fazla konuşmayacağım, sadece kısa bir örnek. sözüm ona kadının çalışma hayatını kısıtlamaya çalışan yobazlar.. Ulan hiç mi peygamberimizin hayatından ders almazsınız. Peygamber efendimizin hanımı hz. hatice,ticaretle uğraşırdı ve evlendikten sonra da peygamberimiz ile beraber uğraşmaya devam etti. Tövbe haşa peygamberin hanımı sapkın mıydı. Az akıllı olun az ders alın be kardeşim..
islâm güneşi doğmadan, Kur'ân nurları insanlığı aydınlatmadan, Kâinatın Efendisi Hz. Muhammed (sav) insanlıktan uzaklaşmış beşeriyete hakikî insanlık dersini vermeden evvel kadın bir hizmetçi, köle seviyesine düşmüş, âdî bir eşya gibi alınıp satılmış, mülkiyet ve miras gibi temel hak ve hürriyetlerinden mahrum bırakılmış, insanca yaşamasına fırsat verilmemiş... Tarih boyunca kadınlar hususunda insanlık ifrat ve tefritten kurtulamamıştır.
insanlık, hususan kadınlık ancak islâm diniyle lâyık olduğu mevki ve kıymeti kazanmış, tarih boyunca aradığı huzur ve saadete ulaşmıştır. islâmiyet kadın ve erkek münasebetlerinde ifrat ve tefrit tatbikatı kaldırmış, iki cins arasında tam bir denge ve ahenk kurmuş, gerçek adaleti tesis etmiştir. Yüce dinimiz islâm'ın kadın hakları hususunda getirdiği yenilikleri ve koyduğu esasları kısaca arzetmek istiyorum:
Evvelâ yaratılış bakımından kadınla erkek birbirine eşittir. Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık! Sizi sırf birbirinizle tanışmanız için büyük cemiyetlere ve küçük küçük kabilelere ayırdık. Şüphesiz ki sizin Allah nezdinde en şerefliniz, takvaca en ileride olanınızdır. Muhakkak ki Allah Alîm ve Habîr'dir." Kur'ân-ı Kerîm bu hükmüyle kadının insan olup olmadığım tartışan Avrupa'nın bâtıl zihniyetini yıkmıştır. Başka âyette, "Ey insanlar! Sizi bir tek candan yaratan ve ondan da yine onun zevcesini vücuda getiren ve ikisinden birçok erkek ve kadın türeten Rabbinizden korkun!"
Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz de, "Kadın erkek bütün insanlar tarak dişleri gibi birbirlerine müsavidirler." "Kadın erkek bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir kimsenin diğer bir kimse üzerine takvadan başka hiçbir üstünlüğü yoktur" buyurmaktadırlar.
Aziz kardeşlerim! islâm'a göre kadın ve erkek bir bütünün iki parçası gibidir, birbirlerini tamamlarlar. Hadîs-i şerifte, "Kadınlar erkeklerin tamamlayıcı parçasıdır" Duyurulmuştur. Âyet-i kerîmede, "Hünne libâsülleküm ve entüm libâsüllehünne" (Onlar sizin için, siz de onlar için birer örtüsünüz!) Duyurulmuştur. Kur'ân-ı Kerîm böylece kadım necis hükmünden kurtarmış, erkeğe hayat arkadaşı yapmıştır. islâmiyet kadın üzerindeki laneti kaldırmış, insanoğlunun cennetten bıkarak lanetlenmesine kadının sebep olduğu itikadını reddetmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'in ifadesine göre, şeytan Hz. Âdem'le Hz. Havva'nın ikisini birden aldatarak yasak ağaçtan yedirmiş, böylece cennetten çıkmalarına sebep olmuştur. Hatta bâzı âyetlerde, yapılan hata sadece Hz. Âdem'e isnat edilmiştir. Yine Kur'ân-ı Kerim, Hz. Âdem'le Hz. Havva'yı yaptıkları bu hatadan dolayı beraberce tevbe ettiklerini, tevbelerinin birlikte kabul edildiğini beyan buyurmaktadır. Malum günah yüzünden cennetten çıkarılma ise zannedildiği gibi insanoğlu lanetlendiği veya azaba uğradığı için değil, başka hikmetlere binaendir.
Yeryüzünün halifesi olarak yaratılan insanın imtihan için dünyaya gönderilmeden devamlı cennette kalması olamazdı.
islâm'a göre kadın da erkek gibi ibadet etmeye ehildir. Yapacağı emellere göre mükâfat veya ceza görecektir. îman etmeyen kadın sâlih bir kimsenin hanımı da olsa ilahî cezadan kurtulamaz.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'e (sav) ilk defa îman eden bir kadındır. Kadın aynı zamanda ilk islâm şehididir.
islâmiyet, câhiliyye âdetlerinden biri olan kız çocuklarının diri diri gömülerek öldürülmesini şiddetle yasaklamıştır.
islâm dini erkeklere, kadınlara karşı büyük bir şefkat, sevgi ve ihtimam göstermelerini emretmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'de "En-nisâ: Kadınlar" isimli uzun bir sûre vardır. Aynca Hz. Meryem'in ismini taşıyan müstakil bir sûre daha vardır. islâmiyet kadını kız çocuğu, zevce ve anne olarak yüksek bir makama çıkarmış ve ona şerefli bir mevki vermiştir. Hadiste, "Kim iki kız çocuğunu ergenlik çağma kadar güzel terbiye edip büyütürse, kıyamet gününde onunla şöyle beraber oluruz" buyurulmuştur.
islâmiyet kadına ilim öğrenmeyi de emretmiş, vâris olma hakkını vermiş, karı-kocanın karşılıklı haklarını ve vazifelerini beyan etmiş, bütün bunları 14 asır önce tanzim etmiştir.
Hülâsa-i kelâm: Kadınların da, erkeklerin de haklarının ne kadar olduğunu en iyi bilen ve takdir eden ancak Allah'tır (cc). Ve herkesin hakkını tam olarak vermiştir.
