melekler Allah'ın insanı neden yarattığını sorguluyor, ibrahim peygamber kendi toplumunun dinini sorguluyor, putları yıkıyor. ayrıca ibrahim peygamber Allah'ın ölüleri nasıl dirilttiğini de sorguluyor. yani yaratıklar Allah'a soru sorabiliyorlar.
başlıkta sunulan argüman baştan aşağı saçma. Kur'an'da ateizm propagandası mı olacaktı? bu ne saçma beklentidir. islam tek gerçektir. buna göre aklını kullanarak, hem islam'ın gerçekliğini onaylayacaksın, hem de islam dışında kalanların batıl, sapıklık olduğunu onaylayacaksın. sorgulama, işte bu sürecin adıdır.
Bugün insanlar sorgulamak deyince genelde reddetmek, hafife almak, küçümsemek ve alay etmek diye anlıyor. Oysa sorgulamak bir hakikat arayışıdır. Mantıksal olarak gerekçelendirilen anlamı ve amaçlı hiçbir şey dogma değildir.
Sorgulamak, insanların, bilim insanlarının bütün imkânlarıyla kafa yordukları zaman cevabını bulabilecekleri alanda gerçeği (hakikati) keşfetmek veya bundan iyice emin olmak için araştırma yapmalarıdır. Bugün cevabını bilemesek de 5.000 veya 10.000 sene sonra bile, cevap bulma olasılığı olan anlamlı ve amaçlı soruları sormak sorgulamaktır. Milyarlarca yıl geçse bile cevabı hiçbir zaman bilinemeyecek anlamsız ve amaçsız, saçmasapan sorular, sorgulama değil, safsatadır. Sorgulama, dogma, safsata gibi kavramlarla Felsefe uğraşır. Ortaöğretim’de Felsefe öğretmenleri dışında yan branşı Felsefe olan öğretmenler yalnızca ilahiyat Fakültesi mezunlarıdır. Ne hikmetse bu kavramlar, Felsefe ve ilahiyatçıların uzman olduğu alan iken, birileri onlara bu alanda ders vermeye kalkar!
ilahi bir buyruğun ‘mutlak doğru’ olduğuna inanan insanların önemli bir kısmı, aynı zamanda o buyruğun anlamını, önemini, değerini de bilmektedir; yani onlar körü körüne bir şeylere “Evet” veya “Hayır” demediler. Sözgelimi, yeni Müslüman olan biri, Müslüman olmadan önce cana kıymanın, hırsızlığın ve kula kulluk etmenin kötü bir şey olduğunu bilmektedir; bunu yaşanan binlerce gözlemden sonra öğrenmiştir. Müslüman olduktan sonra da, o artık onun mutlak doğru olduğuna inanır. işte bu inanç, dogma değildir. Çünkü dogma, üzerinde düşünülmeden ve yeterince sınanmadan bir şeyi “mutlak doğru” olarak görmektir. Örneğin, ineğin kutsal veya isa’nın “tanrı” olarak görülmesi gibi. Bunlardan biri, sıradan kendisi gibi milyonlarca hayvandan bir hayvandır. Diğeri milyonlarca insan gibi doğmuş, yaşamış, yemek yemiş, biyolojik ihtiyaçları olan bir insandır; o insan gibi iyi ve örnek insanlar gelmiş ve onlar “elçiler” olarak anılmışlardır. Ne inek kutsaldır (ilahi güce sahiptir), ne de isa tanrıdır!
Allah’ın insanı sorumlu tuttuğu değerlerin (hak, hukuk, adalet, eşitlik, ahlak, sorumluluk; haksızlığın, zulmün ve ayrımcılığın önüne geçmek, ekonomik refah, gelir dağılımı, insanın sosyo-psikolojik sorunlarını çözmek, insanların acılar yaşadığı sorunları çözmek, insanların barış içinde, güvende ve dostça yaşayacakları ortamı kurmak, doğayı tanımak, doğayı bayındır hale getirmek, insan hayatını kolaylaştırıcı teknoloji üretmek) neler olduğunu net biçimde bilmek ve bu bilginin doğruluğundan emin olmak için araştırma yapmak, sorgulamaktır ve övgüye değer bir çalışmadır.
"O gün zalim kimse (pişmanlıktan) ellerini ısırıp şöyle der; keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım." (Furkan, 27)
Burada peygambersiz bir yol çizenler, Hz. Peygamber'i (s.a.v.) dışlayanlar öteki hayatta O'nunla bir yol edinemeyecektir.
