iyi bir çeviri kullanmazsanız ayetleri yanlış yorumlarsınız. buyrun size iyi bir çeviriden ayetler. ayrıca ayetleri tek tek değil en azından aşır aşır okumanız konuyu anlamanız yönünden hayati önemdedir. çünkü en azından öncesindeki ve sonrasındaki birkaç ayet mutlaka o ayetle alakalı ya da ilişkilidir.
[Bakara 223]
Kadınlarınız(ın ön uzvu) sizin için (döl) ekme/bırakma yeridir. O halde (ilişkinizde) o ekme yerinize (hayız hali dışında) nasıl isterseniz öyle varın; birbiriniz için ön hazırlıklar yapın.(3) Allah'ın emirlerine aykırı davranmaktan sakının (da meşru yerden temasta bulunun)(4) ve mutlaka O'na kavuşacağınızı da bilin. (Bunu,) iman edenlere müjdele!
3-Kadınla cinsel beraberlik sırasında uygun sevgi davranışlarıyla bedenî ve rûhî ön hazırlık, besmele ile de mânevî hazırlık yapın ve soyunuzun devamı için de çocuklar yetiştirin (Sahîh-i Buhârî (Sofuoğlu), I, 156; Mevdûdî, I, 136). [bk. 2/222]
4-Yahudiler, hayız halinde kadınlarla meşru olmayan yerinden temasta bulunuyorlardı.
(ayet kadınların tarla olarak görülmesine örnek verilen bir ayet, fakat burada kadınlara nerelerinden yaklaşılması gerektiği anlatılmış, müslümanlar sapkınlığa karşı uyarılmış ve kadınları hoyratça kullanmayın onlarla cinsel ilişkiye girmeden ön hazırlıklarla gönüllerini hoş edin denilmiş o kadar. tarla gibi görme gibi bir mevzu yok.)
[Nisa 34]
34. Erkekler, (yeteneği oldukça ailede genel sorumlu olarak) kadınlar üzerine "yönetici ve koruyucu"durlar. Bu da Allah'ın kimini kimine (cihad, imâmet ve aile reisliği gibi şeylerde) üstün kılması ve bir de erkeklerin (onlara) mallarından sarfetme (görevinin bulunma)sı sebebi iledir. iyi kadınlar hem (gönülden) itaatli, saygılıdırlar.(1) Hem de Allah'ın, korunmasını emrettiği şeyleri gizlide de (kocalarının bulunmadığı zaman bile ırzlarını ve kocalarının mallarını) koruyanlardır. Geçimsiz, kafa tutan, aldatmalarından endişelendiğiniz kadınlara gelince; onlara (önce) nasihat edin (günahı da hatırlatın), sonra (yola gelmezlerse) kendilerini yataklarında yalnız bırakın, daha sonra (yine edepsizliğine ve gayr-ı ahlâkî davranışına devam ederse), disiplini için hafifçe /sembolik olarak vurun. Eğer size itaat eder (eş olarak saygı gösterir)lerse, artık aleyhlerine başka bir yol aramayın. Çünkü Allah yücedir, büyüktür (haksızlıktan hoşlanmaz).
(islâm'da olduğu gibi dünya genelinde aile reisliği, maddî ve mânevî nitelikleri ve ekonomik avantajları dolayısıyla, istisnâlar dışında erkeğe verilmiştir. Ailede görevleri bakımından erkek ve kadınların ayrı ayrı sorumlulukları, birbirine karşı hak ve vazifeleri vardır. Birinin diğerine karşı saygısızlık ve serkeşlik etme, ezme ve eziyet etme hakkı yoktur. Aile sevgi, saygı ve müslümanca yaşamakla huzur bulur ve devam eder. Kadının, iffetsizlikte devam etmesi ve kocasına karşı cüretkâr hareketlerde bulunması halinde, onu hemen evden çıkartma veya boşama yoluna gitme yerine, meşru ölçüler dâhilinde, mecbûren uslandırma, çaresine bakma/hafif vurma yoluna (38/44 dövmek değil) gidilir. iffetli, edepli ve onurlu kadınlar, buna sebebiyet vermezler. Bundan dolayı Peygamber (s.a.v.), hanımlarına hiç vurmamıştır. Bu konuda erkekler için bk. 4/128 )
[Nisa 46]
46. Yahudilerin bir kısmı, (Tevrat'taki) kelimeleri yerlerinden değiştirirler, dillerini eğip bükerek ve dîne saldırarak (peygamberlere karşı:) [krş. 5/13] "işittik, fakat karşı geldik." "Dinle, dinlemez olası.", "râ'inâ" derler. Eğer onlar: "Dinledik (sana) itaat ettik, dinle ve bize de bak (gözet)." deselerdi kendileri için daha hayırlı ve doğru olurdu. Fakat Allah, küfürlerinden dolayı onlara lanet etmiştir. Artık on lar, pek azı hariç, iman etmezler.
