sınırlı bir demokrasi olarak çok üst sıralarda olmayan bir yerdir. efendim şimdi belki herkese istediğini deme hakkı tanınıyordur, her düşünceye de kendisini belirli ölçüde ifade hakk tanınıyor da olabilir. fakat gel gör ki belirli sınırlar vardır. bu sınırların dışına çıktığın anda dinden de çıkman, tam bir özgürlüğün olmadığını gösterir. tam özgürlüğün olmadığı yerde de tam bir demokrasi olduğundan sözetmek de yersizdir.
ayrıca ilk kurulan islam devletinde de müslümanların görüşleri ne kadar değerliydi, diğerlerininki ne kadar değerliydi iyi irdelenmeli.
tam anlamı ile bir demokrasi olduğu bu nedenle söylenemez.
islamın devletleştiği ilk dönemlerde demokrasi oligarşi şeklindeydi. kararları halkın ileri gelenleri alırdı. bu ileri gelenler savaşta başarı göstermiş komutanlar, soylu bir aileden gelenler, yönetime para yardımı yapan-yapabilecek zengin aileler ve büroktatik düzende bir şekilde sözü geçen kişilerden oluşmaktaydı. dikkat edilirse ilk dört halifenin seçimi de bir "ileri gelenler" kurulu etkin olmuştur.
karar verme aşamasında halifenin başta bulunduğu bir kurul etkendir. son sözü her zaman halife söyler. kurulun kararları bizim mgk gibi sadece "görüş" olarak kabul görür.
monarşiye geçişte ise saltanat yoluyla başa gelen halifenin yetkileri genişletilmiş, gücü arttırılmıştır. vükelalar zaman zaman halife tarafından korunsa da , düşünceleri halifeyle çelişen bir insanın yaşatıldığına ender rastlanılmıştır. bu şekilde demokrasiden söz etmek mümkün değildir.
insana özgürlük alanında en büyük dayatma dini alanda yapılabilir, islam tarihin hiç bir döneminde diger din mensuplarına dayatmamış, "senin dinin sana benim dinim bana" diyerek, sekülarizm in zirve noktasını yüzyıllarca işgal etmiştir. modern hayatın degerleri denilen konular o denli uç noktalara gitmiştir ki, homoseksüellik gibi ruhi sapmaların toplumsal hayatta kabul görmesi gerektigi noktasına, cinselligi ulu orta yaşama hatta bazı batılı devletlerde uyusturucu satısının neredeyse serbest olması noktasına gelmiştir. bunlar modernlik degil açıkca sapıklıktır, hastalıktır, kendisini düzdüren erkekler ancak tedaviye muhtaçtır, böyle bir gen olmadıgı artık ilan edilmiştir, psikolojik bir sapma oldugu neredeyse kabul noktasındadır, bu konuda ileri araştırmalar dilimizede çevrilmeye başlanmıştır.
demokrasi dine uygulanan baskıların kaldırıldıgı ortamlardır, ülkemiz adına bunun tek örnegi başörtüsü ile devlet memuru olununcaya kadar, bu tam anlamı ile yerleşmiş sayılmaz, bir takım güç odakları, (kimler olduklarına dair ip ucları ergenekon davasında ortaya çıktıgı gibi) faşizm i modernizm gibi ittirmeye çalışabilirler, bazı din adamları şöhret ugruna kendilerini kullandırabilirler, fikrin fahişeligine soyunabilirler, olabilir ama bu faşizm i hiç bir zaman legalize etmez, bir an gelir bir yigit yakasına yapışır, "ulan alçak faşist" bir gün mutlaka der, kaçınılmaz gerçegin ortaya çıkmak gibi bir kötü alışkanlıgı vardır.
bir kaç hafta önce, murat bardakçı yaşar nuri nin yüzüne, "hoca tövbe etmen gerekli şeyler var, cifir ile bakıldıgında iman noktasında bazı şeyler çıkıyor burada açıklamam şimdi", demiştir, bunu fatih altaylı murat bardakçı teke tek te yaşar nuri nin yüzüne söylemiştir.