Allah'ı tanımayan bir kısım münafıkların kalkıp da Allah'ın işine karışıp, "Biz kadınlara yeni haklar veriyoruz!" demeleri zavallı kadınları aldatmaktan başka birşey değildir.
Kadının en büyük vazifesi, yuvasında analık yapmaktır, saadeti yuvasındadır. Temizlik onun zinetidir, süsüdür. Eğlencesi, çocuklarıdır.
Kadınları surda burda çalıştırmak onlara haksızlıktır.
Şu hadîs-i şeriflerle hutbemizi bitirelim: "Kadınların haklarını yerine getirme hususunda Allah'tan korkunuz!" "En hayırlınız, kadınlarına karşı hayırlı olan, iyi davranandır." "Dünya metâının en hayırlısı, sâliha bir zevcedir." "Cennet anaların ayakları altındadır.
--spoiler--
oku.
--spoiler--
Kadının hakları nelerdir? islamın kadınlara bir baskı ve kısıtlama getirdiği iddalarına ne dersiniz?
Kullanıcı: Sorularlaislamiyet.com | Tarih: Pzt, 06/02/2012 - 01:00
Değerli kardeşimiz;
islam öncesi devirlerde kadın bir insan bile sayılmıyordu. islam dini, kadını olması gereken konuma yükseltmiştir. Özgürlük kişinin, nefsinin ve şeytanın istediği gibi yaşaması değildir. Aksine onu yaratanın istediği gibi yaşamasıdır. Çünkü, Allah'ın isteğine uymayan kişi, nefsinin veya şeytanın isteğine uymuştur.
Kadının genel haklarını kısaca açıklamaya çalışalım:
"Birisine bir kız çocuğu müjdelenirse, üzüntüsünden yüzü simsiyah kesilir..." (Nahl, 16/58 )
Bu âyette Allah (c.c.) cahiliyyet insanının kadına bakışını anlatır ve takbih eder. Halbuki,
"Allah diledigine kız, dilediğine erkek, dilediğine ikisini birden verir, dilediğini de kısır yapar." (Şûrâ, 42/49)
Kadın da tıpkı erkek gibi doğar, erkek gibi insan yavrusudur. Şefkatte ve hediyede aralarını ayırırlarsa, anne baba sorumlu olurlar. Peygamberimizin (asm) vasiyyetini gözetmemiş olarak şefaatten mahrumiyeti hak ederler. Cahiliyyet duygularının insanlarda zaman zaman depreşeceğini bildiği için, Efendimiz (asm) kız çocuklarının, eğitimini özellikle vurgular ve
"Üç, iki, hattâ bir kız çocuğunu, haklarını koruyarak yetiştiren babanın, Cennette kendisiyle beraber olacağını." (Ibn Mâce, edep 3)
duyurur. Çocuğun kız doğmasında da erkekte olduğu gibi, "Şükür" olarak "akîka" kurbanı kesilir. Ismi güzel verilir, zorunlu eğitimi yaptırılır. Gerekli cinsel bilgileri anneden alır. Kur'ân'da ve Sünnette ilme teşvik eden hiç bir nas, kadınları bundan ayırmaz. Tersine, ihmale uğrayacaklarını bildiği için, Peygamberimiz (asm) özellikle kadın eğitimini tavsiye etmiş, haklarının korunmasını emretmiştir. Onun devrinde "müctehid" olan kadınlar yetişmiştir. (Meselâ Resûlüllah'ın (asm) zevceleri Âişe validemiz bunlardan biridir.)
Kadın hiçbir konuda erkekten ayrı tutulmadan büyütülmüş ve yetiştirilmiş, sıra evlenmesine gelmiştir. Damat adayını görmesi bir hakkı ve aynı zamanda bir sünnettir. Beğenmezse reddeder, velîlerin ve damat adayının ısrarı hiçbir şeyi değiştirmez.
Evlenirken ağırlığını koyar, damat adayından istediği kadar "mihir" alır. Mihir onun Allah tarafından belirlenmiş en tabii hakkı ve hayat garantisidir. Harcama sahası, meşru çerçevede tamamen kendi iradesine bağlıdır. Mihrini, ya da varsa diğer mal varlığını, hayır yolunda harcayabileceği gibi ticarî işletmelerde kullanabilir, şirketler kurar, şirketlere hisse senetleriyle ortak olur, kazanır ve kazandığını da istediği yerde harcar. Çünkü kendi sosyal güvenliği, kocaya varmakla garanti altına alınmıştır. Ev için ve kendisi için gerekli bütün zarûri harcamalar erkeğin sırtınadır. Erkek, elbiseni ya da süs malzemeni kendi kazancınla al, diyemez. Kendi varlığı ölçüsünde kadının nafakasını sağlamak zorundadır. Sağlayamayacaksa evlenemez. Evlendikten sonra sağlamazsa kadının boşanma talebi olumlu sonuçlanır.
Kocası onu tahkir edemez, onun hayat arkadaşı olduğunu unutmamak zorundadır, darılıp evinde yalnız bırakamaz.
"Erkeğin en hayırlısı, kadına en iyi davranandır." (bk. Buhâri, nikâh 43; Müslim, fedâil 68)
Evde hanımıyla şakalaşmak, eğlenmek ve onu eğlendirmek kocanın görevlerindendir.
Kadının hak-hukuk tanımayıp isyan etmesi dışında, sudan bahanelerle erkek karısını dövemez, (Karının dövülmesi konusunda (Nisâ, 4//34) âyeti ve tefsirlerine bakılabilir. (Örnek olarak bk. Ibn Kesîr IV/257; Kurtubî VI/170,172,173; Elmalı IV/1351; Ebû Dâvûd, menâsik 56; Ibn Mâce, menâsik 84; Müslim hac 147; Tirmizi, Rada'11; Ebû Dâvûd, menâsik 56; Halebî Sağîr s. 395; Halebî Kebîrs. 621; Canan, Terbiyes. 391;) Kıskançlığından hastalığından kaynaklanan şüphesinden ötürü karısını anî baskınlarla rahatsız edemez.