(Yahudiler, Tevrat'ta gerek Hz. Peygamber'e ait vasıfları ve geleceğini müjdeleyen kelimeleri, gerekse zina gibi haram olan bazı hükümleri değiştirmişler; hatta Hz. Peygamber'e hakaret kastıyla dillerini bükerek "eta'nâ" (itaat ettik) kelimesini "asaynâ" (karşı geldik), "Râ'inâ" (bizi gözet) kelimesini de ağızlarını aşağı eğip (i) harfini uzatarak "Râ'înâ" (bizim çobanımız) şeklinde söylemişlerdi.) [bk. 2/104]
[Nisa 161]
160-161. Yahudilerin (bir kısmının) zulümleri ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları, (Tevrat'ta) men edildikleri halde faiz almaları ve haksız yere halkın mallarını yemeleri yüzünden, biz (vaktiyle) kendilerine helal kılınmış olan birçok iyi ve güzel şeyleri onlara haram kıldık. içlerinden küfre sapanlara da çok acıklı bir azap hazırladık. [bk. 6/146]
[Maide 14]
14. "Biz hıristiyanız." diyenlerden de sağlam söz almıştık; onlar da uyarıldıkları şeylerden bir nasip almayı unuttular (ahitlerini ve yaşantılarını bozdular. Her iki grup da kitaplarını tahrif edip, kitaplarında müjdelenen son peygamberi de reddettiler. [2/146; 6/20] Dinlerini fantazi haline getirdiler). Biz de (yaptıklarının bu dünyada karşılığı olarak gruplar arasında veya kendi) aralarına kıyâmet gününe kadar (sürecek) düşmanlık ve kin bırakıp saldık. Allah onların (birbirlerine ve başkalarına) "sanatkarca" yaptıklarını kendilerine(1) (âhirette) haber verecek (ve hesap soracak)tır.
1-Bk. Elmalılı, III, 186; Derveze, VII, 56.
[Maide 51]
51. Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları velî (sırdaş, dost ve idareci) edinmeyin. Onlar (ancak) birbirlerinin yâr ve yardakçısı (islâm'ın da düşmanı)dırlar. Kim onları (ve aynı zihniyette olanları) velî edinirse, o da onlardandır. Şüphesiz Allah (böylece kendilerine ve müslümanlara) zulmeden toplumu doğru yola eriştirmez. [bk. 9/32-33; 60/8-9]
(Söz konusu ayetler ise diğer eksik ve hatalı çevirilere göre daha farklı eğer karşılaştırırsanız. Burada genel olarak allah'ın ayetlerine inanmayanların islamdan saptıkları -sapıklık içinde olmak- ve doğru yola erişemeyecekleri ifade edilmiş. dinlerini değiştirenlere ve dinleriyle dalga geçenlere uyarılarda bulunulmuş, gidin bu insanlara eziyet edin, zulüm çektirin denmemiş.)
