durumun böyle olmasının sebebinin kapitalizm olduğu kesindir. kimileri islam'ın kapitalizmi reddettiğini söylüyorlar ama nasıl ve hangi yönlerden reddettiğini bir türlü açıklayamıyorlar. antikapitalist müslümanlar grubu hariç tabi.. fakat onların dediklerini ciddiye alanlar pek az maalesef.
zekat ve sadaka meselesine gelince... zekat verginin var olmadığı bir toplumda vergi toplamayı meşru kılmak için çıkarılmış bir müessese idi ama asıl tartışmak istediğim bu değil. varsayalım gerçek sebebi yoksullara yardım etmek olsun. sonuçta %2,5'tur. günümüzde zenginlerin ödediği vergi bunun kat be kat üstünde olduğu halde bir işe yaramadığını görüyoruz. kaldı ki doğrudan yoksullara yardım olarak değerlendirilse bile %2,5'luk zekatın yeterli olmadığı açıktır. sadakaya gelince... tamamen zenginin vicdanına kalmış bir uygulamadır. yeterli olmadığı gün gibi ortadadır.
faiz yasağı? güldürmeyin!.. daha islam'ın ilk yüzyıllarından itibaren o yasak türlü fetvalarla ve hile-i şeriye metotlarıyla sulandırıldı. faizin sözde yasak olduğu günümüz islam devletlerindeki durum da malum. kaldı ki faiz yoksulluğu azaltır mı yoksa arttırır mı tartışmaya açık bir konudur.
velhasıl antikapitalist müslümanların yorumları reddedildiği sürece, islam'ın antikapitalist olduğunu iddia etmek boştur.
not: tartıştığım konu maddi anlamda eşitsizliğin son bulması konusu değildir. islam'ın o açıdan tutumu bellidir:
"islamcı" olduğunu söyleyen bir iktidarın döneminde, türkiye'deki dolar milyarderi sayısının japonya'yı geçmesiyle olmadığı açıkça görülen çözümdür. aynı durum endonezya için de geçerli.
böyle bir çözüm barındırmadığı şeriat ile yönetilen ülkeler incelendiği zaman açıkça görülebilir. hatta islam toplumları incelendiğinde bile görülebilir.
verecek cevabı olmayanların götlerini hedef göstererek topu taca atmalarına vesile olan sözde çözümdür.
"islam'ın antikapitalist olduğunu" iddia eden ben miyim ki alimliğe soyunup, böyle olduğunu ispat edeyim? böyle diyen sizlersiniz ve haliyle ispat etmek de size düşer.
islam dini aşırı zenginleşip mal yığmayı eleştirir. örneğin (bkz: hümeze suresi). fakirlere yardım etmemeyi de eleştirir ve fakirlere yardımı çok över. öte yandan zekat konusu islamiyet'in ilk dönemlerinde keyfe bırakılmamıştır. hatta hz ebubekir'in "islam'ı kabul ettik" diyen, ama zekat vermeyen bazı arap toplulukları ile savaşması gibi örnekler de unutulmamalıdır.
kapitalizmin en büyük çarkı olan bankacılık ve faiz haram, kul hakkı yemek de büyük günah işte daha ne? herife bak kur'an'da kapitalizm yasaktır diye ayet arıyor. hey allah'ım ya.
kimisinin "islam aşırı zenginleşmeyi eleştirir" diyerek var olduğunu iddia ettiği çözümdür.
yahu eleştirmekle çözüm olsaydı buyurun ali koç da eleştiriyor!.. mesele neden eleştirmekle yetinip, önlemek için sağlam tedbirler getirmediğidir.
ha antikapitalist müslümanlar getirdiğini iddia ediyorlar, neyin nasıl olması gerektiğini izah ediyorlar kendilerine göre ama onların dediklerini ciddiye almayanlar yine sizlersiniz.
bu arada zekatın ne olduğundan, nelerden ne kadar alındığından, mevcut vergi oranlarından bihaber kimi cahiller %2,5 zekatın zenginlerin aşırı zenginleşmesini önleyeceğini iddia ediyorlar!.. yanıt vermeye bile değmez.
peynir tenekesi kıvamında bir kafa, çal çal oyna...
kemal tahir, kendi fikri köklerini bu azılı zındıkların tam da kin kustuğu yerde ararken, bu su kurnazları aynen bu şekilde...
neyse...
rumeli "dönme"leri meşhurdur.
anlarsınız ya...
bir de travestiler vardır, onlara da "dönme" denir.
ortak noktaları?
söylim mi? söylim mi he? söylim mi lan?
gerenk yok...
bu zıpzıp ve saz arkadaşları, nisbet edileni kendi zaviyesinde müşahhas edeni de kendi zaviyesinden mücerrete "mahkum" etmeye çalışmaktan başka hiçbir şey yapamayan bir alık sürüsüdür...