demokrasi, müslüman ın müslüman oldugu, ermeninin ermeni oldugu için öldürülmedigi ve kendi dinlerini diledikleri gibi yasadıkları ortam demektir, daha cuma günü, istanbul adliyesinde eşi ile ilgili dava açan çarşaflı kadının, hakim kadın tarafından mahkeme salonuna alınmadıgı, ayrıca hakim kadın tarafından, çarşaflı kadının direnerek herkesi uygulamaya şahit tutması sonrasında, "senin allahının kuralları burda işlemez" gibi igrenç ötesi bir cümlesi ile kadını dışarı attırdıgı gazetelere yansımıştır, dogrudur yanlıştır, o kadın bu ülkede demokrasi varsa hemen hakimlikten el çektirilmeli ve iş ondan sonra sorusturulması gerekmektedir, bir gün bile bu zihniyete hakimlik yaptırılmamalıdır. eger hakkını arayan kadın, gider bir cinayet işlerse, gider o adamı dövdürtürse, başka yollarla hakkını aramak isterse bu kadın ne cevap verecektir? demokraside ülke de vatanda herşeyin sınırını hukuk çizer, kendisini aşagılık ideolojilerin tutsagı yapmış dimaglar bunu saglayamazlar, bir kadını mahkeme salonundan kovuyor gelip ta benim inancıma küfrediyor, hadiseyi anlabiliyor musunuz acaba? hakimler savcılar heyeti şemdinli savcısı ile ugraşacagına bu kafa ile mücadele etmelidir, ergenekon sacvılarının açıkları ile ugraşacagına.
yoksa mesele, izmir in suyu arsenikli ama, ankaranınki de arsenikli, o zaman izmir in arsenikli suyu size bir şey yapmaz sanıyorsanız yanılırsınız, faşizm bugün sizi vurmuyor diye yarınınız garanti sanmasın kimse.
türkiye için konuşacak olursak, demokrasinin varlıgı ve yolugu tartışmasına, demokrasi de islam ın yerini konuşmalıyız önce, çıkan sonuca göre ben durumu anlatıcam size.
demokratik yönetim biçimiyle idare edilen ülkelerde, toplum tarafından seçilen ve yine toplum adına karar mekanizması olarak işleyen meclis'tir. Bunun islam literatüründeki tam karşılığı, danışma kurulu olarak tercüme edilen, "şûrâ" müessesesidir.
Demokrasinin vasıfları arasında yer alan çoğulculuk prensibi ve islamda demokrasinin yeri, Kur-an'da iki âyetle açıklanmıştır.
- Onları affet; bağışlanmaları için dua et, iş hakkında onlara danış.
islamda demokrasi yoktur. islami bir kavram değildir. islamla örtüşmez bağdaşmaz uyuşmaz. laiklik hiç yoktur. islamda adalet, hak ve hukuk vardır. islam hukuku vardır.
her işin doğrusunu peygamberine Cebrail ile iletebilecek olan allah, hata yapma ihtimali olan insanoğlu için Kuran'da peygamberine hitaben ''onlara danış'' der ve insanların kendi meseleleri hakkında karar vermeleri gerektiğini bildirir.
ayrıca tarihe ''krallar, şahlar, padişahlar, hanlar, hakanlar, başrahipler'' tarafından halkların zorla yönetildiği bir şey olarak bakıyorsanız tarih hakkında ciddi cehaletiniz var demektir. en zorba krallar bile yanında danışman bulundurmuştur. kaldı ki her konuda eski romayı örnek gösteren tarihçiler yüzünden insanlar bu meclis sisteminin sadece romada olduğunu zanneder oluyorlar ama en küçük kabilelerde bile bir yaşlılar heyeti vardır. özetle tarih boyunca belirli zümreler ya da aile büyükleri toplumlara yön verir. günümüzde okuma-yazma, bilgi edinme gibi haklar geliştiği için artık tüm insanların söz hakkı olduğu bir demokrasi modeli yaşanıyor. 1500 sene önce konuşmayı bile doğru dürüst beceremeyen kişilerin devlet meseleleri hakkında söz hakkı olduğunu ancak islam söyler. diğer tüm insan kaynaklı yazıtlar bunu reddeder ve aristokrasi temelli fikirler ortaya atarlar.
demokrasi tarihin her kısmında vardır. mağarada yaşadığı düşünülen eski insan atalarımız arasında bile vardır. günümüzle tek farkı seviyesidir. eğer seviye meselesini tartışacaksak buyrun tartışalım ve fransa, Hollanda, italya hatta ülkemiz gibi günümüz demokrasilerinin vehametini ayrıntılı olarak gözler önüne sererim ve cahiliye dönemi(bakın cahiliye diyorum öyle islam döneminden felan bile bahsetmiyorum bildiğin karısını kızını gömen orospu evlatları döneminden bahsediyorum) araplarının bile günümüzden daha yüksek demokrasi değerleri olduğunu burada kanıtlayabilirim. ha siz sürekli dinlediğiniz tarihçilerden ağızlara sakız olmuş roma meclisi geyiği istiyorsanız onu da anlatabilirim. o da günümüze göre daha demokratiktir.