Peygamberimiz (asm) bir hadîslerinde ailesinden uzun zaman ayrı kalan birisinin, haber vermeden gece ansızın eve gelmesini yasaklamıştır. Bunda ayrıca koltuk altı, etek tıraşı ve süslenip taranmayla kocasına hazırlık yapabilme imkânı bulması da, sebep olarak zikredilmiştir. Bu konuda bir hadîs-i şerîfin meâli şöyledir:
"(Uzaklardan) geceleyin geldiğinde hanımmn yanına girme ki, bıçak kullanıp tıraş olsun, dağınıksa tarasın. (gelişine hazırlansın)." (Buhârî, nikâli 121,122; Müslim, radâ' 58, imâret 181,182; Dârimî, nikâh 32, cihâd 163; Müsned NI/298)
Hadîs şerhleri buna sebep olarak bir de, eve geceleyin aniden girmesinin, hanımının ihanetinden şüphelendiği anlamına gelebileceği ihtimalini gösterirler.
Kocanın karısını cinsel yönden tatmin görevi de vardır. Peygamberimiz (asm), karısını düşünmeden, işini bitirerek hemen inen insanları horoza, yani hayvana benzetmiş ve sevişip okşama olmadan cinsel ilişkiye geçilmemesini tavsiye etmiştir. (Deylemî'den, Gazâlî, Ihyâ N/52 (Terc. N/129); Ayrıca bk. Suyutî, el Camiu's-sağîr (Fethu'I-Kadîr ile) VI/323) Çünkü erkek bakmakla hemen tahrik olabilir, ama kadın cinsel ilişkiye ancak uzun bir okşama döneminden sonra hazır hale gelir. Iyi bir erkek, karısını bu işe hazırlamayı başarabilen ve kendi doyduğu gibi onu da doyurabilen erkektir. Cinsel ilişkide sadece kendisini düşünen erkekler, karşısındakine zulmettiklerini ve işkence ederek zevk aldıklarını unutmamalıdırlar.
Evlendikten sonra bir yıl içerisinde hiç cinsel ilişki yapamayan erkekten kadının ayrılma hakkı vardır.
Kadın "peşin mihrini" almadan kendisini erkeğe teslim etmeyebilir.
Kadının nafakası gibi, tedavisi ve ilâç harcamaları da kocaya aittir. Kadın ekmek yapamayan birisi ise, erkek hazır ekmek almak zorundadır. Süslenmesini istiyorsa, süs malzemeleri ve koku masrafi erkeğe aittir. Yılda yazlık ve kışlık olmak üzere iki takım elbise erkeğe aittir. Anlaşmazlık söz konusu olursa elbisenin nitelikleri mahalli idarelerce tesbit edilir. Kadın, kocası sefere çıkarken, gelmediği günler için nafakasına, ondan kefil alabilir. Âdetli günlerinde kocasından ayrı yatmak isterse, ayrı bir yatak istemek hakkıdır.
Durumuna göre kadın kocasından hizmetçi isteyebilir. Hizmetçinin ücreti kocasına aittir. Örfe göre kadınların yapmaması ayıplanan ev işleri dışında kadın, hiçbir iş yapmak zorunda değildir.
Ihtiyaç duyarsa kocasıyla aylık nafaka miktarında anlaşırlar. Yetmediğini anlarsa artırmasını ister, koca kabul etmezse mahkemeye başvurabilir.
Kadın kocanın yakınlarını istemediği takdirde, kocası onu müstakil bir evde oturtmak zorundadır. Buna sebep olarak, kocasıyla oynaşmak ve yararlanmak arzusuna, onların bulunmasının engel olacağı gösterilmiştir. Hattâ cinsel ilişkiyi bilmeyecek kadar küçük olan çocuğu dışındakiler için de aynı sebeble ayrı odalar istemek, kadının hakkıdır.
Kadının, haftada bir kez anne-babasını ziyaret hakkı vardır, erkek buna engel olamaz.
Erkeğin haklarına bir zarar vemeyen meşru işlerde; kadının meşru çerçevede çalışmak hakkıdır.
Âdet ve lohusalıktan ötürü hamama gitmek istediği takdirde, hamam parasını erkek verir, ancak hamamda avret yerlerinin açılmamasına riayet edilmediği biliniyorsa, kadın hamama gönderilmez.
"Ric'î" (dönülebilir) ya da "bâin" talakla boşanan karısının her türlü nafakasını, iddeti içerisinde erkek verir.
Bu söylediklerimiz bütün fıkıh kitaplannda, kadının erkek üzerindeki hakları sayılırken açıklanan konulardan sadece birkaç örnektir. Sonra bunlar birer tavsiye niteliğinde değil, yaptırımı olan kanûni haklardır. Karadeniz'de, Anadolu'da. şurada-buradâ kadınlar çalıştırılıyor ve ancak erkeğin yapabileceği zor işler altında eziliyorlarsa, bunun suçu islam'ın değil, Islâmı onların hayatından uzaklaştıranların olsa gerektir.,
Bir seçim söz konusu olduğunda kadının seçme hakkının bulunduğunu çoğu Islâm bilginleri söylemişlerdir. Çünkü onların böyle bir hakkının olmadığına dair hiçbir delil yoktur. Kaldı ki seçme, "bey"at"tan ibarettir. Halbuki, Peygamberimiz (asm) kadınlardan da bey'at almıştır. (bk. Mümtahine, 60/12 âyeti ve tefsirleri.) Hz. Ömer (ra)'den sonra seçilecek halife için, evlenmemiş genç kızlar dahil, herkesten fikir alınmıştır.[bk. Muhammed Hamîdullah, Islâm Müesseselerine Giriş Ist.1981, s. 112 (Ibn Kesîr'den nakil)
Nihayet kadın öldüğünde kefeni de kocasına aittir.
(Özet olarak sunduğumuz bu maddelerin daha geniş bir açıklaması için bk. Ibn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, Mısır 1380 (1960) NI/571 vd. Ayrıca bütün fıkıh kitaplarının nafaka bölümleri ve özellikle Serahsî, Mebsût V/180 vd.)