şimdi ben de diyebir miyim ki hurufiler oradan oraya sızıp rumelide davullu zurnalı ensest alemlerinde takılmış, bütün rumeli ensest mahsulüdür diye?
hadi sen cevapla!
evet mi? hayır mı?
hayır ise bu konuda dünya kadar eser var, her sike ütopya diyen dingiller için değil ama fikir namusluları için muhteşem kaynaklar, icabında temin ederim...
misal, hilei şeriyyeyi sanki hakmış gibi savunuyor ama hak olan ne varsa arada kaynatmaya özen gösteriyorsun.
madem bu kadar delikanlısın "evet" de de bilinmeyeni bir çırpıda bilelim...
kendisine gavur nickini layık gören ve elinden küfür etmekten başka bir şey gelmeyen zavallıların var olduğunu iddia ettikleri çözümdür.
bunlar (bkz: yobaz ve zeka) kapsamına giren, ebleh dimağlarına pek zekice gelen bir araba zırvayı, "zeka eseri göndermeler" sanırlar. öyle eblehtirler.
ingilizler, almanlar, italyanlar istisnasız kafirdir, lanetli kavimlerdir, dillerini konuşan cehennemliktir diye bir ayet var sanki. gavur nickiymiş, seviye bu kadar işte cevap vermeyin şuna.
islam bir yana dincilerin para yığma sevdası bir yana
"Ey iman edenler! Doğrusu hahamların ve rahiplerin çoğu halkın mallarını haksız yollardan yerler ve insanları Allah’ın yolundan uzaklaştırırlar. Altını, gümüşü yığıp Allah yolunda harcamayanlar var ya, işte onları acı bir azabın beklediğini müjdele!"
Tevbe 34.
Diğer taraftan " komşusu açken tok yatan bizden değildir " hadisi şerifi gereğince, para yığan, servet yığıp karunlaşan dinci takımının mahşerde bayağı çekeceği var.
Sanayi devrimi ile kitle üretim malları zengin kesimle işçi, fakir kesimin arasını açmış ve son 200 yıldır islam devleti olmadığı için bu konularda yeterince iştehat yapılamamıştır.
“işçi kardeşleriniz sizin işlerinizi yapan kimselerdir. Allah onları ellerinizin altına verdi; dileseydi sizi onların eli altına sokabilirdi. Öyleyse, yanınızda işçi çalıştırıyorsanız, yediğinizden onlara da yedirin, giydiğinden giydirin. Onlara güçlerini aşan bir iş teklif etmeyin; eğer zor bir işi yapmalarını isterseniz, siz de onlara yardım edin!” (Müslim, imân, 38, 40).
Yani zengin bir iş verenin yanındaki işçi patronun yıyeceği ve gıyeceği kadar ücret alabilmesi ve zamanın dinci patronları...
Zaten bu konuyu uzun uzadıya tartışmanın anlamı yok. Herkes herşeyi görüyor.
" Ben sizin benden sonra tekrar putlara tapmanızdan korkmuyorum, dünya malına tamak etmenızden korkuyorum "
Hadisi şerif i de zenginliği seçen dinci guruh için bayağı manidar dir.
islam derken parantez açmak lazım burada tarrak partisi sayesinde türlü katakulliyle zengin olan ayrı
ben akşama kadar yatarken öbürü çalışıp namuslu yoldan para kazanan ayrı.
tarrak partililerin herşeyinden şüphedeyiz
adı üstünde tarrak parti
islam kapitalist bir dindir zaten, islamda sınıf farklılıkları sorun değildir. kendi "helal" çizgisinde birileri gayet zengin olabilir ve sınıfsal olarak üst konumda bulunabilir.
komünist islamcı ayak takımı çıkıyor bazen islam eşitlikçi diyor, buna gülmek dahi insanı yorar. islam hiçbir alanda eşit olmadığı gibi sınıf farklılıklarında da eşit değildir.
zekat gibi şeyler toplumsa sınıf farklılıklarını gidermekten çok halkın öfkesini almak ve zenginliği meşrulaştırmak için uydurulmuş kılıftır.
zaten zekat verse bi zengin fakirle aynı konuma gelmez, toplumu eşitlemez.
komünistlerin bakışına göre yazdım, antikapitalistiz diye ortada dolaşan bir kaç islamcı da ibret alsın diye.
tezlerini ileri sürerek var olduğunu iddia ettikleri çözümdür.