[Nahl 104]
104. Allah'ın âyetlerine inanmayanları; Allah asla doğru yola iletmez, üstelik onlara acıklı bir azap vardır.
(Ayette dünyaya yönelik bir düşmanca tutum ve eziyet etme emri görmemekle beraber ayet daha önceki ayetlerle beraber okunmalı ve anlanmalı)
[Taha 107]
107. Orada ne bir eğrilik (çukur) ne de bir tümsek göreceksin. [bk. 18/47; 101/5]
(Bu ayet daha önceki girilerde hatalı çevrilmiş ya da yanlış aktarılmış. tamamen farklı bir ayet çünkü taha 107, karşılaştırın.)
[Sebe 8]
8. "Acaba Allah'a karşı bir yalan mı uydurdu, yoksa kendisinde bir delilik mi var?" (dediler). Hayır! Âhirete inanmayanlar, (orada) azaptadırlar. (Çünkü onlar burada haktan) uzak bir sapıklık içindedirler.
(bu ayet de farkedersiniz ki konunun ortasından çekip alınmış bir ayet, yani bulunduğu aşır tamamen okunmalı. burada da o kişilerin azapta ve sapıklık içinde olduğundan bahsedilmiş fakat bu insanlara dünyada zulüm edilmesi ve düşmanlık beslenmesi tavsiye edilmemiş okuyucuya. konuyu baştan itibaren okuyunuz)
[Şura 18]
18. Ona inanmayanlar (alay ederek) onun, acele gelmesini isterler. inananlar ise, ondan korkarlar ve onun (geleceğinin) gerçek olduğunu bilirler. iyi bilin ki, o (kıyâmet) saat(i) hakkında tartışan (ve ondan şüphe eden)ler, elbet (haktan) uzak bir sapıklık içindedirler.
(bu ayet de farkedersiniz ki konunun ortasından çekip alınmış bir ayet, yani bulunduğu aşır tamamen okunmalı. aşrın başından sonuna akdar okunması gerekli. bunun dışında da burada bir düşmanlık tavsiye edilmemiş bu kişilerin sapıklık içinde olduğu söylenmiş. sapıklık islam dininden sapkınlığı ifade etmekte. bunda ne yanlışlık var anlamadım?)
[Ali imran 32]
32. (Yine) de ki: "Allah'a ve Peygamber'e itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse (kâfir olurlar), şüphesiz ki Allah kâfirleri sevmez.
kullandığım çeviri hasan tahsin feyizli tarafından yazılmış server iletisim tarafından basılmış diyanet onaylı bir çeviridir. sadece kuru birebir bi çeviri değil açıklamalı bir mealdir. yani çeviriyi yaparken ayetin anlam bütünlüğüne de dikkat edilmiştir ve açıklanması gereken yerlerde açıklamalar getirilmiştir. takdir edersiniz ki ingilizceden çeviri yaptığınızda da adamların deyimlerini "gökten kedi köpek yağıyor" şeklinde çevirmiyorsunuz, bu çeviriyi yapsanızda bunun bir deyim olduğunu ve ne manaya geldiğini dipnot olarak veriyorsunuz.
bu anlamda elmalılı hamdi yazır'ın çevirisi bu çeviriye göre eksik bir çeviridir. bunun sebebi elmalılı hamdi yazır'ın yetersizliği değil, dönemin dilinin günümüzden farklı olması ve yapılan çevirinin de türkçeye yapılan ilk çeviri olmasıdır. hatta siparişini mustafa kemal vermiştir bu çevirinin.
bu kadar insanın yanlış anladığı düşünülürken dünyanın 1/5 yani 5 te 1 i müslümandır. bu 5 te 1 lik kısmın tamamı doğru anlıyor demek cahilliktir. Lakin Din ilmi farz eder. din hikmeti farz eder. din araştırmayı farz eder. Götünden element uydurur gibi din aforizmaları uydurmak ise cahilliğin önde gideni olmaktır. islamın yanlış veya doğru anlaşılması gibi bir spekülasyon söz konusu bile değildir. islam dinini yaşamak isteyen herkes alır eline Kur'an-ı Kerim'i doğrusunu yaşar.
1500 yıldır islam devletlerinin hangi boyutta ve hangi refahta olduğundan dem vurulmuş.