Görüldüğü gibi kadın geçim konusunda hiçbir derdi ve endişesi olmayan, yani alabildiğine sosyal güvenliği bulunan bir insandır. Ve bütün bunlar bir anlaşmazlık söz konusu olduğunda mahkeme kararı ile belirlenecek olan kanunî haklardır. Yoksa Islâm'da karı-koca birbirinden devamlı hak koparmak için çekişip duran iki düşman kutup değildirler. Birbirlerini tamamlayan, birbirlerine yardım eden, destek olan, huzur ve moral kaynağı oluşturan, bir bütünün iki yarım parçasıdırlar. Tıpkı Peygamberimizin (asm) ev işlerine yardım etmesi, Hz. Ali (ra) ile eşi Fatıma (ra) arasında iş bölümü yapması gibi.
AiLEDE KADIN:
islâm, yaratılış itibarıyla kadın ve erkeğin eşit olarak yaratıldığını bildirir:
"Ey insanlar; doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık..." (Hucurat, 49/13).
Yine islâm dini kadın ve erkek arasında bir ayrımın söz konusu olmadığını, doğum, ölüm ve daha sonraki hayatlarında bu iki cinsin birbirinden üstün bir tarafı olmadığını beyan eder. Çünkü insan Allah huzuruna yardımcısız, tek başına çıkarak, hesabını kendisi verecektir (Meryem, 19/93). iman sahibi, salih amel işleyerek Allah yolundan ayrılmayan kadınların durumu Kur'an'da "ahirette ebedî bir hayat sürüp Cennete gidecek kişiler" arasında zikredilir (Nahl, 16/97).
Kadınla erkek arasındaki farklılık uzviyetten ileri gelmekte ve kadınların zayıf, hassas varlıklar olduğu belirtilmektedir. Bunun için fert ve toplum hayatında bu iki cinsin fonksiyonlarında farklılıklar görülmekte ve bunda da kadının korunduğu ortaya çıkmaktadır. islâm dini cahiliyyet hayatı inançlarında olduğu gibi kadını ne aşağılara itmiş ne de maderşahi (ailede kadının hâkimiyetinin geçerliliği) bir modelle aile yaşantısının sürdürmüştür. O, öyle bir aile modeli çizmiştir ki, bu ailede bütün aile fertlerinin ayrı ayrı görevleri bulunmakta ve bu görevlerinde kesinlikle biribirlerine karşı haksızlık görülmemektedir. islâm düzeni aile hayatına getirdiği yenilikle adalette çığır açacak nitelikte bir modeli benimseyerek erkeğe ve kadına aile içerisinde baskı unsuru olabilecek ailenin zararına tüm davranışları ortadan kaldırmıştır.
islâm aile reisi olarak bu görevi erkeğe vermiştir.
"Erkekler kadınlar üzerinde hâkimdirler (ailenin reisidirler). Bu sebepledir ki Allah bazılarını (erkekleri) bazılarınızdan (kadınlardan) üstün kılmıştır. Bir de (erkekler onlara) mallarından infak etmektedirler..." (Nisâ, 4/34).
Yine Allah Teâla başka bir âyette
"...(Erkeklerin kadınlar) üzerindeki (hakları) gibi kadınların da erkeklerin) ma'ruf şekilde lehlerine de (hakları) vardır. Erkeklerin ise kadınların üzerinde bir dereceleri vardır. Allah, aziz (mutlak galib)dir, hakîm (gerçek hüküm ve hikmet sahibi)dir." (Bakara, 2/28)
buyurarak, aile reisliği görevini erkeğe vermiştir. Erkeğin aile reisliğinde, ailenin ihtiyaçlarını karşılamak ve aileyi her türlü dış tesirlerden koruma görevi de söz konusu olduğu için ona büyük sorumluluk düşer. Buna karşılık erkek aile içerisinde kadının şahsi malına karışamadığı gibi ona bazı yükümlülükler yükleyemez. Hatta kadın çocuğa bakmak istemezse kocasından bir bakıcı bile isteyebilir ve ev işlerini yapmayabilir. Ama buna rağmen bu tür ev ile ilgili iş ve sorumluluklar kadının takvasının göstergesi olduğundan Peygamberimiz (asm) tarafından teşvik edilmiştir. Kadın erkeğin meşru dairedeki emirlerine itaat etmekle mükellef tutulmuştur (Ebu Davud, Nikâh, 40).
islâm aile hayatının devamı karşılıklı hakların korunmasıyla mümkündür.
"Sizin kadınlar üzerinde haklarınız, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır." (Tirmizi, Radâ', 11).
Karşılıklı haklarda kadının teslimiyeti ve itaatinden maksat ise kocasına karşı vazifelerini meşru dairelerde yerine getirmesidir.
KADININ KOCASI ÜZERiNDEKi HAKLARI:
Erkek ailenin geçimini sağlamakla görevli olduğu için kadının maddi ihtiyaçlarını karşılamak ve bunu da islâm dairesi içerisinde gerçekleştirmek zorundadır (Nisa, 4/34). Erkek kadınla iyi geçinmek ve onun haklarını korumakla yükümlüdür:
"...Onlarla (zevcelerinizle) iyi geçinin. Şayet onlardan hoşlanmadınızsa (sabredin). Olur ki bir şey hoşunuza gitmez de Allah (ü Teâlâ) onda bir çok hayır takdir etmiş bulunur. (Olur ki Allah size onlardan hayırlı evlâd ihsan eder, yahud, aranızda muhabbet oluverir)." (Nisâ, 4/19).
islâm, her şeyden önce erkeğe verilmiş olan "aileyi yönetmek ve reislik yetkisini" kötüye kullanmayı yasaklar. Bundaki amaç aile düzeninin korunmasıdır. Bu bakımdan erkeğin bu şekilde bir imtiyazı kadın üzerinde zulümkâr bir şekilde kullanması caiz değildir. Ancak böyle bir ilişki sonucu kadın ve erkek arasındaki ilişkiler normal seyrinde gidebilir.
islâm, kadının sosyal ilişkiler yönünden yeteneklerini ve yeterliliğini, mümkün olan azami düzeyde meşru daireler içerisinde kullanmasına izin verir. Yine bu sosyal çerçevede en güzel şekilde Müslümanlara yardımcı olması için çalışma ve faaliyetleri yerine getirme, ilim öğrenme özgürlüğünü verir (Buhârî, ilim, 36;ibrahim Cemal, Müslüman Kadının Fıkıh Kitabı, terc. Beşir Eryarsoy, istanbul 1987, s. 483 vd.).