daha önce yazdıklarıma dikkat edilirse, söz konusu grubun islam anlayışının, uygulanabilirliği, islam'a uygunluğu, fayda - zarar analizi gibi konular bir tarafa bırakılırsa, "aşırı zenginleşmeyi" önlemek açısından kayda değer bir yaklaşım olduğunu daha en baştan kabul etmiştim.
yani "islam'ın aşırı zenginleşme sorununa getirdiği çözüm antikapitalist müslümanların islam anlayışı içinde görülebilir" diyorsanız eyvallah... bir ateist olmama rağmen, ortada laf salatasından daha ileri giden, tartışmaya değer bir tez olduğunu kabul ederim.
fakat dedikleri "islam aşırı zenginleşmeyi eleştirmiştir"den ibaret kalan veya çözüm diye %2,5 ile sabitlenmiş zekat mekanizmasını ileri sürenler hiç kusura bakmasınlar, boş konuşuyorlar.
anti kapitalist müslümanlar haklı olarak zekatın kuran'da belirtilen sabit bir oranı olmadığını söylüyorlar. oranı sabitleyen hadisleri de reddettikleri için, zekatı oranını devletin belirleyeceği, devlet eliyle ve de zorla toplanacak ve doğrudan yoksullara aktarılacak bir "servet vergisi" niteliğinde görüyorlar. ek olarak ileri sürdükleri daha bir çok çözüm var.
aslında "aşırı zenginleşme"nin bir sorun olup olmadığı tartışmalı bir konu olduğu için var olmasının gerekip gerekmediği de tartışmalı olan çözümdür.
mesele şudur: günümüzün dünyasında büyük işleri başarabilmek için büyük servetler lazımdır. yani üretim araçları üzerindeki bireysel mülkiyet hakkı reddedilmediği sürece durum böyledir. islam ise bu hakkı reddetmez. bu açıdan baktığımızda zaten sulandırılmış olan "faiz yasağı"nı saymazsak, islam'ın mülkiyet ile ilgili tutumunun günümüz ekonomik gerçeklerine (kapitalizme) uygun olduğunu söyleyebiliriz.
yukarıda yazdığım nasıl doğruysa, 62 kişinin servetinin dünyanın yarısının servetine eşit olmasında bir gariplik olduğu da bir o kadar doğrudur. bu açıdan olayın iki boyutu vardır:
bir kere söz konusu 62 kişinin ve hemen altında gelen güruhun, 4 milyar insan kadar yemesi içmesi, tüketmesi mümkün değildir. evet, lüks içinde yaşarlar ama servetlerinin çoğu "yenilebilir" servetler değildir. bildiğiniz üretim araçlarıdır (toprak, fabrikalar, makinalar, üretim aracından sayarsanız -ki "üretim" tanımını nasıl yaptığımıza bağlı olarak ben sayıyorum- bankalar filan..). basitçe "bunlara devlet sahip olacağına özel kişiler sahip olsa ne çıkar ki? hem daha verimli işletiyorlar, hem de kıyamet kadar insanın ekmek yemesine vesile oluyorlar" denebilir. bu işleri becerenlerin lüksü de bir yere kadar hoş görülebilir.
diğer boyutu ise, "tamam 4 milyar insanın o kadar çok mülkü olmasın, o kadar lüksleri de olmasın ama bu kadar yoksulluk içinde kalmaları adil midir?" sorusudur.
antikapitalist müslümanların, "zekatın bir servet vergisi olarak, devletin belirleyeceği oranda ve devlet tarafından, zorla toplanması ve doğrudan yoksullara dağıtılması" tezi kabul edilmezse, islam'ın bu soruna getirdiği çözümün, adına ister infak deyin, ister sadaka deyin, ister %2,5 zekat deyin, ne derseniz deyin yeterli olmadığı tarih boyunca ve günümüzde sayısız kere kanıtlanmıştır.
tabi antikapitalist müslümanların tezi kabul edilirse de dertler bitmez. bu sefer de "sermayenin üstüne bu kadar sıkı gidilen bir ülkede nasıl sermaye birikimi olur? sermaye birikimi olmazsa yatırımlar nasıl yapılır? enflasyon nasıl kontrol edilir" soruları gündeme gelir.
hele ki faiz yasağının sulandırılmadan uygulanması konusuna hiç girmeyeyim...
velhasıl sosyal adaletin sağlanması, diğer yollarla olduğu gibi, din yoluyla da kolay görünmüyor. şeriatla sosyal adaletin sağlanabileceğini iddia edenlerin yukarıda dikkat çektiğimiz noktalara tatminkar açıklamalar getirmesi gerekir.