Büyük Selçuklu Devleti 1038-1157
Osmanlı imparatorluğu 1299-1920
bu devlet ve imparatorluklardan önce kurulmuş müslüman devletlerde mevcuttur. En belirgin olanlar bunlar oldukları için örnekleme bunlar üzerinden yapılabilir. Konum, huzur ve hangi pozisyonlarda oldukları google üzerinden araştırmak mümkün.
--spoiler--
islam 1500 yıldır doğru yorumlanıyordur fakat çoğunluk, bu dini gerek provakasyon aracı, gerek rant sağlama aracı olarak kullanıldığından yanlış bir şekilde yaşatılıyordur. islam'ın ilk doğuşunda hz.muhammed ve sahabeler zamanında bile bu tür olaylar olmuştur. 1500 yıl sonra da olması gayet normaldir.
doğruya ulaşmak içinde önümüze gelen hazır fikirleri uygulamak yerine kendimiz araştırıp kendimiz doğruya ulaşıp. onları yaşamamız gerekir. fakat insanlığın tembel olmasından dolayı, herkes önüne gelen kuralları kabul ediyor, kendisi doğru bilgiye ulaşmak yerine hazır olan bilgiyi benimsiyor ve yaşıyordur. yani problem insanların tembel oluşundandır.
--spoiler--
müslümanım diyenler tarafından doğru yorumlanamaması ya da doğru yorumlanan kısımların da işine gelmeyerek çarpıtılması durumudur. bundan sonra gerçekleşen hadise ise islamın geri kalma sebebi olarak gösterilmesidir.
bu yüzden müslüman olmak örnek olma sorumluluğunu da yükler.
insanın eksikliğinden kaynaklanır. bir ayet toplam beş cümleden oluşurken, tutup içinden bir cümlesini çeker buraya koyarsanız, yanlış anlarsınız doğal olarak. üstelik çeviri yanlışlıkları olması da muhtemel bu yanlış anlamada. çünkü çoğumuz kur'an da ne yazdığını çevirilerden takip ediyoruz ve gerçekten iyi bir çeviri değilse elimizdeki, bir çok ayeti olduğundan farklı şekilde algılıyoruz. bu yanlış anlamalarının önüne geçmenin yegane yolu ise kur'an arapçası'nı öğrenmek ya da en azından güvenilir çeviriler kullanmaktır.
bir de artniyetli olarak ayetleri sağa sola çekiştirenler ve anlamlarını bozmak için ellerinden geleni yapanlar var. onlar kendilerini kandırıp tatmin olsunlar, bize bir zararları yok.
kafanı şişiren bi adama "biraz susar mısın?" dediğinde adam sana "evet, uzun süredir de su içmedim zaten" diyorsa bırak o adamı, o adama yapabileceğin hiçbirşey yok.
not : az önce bir yazı okudum, semavi dinlere göre insan tarihinin yedi bin yıldan ibaret olduğu söylenmekte. rahman katındaki "sene" kavramıyla biz insanların "sene" kavramı arasında katlarca fark olduğunun ayetlerde geçtiğini belirtmek isterim buradan.
kuran ın türkçe okunmamasından kaynaklanan bir durumdur. mesela adamın biri 50 yaşındadır 13-14 yaşında kızla dini nikah yapar hemen halk ayaklanır kuranda yeri yok der sapık der, sonra bir adam çıkar yahudileri-hristiyanları öldürmek günah değildir der yine kızarız halk olarak yine deriz dini iyi bilmemekten kaynaklanıyor. adamın birisi 4 kadınla evlenir dinde yeri yok deriz, adamın biri karısını döver dinde yeri yok deriz.
ha yanlış anlamayın şimdi yukarıdaki yazıda 13 yaşında kızla evlenen, karısını döven, yahudiyi-hristiyanı öldüren, 4 kadın alan değil islamı yanlış anlayan. islamı yanlış anlayan bunların dinde yeri yok diyen bizleriz. çünkü hepsinin kuran da yeri var! bu sebeble islamı yanlış anlamamak için kuran ı türkçe okutmalıyız.