"Kadın eğe kemiği gibidir. Eğer onu doğrultmaya kalkarsan kırılır. Mutlu olmak istersen o eğrilikle birlikte kabul et." (Buhârî, Nikâh, 79).
"Sizin en hayırlınız hanımına karşı en iyi olandır." (Tirmizi, Radâ, 11; ibn Mace, Nikâh, 50).
Bu hadislerden Peygamberimizin (asm) kadınlar konusunda Müslümanları sürekli uyardığı ve onlarla iyi geçinmeyi tavsiye ettiğini öğreniyoruz. Kadın dövülmez, nasihat edilir. Yalnız kadın âsî olur erkeğini islâmî ölçülerde dinlemezse ve mahrem olmayan kimselerle oturup kalkar ve erkeğin malını savurganlıkla harcar, aile sırlarını dışarı çıkarırsa önce uyarıda bulunulur, bunun şiddeti biraz arttırılır ancak yine fayda sağlamıyorsa duruma göre korkutmak için biraz dövülebilir (Nisa, 4/34). Ancak bu da fayda vermiyorsa dövülmemelidir.
KOCANIN KADIN ÜZERiNDEKi HAKLARI:
"Erkekler kadınlar üzerinde yönetici (kavvâm) dırlar. Çünkü Allah kimini kiminden üstün kılmıştır ve çünkü erkekler (kadınlara) mallarından harcamaktadırlar." (Nisa, 4/34).
"iyi kadınlar; gönülden boyun eğenler ve Allah'ın korunmasını emrettiğini kocasının bulunmadığı zamanlarda koruyanlardır... " (Nisa, 4/34).
Kadınlar kocalarına karşı itaatli ve saygılı olmalıdırlar ki, koca da aile içerisinde gereği gibi vazifelerini yapabilsin. Kadın meşru şartlarda kocasına itaat etmekle mükelleftir. Ayrıca yaptığı ev işleri ve çocuk yetiştirme ise kadının takvasını artıran hususlardır. Çünkü islâm böyle bir sorumluluğu kadına şart koşmamış, teşvik ederek Allah'ın rızasını kazanacaklarını bildirmiştir.
Erkekler kadınlardan, kadınlarda bulunmayan bazı doğal nitelik ve güçlere sahip oldukları için üstündürler. Yoksa bu onların şeref ve fazîlet bakımından üstün oldukları anlamına gelmez (Mevdûdî, Tefhimu'l Kur'an, I, istanbul 1986, s. 317, 318).
"Kadın beş vakit namazını kılar, yılda bir ay orucunu tutar, ırzını korur ve kocasına itaat ederse, cennet kapıları ona açıktır." (Buhârî, Miskat, II/202).
Yalnız buradaki itaat Allah'ın emirleri çerçevesinde olacağından, kocanın bunu hiçe sayması durumunda kadının kocasına karşı itaatı gerekmez. Çünkü Allah'a itaat, kocaya itaatten önce gelir.
Ailede karı-koca arasında karşılıklı tatmin gerekli olan bir ihtiyaç olduğundan her iki tarafın bunu gözardı etmesi doğru değildir. Normal hallerde kadın kocasının bu durumunu bilmeli ve ona karşı saygılı olmalıdır. islâm yaradılış bakımından kadın ve erkeğin eşit olduğunu savunur. Erkek-kadın eşitliğinde dünyaya ait cezalarda da fark bulunmaz. Kadına karşı işlenen suçlarla, erkeğe karşı işlenen suçların cezası aynıdır. Mirasta kadının erkeğin yarısı kadar hisse alması kadını küçültücü bir hareket olmadığı gibi eşitsizlik de değildir. islâm'ın kadına bakışı ve erkeğin onun işlerini çekip çevirmekle yükümlü oluşu, evliliğinden önce gerekli harcamaları yapma görevini kadının velisine vermiş olması, evliliğinden sonra ise bu harcamaları kocasına yüklemiş olduğu hususu bilindiğinde, Allah'ın bu konuda ne gibi bir hikmet murad ettiği açıkça anlaşılır.
Kadın, almış olduğu mirastan erkeğe sadece gönül rızası ile olanın dışında hiç bir şey harcamamakta serbesttir. Buna karşılık erkek, her durumda harcamak görevi ile yükümlüdür. Böylelikle kadın miras almakla birlikte ona el de sürmeyebilmektedir (ibrahim Cemal, a.g.e. s. 485).
Allah Teâlâ kadını evin sahibesi olarak yaratmıştır. Erkek ailenin geçimini sağlamak, mal kazanmakla görevli olduğu gibi, kadın da bu malları evin işlerini gereken şekilde yürütmek üzere harcamakla yükümlüdür. Çünkü kadın, kocasının evinin çobanıdır. Bunun dışında islâm, evin dışında kalan görevlerin hiçbirinde kadını yükümlü tutmaz. Kur'an,
"Ve evlerinizde oturunuz..." (Ahzâb, 33/33)
âyetiyle kadını evinde oturmaya teşvik etmiştir. Ancak bazı hallerde kadının evin dışına çıkması gerekebilir. Meselâ; kadının işlerini görüp gözetecek erkeğin bulunmaması, yahut ailenin içinde bulunduğu sıkıntılar dolayısıyla evin dışında çalışmak zorunda kalması, erkeğin geçim sıkıntısı içerisinde bulunması, hasta olması, geçimi sağlamaktan âciz olması bu türden şart ve durumlarla karşı karşıya kalınması halinde islâm hukukunda bir genişlik ve bir çıkar yol söz konusudur.
