilere müslümanların saygıyla yaklaşması doğaldır.
günümüzde hala camilerde kedilerin gezmesine izin verilir.
izin verilmekle kalınmaz, bu kediler beslenir, bakılır.
islam'ın belki de en güzel noktalarından biri kediye olan yaklaşımıdır.
Kedi, islam dininde köpeğin aksine, necis sayılmamıştır. insana, elbiselere ya da eşyalara dokunması, üzerinde gezinmesi vs. durumunda ibadete engel bir durum oluşmamaktadır.
Birgün peygamber efendimiz namaz kılarken bir yılan Peygamberimize doğru ısırmak için yanaşır. Ancak bunu gören Peygamberimizin kedisi yılana saldırır ve peygamberimizi korur. Bu nedenle kedinin diğer hayvanlardan farklı olarak dışkı,leş yememesi ve pisliğini açıkta bırakmaması gibi nedenlerden farklı kılınmıştır.