"Allah, siz kadınlara ihtiyaçlarınız için dışarı çıkmanıza izin vermiştir." (Buhârî-Müslim).
Ancak bütün bunlara karşın içinde bulunduğumuz koşullarda ne kadar islâmî ölçülere uyarsa uysun Müslüman bir kadın çarşıda, sokakta, iş hayatında kötülerin gözünden kendini koruyamamaktadır. O bakımdan geçimi zor şartlar içerisinde olsa da kadınlar sokaklardan uzak olmalıdır.
islâm kadına evinde görev vererek, çalışma problemini ortadan kaldırmaktadır. islâm, harem ve selâmda ihanete uğrayan insan ruhunu aynı anda kurtaracaktır.
Kaynaklar:
- Seyyid Kutub, islâm Kapitalizm Çatışması, istanbul 1988, s. 129;
- Said Havva, islâm, terc. Said Şimşek, Ankara ts., s. 197 vd;
- Mustafa Sibai, Kadının Yeri, istanbul 1988, s. 57 vd.;
- Abdullah Nasuh Ulvan, islâmda Aile Eğitimi, I, s. 221 vd.;
- Ömer Ferruh, islâm Aile Hukuku terc. Yusuf Ziya Kavakcı, istanbul 1976, s. 228 vd;
- Hz. Peygamber ve Aile Hayatı, Komisyon, istanbul 1989, s. 171 vd.;
- M. Ali Haşimi, Kur'an ve Sünnette Müslüman Şahsiyeti, terc. Resul Tosun, istanbul 1988, s. 63 vd.
(Şamil islam Ans, Kadın Md.)
ilave bilgi için tıklayınız:
Kadınların örtünmesi neden şart, erkek için örtünme ile bayan için örtünme neden farklı?
Selam ve dua ile...
Sorularla islamiyet
--spoiler--
--spoiler--
islâm hukukunda kadın ihmal edilmiş midir?
Kullanıcı: Sorularlaislamiyet.com | Tarih: Paz, 14/05/2006 - 00:00
Değerli kardeşimiz;
Kadınlar, layık oldukları mevki ve değeri islâm dini ile kazanmışlar, tarih boyunca özledikleri huzur ve saadete ulaşmışlardır. islâm hukuku kadın ve erkek münasebetlerinde ifrat ve tefrit uygulamaları kaldırmış, iki cins arasında tam bir denge ve ahenk kurmuştur.
islâm'a göre, Allah'ın yarattığı kul olmak bakımından kadınla erkek, tamamen birbirine eşittir. (Hucurat Sûresi, 13, Nisa Sûresi 1). Hz. Peygamberin ifadesiyle Kadın-erkek bütün insanlar, tarak dişleri gibi birbirlerine eşittirler.( Bilmen, Ömer, Nasuhi, Hukuk-u islâmiye ve istilahat-ı Fıkhiye Kamusu, II. 73-74).
Kadın ve erkek bir bütünün iki parçasıdır. Birbirlerini tamamlarlar. Şu ayet bunu çok güzel ifade etmektedir:
Kadınlar sizin elbiseniz, örtünüz; siz de onların elbisesi, örtüsüsünüz.( Bakara Sûresi, 187) Elbisenin ayıpları örtmesi, soğuk ve sıcaktan koruması gibi her biriniz diğerinin ayıplarını örter, eksiklerini tamamlarsınız.
O halde, erkek mi üstün kadın mı üstün münakaşası yersizdir. Yine Kur'an'ın açıklamasına göre, erkeğin kadında bulunmayan birtakım meziyet ve üstünlükleri bulunduğu gibi, kadının da erkekte bulunmayan bazı meziyet ve üstünlükleri mevcuttur. Bu sebeple her ikisi de ayrı ayrı yönlerden birbirine muhtaçtırlar ve bu şekilde erkekle kadın yaratılış itibariyle birbirinden farklı ve karşılıklı üstünlüklere sahiptirler. Aynı noktalarda mukayeseye kalkışmak yanlış sonuçlara götürür (Nisa Sûresi, 34).
Kuran'a göre cinsiyet ayrımı yapmaksızın tek bir insan karekteri vardır. Erkeğin sorumlu tutulduğu tüm ahlak özelliklerinden aynı şekilde kadın da sorumludur. Allah Katında değerli olan din ahlakı ve takvadır. Bu gerçeği Allah Kuranda şöyle bildirmektedir:
Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk yada soyca değil) takvaca en ileri olanınızdır. (Hucurat Suresi,13 )
Görüldüğü gibi Kuran'a göre, insanın Allaha yakınlığı, cinsiyetine, rengine, ırkına göre değil, Allah'ın bildirdiği ideal Müslüman ahlakına göre belirlenmektedir. Nitekim Allah Kuranda kadın erkek ayrımı yapılmaksızın güzel ahlakı yaşayan müminlerin dünyada ve ahirette en güzel karşılığı göreceklerini şöyle bildirmektedir:
Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)
Bu kısa girişten sonra islâm'ın kadın lehine ortadan kaldırdığı bazı adetleri ve kadına tanıdığı hakları inceleyelim.
1. Kadın Lehine Ortadan Kaldırdığı Bazı Adetler:
Yahudi ve Hıristiyanların inancı olan, kadının lanetli olduğu görüşünü islâmiyet reddetmiştir. Cahiliye adetlerinden biri olan kız çocuklarının diri diri gömülmesini şiddetle yasaklamıştır. Hz. Peygamber Hiçbir şeyde uğursuzluk yoktur. buyurarak, kadını uğursuz sayma inancını yok etmiştir. Erkeklere, kadınlara karşı büyük bir şefkat, sevgi ve ihtimam göstermelerini emretmiştir. Kız çocuklara karşı duyulan nefret hissini yermiş ve Hediyede çocuklarınızın arasını eşit tutun; eğer ben birini üstün tutacak olsaydım, kızları üstün tutardım buyurarak, kız çocuklarını övmüştür. Kimin daha fazla hürmete layık olduğunu soran bir sahabiye de üç defa Annen cevabını verdikten sonra dördüncüde Baban demişti. 2. Kadına Tanınan Haklar:
Hak ile görev ayrılmaz iki kardeştirler. Hak varsa görev de bulunacaktır. Kadının hak ve hürriyetlerini başından beri kabul eden ve onun aşağı görülmesini şiddetle kınayan islâm Hukuku ona bazı görevler de yüklemiştir. Biz bunları zikretmeden, bu meselenin özünü teşkil eden ve Hz. Peygamberin 130.000 kişi huzurunda, Veda Haccı'nda verdiği hutbesinde yer alan, kadınlarla ilgili şu temel kaideyi hatırlatacağız:
Ey insanlar ve ey ashabım, size kadınlar hakkında hayırlı olmanızı vasiyet ederim. Onlar sizin hayat ortağınızdır. Allah'ın size bir emaneti olan bu kadınlarla aile yuvası kuruyorsunuz. Onların sizin üzerinizde hakları ve sizin de onlar üzerinde haklarınız mevcuttur. Bunlarla iyi geçinmek en önemli borcunuzdur. Ey insanlar, tebliğ ettiğim bu sözlerimi de iyi anladınız mı? ( Akseki, Ahmet Hamdi, Yeni Hutbelerim, Ankara, 781-782)
Yine bir hadisinde de Kadınların haklarını yerine getirme hususunda Allah'tan korkunuz. Onların hak ve hürriyetlerine tecavüz etmekten sakınınız. Zira siz onları, Allah'ın emaneti olarak aldınız. (Acluni, Keşfu'l-Hafa, Beyrut, 1351, I.36)
Şimdi bu genellemeden sonra islâm hukukunda kadına tanınan hakları kısaca gözden geçirelim:
Nafaka Hakkı: Koca karısının ve karısından doğmuş çocukların nafakasını temin etmekle mükelleftir. Yani kadın, kocasından nafakasını talep edebilir. islâm Hukukunda koca, karısının yiyecek, giyecek, mesken ve hizmetçi masraflarını temin etmek zorundadır. Kadın evin masraflarına katılmaya zorlanamaz: Kadın ve çocukların infak ve iaşesi kocaya aittir.. (Cin, Halil, islâm ve Osmanlı Hukukunda Evlenme, Ankara, 1974, 195 vd)
Kadının Fiil Ehliyeti: islâm Hukukunda kadın tam fiil ehliyetine sahiptir. Kendi şahsi malları üzerinde mutlak tasarruf hakkı mevcuttur. Her çeşit medeni hakları iltizam ve iktisap edebilir.
Ayrıca çocuğun, erkek ise yedi yaşına kadar, kız ise evleninceye kadar terbiye velayeti de kadına verilmiştir.
Miras Hakkı: islâm'ın doğuş devrindeki bütün hukuk sistemlerinin (Roma Hukuku müstesna) ve örf-teamül hukukunun tersine islâm Hukuku kadına miras hakkı tanımıştır. Bu, sadece erkek ve kız kardeşler arasındaki ikili birli paylaşma dışında, eşitlik esasına dayandırılmıştır. ikili birli kaidesinin ise mantıki ve ilmi gerekçeleri, hem Kur'an hem de hadislerde açıklanmış bulunmaktadır. Kadının mirasta erkeğe nispeten az pay alması mutlak değildir. (Bkz. Zafer Dergisi, Sayı 192)
Kadının Eğitim ve Öğretim Hakkı: islâm toplumunda eğitim ve öğretimin çok önemli bir yeri vardır. Kadın en mükemmel terbiyecidir. Çocukları asıl yetiştiren ve terbiye eden kadındır. Terbiyecinin eğitim ve öğretimden mahrum kalması asla düşünülemez. Hz. Peygamber, kadınların okuma ve yazma öğrenmelerini daima teşvik ve emretmiştir. islâm tarihinde nice kadın hadisçilerin, edebiyatçıların ve en önemlisi de büyük kadın hukukçuların yetiştiğini zikretmeden geçemeyeceğiz.
Çalışma Hakkı: Kadın, dine ve ahlaka ters düşmeyen her çeşit mesleği icra edebilir.
Kadının Kocasından isteyebileceği Diğer Hakları: Kadın kocasından mehir isteyebilir. Ayrıca kocası kadınla iyi geçinmek mecburiyetindedir. Kadın istediği zaman, kocasına haber vererek ailesini ziyaret edebilir. Kocanın kadınıyla eğlenmesi, meşru eğlencelere müsaade etmesi gerekir. Koca haksız ve sebepsiz yere kadına sert davranamaz. Kocanın, karısının sırlarını ifşa etmemesi gerekir.
Bütün bunlardan sonra şunu belirtelim ki, kadın bu haklara sahip olmasına rağmen, evin reisi yine kocadır. Zaten bugünkü klasik hukuk sistemlerinde de benimsenen ilke budur. Bunun böyle kabul edilmesi, bazı hukukçuların iddia ettiği gibi, kadın ile erkek arasında fark olduğunun kabulü demek değildir. Kocanın ailenin reisi olduğunu ifade eden Kur'an ayetinin ifadesi de bu iddiayı reddetmektedir. Zira Kur'an buyuruyor:
Erkekler kadınlar üzerinde kayyımdırlar; onların işlerini yürütürler, gözetirler. Zira Allah onların bazısını bazısına üstün kılmıştır. (Yani kadın da bazı cihetlerden erkekten üstündür. Erkek de bazı cihetlerden kadından üstündür. ikisi de ayrı ayrı kabiliyetlidirler) Ayrıca erkekler mallarından mehir ve nafaka borcunu da ödemekle mükelleftirler. (Nisa Sûresi, 34)
Selam ve dua ile...
Sorularla islamiyet
--spoiler--
--spoiler--
Kadının islâm'daki yeri nedir?
Kullanıcı: Sorularlaislamiyet.com | Tarih: Cts, 13/05/2006 - 00:00
Değerli kardeşimiz;
islâmiyet kadına pek büyük bir mevki ve şerefli bir makam vermiştir. Cenab-ı Hakk bir ayet-i kerime de Ana-babanıza öf bile demeyin (isra Sûresi, 28) buyurmuştur.
Efendimiz Hazretleri de, Cennet anaların ayakları altındadır, (Suyûtî, el-Camiüs-sağir, 3642) buyurmakla validelere çok büyük bir makam vermiştir. Bu münasebetle, islâmda kadın-erkek eşitliği olmadığı şeklindeki itirazlara kısaca temas edelim:
Cenab-ı Hakk sonsuz hikmetler sahibidir. Mahlukatını, hikmetinin iktizasına göre, istediği gibi yaratır. Bazısına diğerinden farklı kabiliyetler ve meziyetler verir. Hiçbir mahlukun, bu hüküm ve iradeye müdahale etmeye hakkı yoktur.
Allah, erkekler ile kadınları her yönden eşit yaratmamıştır. Bu iki cinsi her cihetle eşit kılmaya çalışmak ancak fıtratı değişmekle mümkündür, bu ise muhaldir. Erkeğin ve kadının mahiyetleri bir çok cihetle farklılık gösterir. Hüküm çoğunluğa göre verilir kaidesinden hareketle şöyle diyebiliriz: Erkekler, güç ve kuvvette, teşebbüs kabiliyetinde, cesarette, kadınlar ise, şefkatte, hassasiyette, vefa ve sadakatte daha ileridirler. Gerek kadının gerek erkeğin birbirinden üstün tarafları vardır. Aile çatısı altında, her iki tarafın üstün meziyetleri birleştirilir ve böylelikle ailenin ihtiyaçları yanında, saadeti de temin edilmiş olur.
Erkeklerin güç ve kuvvet yönünden daha ileri olmaları sebebiyle, Cenab-ı Hakk, ailenin sorumluluğunu, birinci derecede, erkeklere yüklemiştir. Erkekleri, kadınların ihtiyaçlarını yerine getirmek, onları maddî ve manevî her tehlikeden koruyup gözetmekle mükellef kılmıştır. Bu hakikat şu ayet-i kerimede açıkça beyan buyurulmuştur; Erkekler kadınlar üzerine yönetici ve koruyucudurlar. Çünkü bir kere Allah bazılarını diğerlerinden üstün kılmıştır. Bir de erkekler mallarından (kadınlarına) nafaka verirler. Onun için iyi kadınlar, itaatkardır. Allah onları (kocalarının himayesine vermekle) koruduğu gibi, onlar da gaybı (namuslarını ve kocalarının mallarını) korurlar. ( Nisa Sûresi, 34)
islâmiyet erkeğin kadına karşı yaptığı bu ihsanlara karşı kadına da kocasına karşı itaati vacip kılmış ve bu itaati ibadet saymıştır. Bu ayet-i kerime bir taraftan erkeklerin hakimiyetini, diğer taraftan da kadınların kıymet ve faziletini ders veriyor.
Şu var ki, aile reisi olmak başkadır, Allah katında üstün olmak daha başkadır. Kuran-ı Kerime göre, üstünlüğün ölçüsü cinsiyet değil takvadır. Takva ise en kısa ifadesiyle, Allahtan korkmak, günahlardan sakınmak, Onun razı olmadığı hareket, tavır, hal ve sözlerden uzak durmak, Onun rızasına ermeyi en büyük maksat bilip, bunu kaybetmekten son derece korkmaktır.
Aile içindeki nizam ve ahengin devamı için erkeğin aile reisi olması ve kadının da ona itaat ile mükellef kılınması zarurîdir. Mutlak eşitlik bu itaati kırmakla ailedeki nizamı bozar; huzur ve saadeti mahveder ve çoğu zaman boşanmalara yol açar.
Kadının erkeğine itaati ne kadar lazım ise, erkeğin de kadının hak ve hukukunu gözetmesi o kadar vaciptir. Buna göre islâmiyette kadınların erkeklere esir oldukları iddiası tamamen batıldır. Aksine islâmda kadın erkekten daha fazla zevk ve sefa imkanına sahiptir. Zira islâm, erkeği kadının nafakasını temin ile mükellef kılarken, kadını bundan muaf tutmuş, bunun yerine kadına en zevkli bir vazife olarak çocuk terbiyesini vermiştir. Bunun içindir ki, Allah, şefkat hissini kadınlara, erkeklerden çok daha fazla lütfetmiştir.
Bugün kadın hürriyeti diye ortaya atılan şeyler, kadınların ancak sefahate düşmelerini ve sefaletlerini netice vermiş, izzetlerini zillete çevirmiştir. islâmiyet ise onların iffet ve namuslarını muhafaza altına almakla, şeref ve haysiyetlerini korumuştur.
Bazı çevreler, islâmın örtünme emrini kadının hürriyetinin kısıtlanması şeklinde takdim ediyorlar.
Öncelikle şunun bilinmesi gerekir: Kadınların örtünmeleri bütün semavi dinlerin ortak hükmüdür. Rahibelerin örtünmeleri bunun açık bir delilidir.
Öte yandan, örtünme sadece kadınlar için değil, bütün insanlar için fıtrî bir vazifedir. Hiçbir millette erkeklerin veya kadınların çıplak olarak gezdikleri görülmez. Ancak örtünmenin sınırında münakaşa vardır. islâmiyete göre kadın, yabancı erkeklerin şehvetlerini tahrik edecek bütün azalarını örtmekle yükümlüdür. Böylece, dünyada haysiyet ve şerefini, ahirette ise ebedi saadetini kurtarmış olur. Öte yandan, kadınlar, islâmın men ettiği şekilde açılıp saçılmakla, erkekleri günaha sokmakta ve sebep olan işleyen gibidir, hükmünce, onların günahlarının bir katı da kendilerine yazılmaktadır. islâm, örtünme emriyle kadınları bu tehlikeden de muhafaza etmiş olur.
Selam ve dua ile...
Sorularla islamiyet
--spoiler--