O gün Hz. Peygamber Kur'an'ı ve vahyi sorgulayanları Allah'a şikâyet edecektir.
"Allah'ın Resulü! Ey Rabbim benim kavmim (yakışıksız sözler söyleyerek) bu Kur'an'ı terk edilmiş halde bıraktılar. (Furkan, 30)
Gençler şunları sorgulayın:
Gençler! Elbette sorgulamanız gereken şeyler vardır. Mesela;
Kur'an'ı dilimize pelesenk edip de neden yaşayamadığımızı sorgulayalım.
Hz. Peygamber ahlakını neden genele yayamadığımızı, neden islam âleminin geri bırakıldığını, neden islam âleminde her gün binlerce canın yitirildiğini, neden Müslüman çocukların vücutlarının bombalarla parçalandığını sorgulayın insanların neden sahte ilahların peşinden gittiklerini, Allah'a ait olan bazı sıfatları neden diğer insanlarda vehmettiklerini sorgulayın.
Batılı oryantalistlerin neden Hz.
Peygamber'i sürekli eleştirdiklerini ve O'nu gözden düşürmeye çalıştıklarını sorgulayın.
Kendinizi sorgulayın. Ne yaptınız insanlık âlemi için ve insanınız için. Yazmaktan, twitter ve face'den başka neleri değerlendirebildiğinizi sorgulayın.
Dünya çapında hangi bilimsel -ilmi çalışmaya imza attınız. Neden ortak değerlerde bir araya gelemediğinizi, neden sürekli olarak gerginlik havasına mahkûm edildiğinizi sorgulayın.
Siz en zor ve en çetin ve en netameli konuya talip olmuşsunuz. Sizden öncekiler de bu konuda yazdılar. Edeple bakanlar kurtuldular.
Ters bakan ve mahremi yıkanlar da çekip gittiler. Şüpheniz olmasın bugün dönseler; size, diyeceklerimi diyeceklerdir.
Gençler! Sizi seviyoruz, siz geleceğimizsiniz.
Ama vahyi, Allah'ı, Peygamber'i, kutsalı sorgulayacağınıza, küçümseyici cümlelerle -güya- mahkûm edeceğinize anlamaya çalışın. Vahiy aklıyla bakın o olaylara varlığa.
Kâinata. Tabiata. Kendinize bakın.
Kendinizi teraziye koyun. Medya hesabınıza yazdığınız ayetler söz olsun diye indirilmedi.
Edeple okunsun ve gereği doğru uygulansın diye indirildi. Milyon yıllık varlık serüveninde siz, 60 bilmem 100 yıl yaşayan bir ömürsünüz.
Müthiş bir kâinatı, ucuna varamadığınız ürpertici bir varlığı aklınız müsaade ettiği kadar kabul edecek, varamadığınız yeri ise inkâr ile sorgulayacak mısınız ?
Aklına sis çökmüş kafası karışıkların hezeyanda bulunduğu konudur.
Kur an daki gök başını kaldırıpta gördüklerinle başlar. Yani " biz dünya göğünü de yıldızlarla donattık" yedi kat göğün sadece bir katından bahsediyor dünya göğü olarak. Yıldızların ve galaksilerin olduğu alem. Sen buraya gök mü dersin, sema mı dersin, evren mi dersin, içine paralel evrenler mi sığdırırsın o sana kalmış.
Allah, araştırmadan, sorgulamadan ve akıl yürütmeden insanların kararlar almasını, bir hükme varmasını doğru bulmamıştır. Bu amaçla açıkça, “Emin olmadığın konuda konuşma, emin olmadığın konuda bir tavır ve tutma içine girme, emin olmadığı bir konuya inanma” diyerek sorgulama alanının ne denli geniş olduğunu bildirmiştir:
“Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin ardına düşme. Çünkü dinleme yetisi (kulak), görme yetisi (basiret) ve algı yetisi (gönül), bunların hepsi ondan sorumludur.” (17isra/36)
Bu ilahi bildirim, sorgulamayanın sorgulanacağı mesajını vermektedir. Neden iyi dinlemeden, iyi gözlem yapmadan ve elindeki verileri doğru işlemeden kararlar aldın diye sorumlu tutulacağı ifade edilmektedir.
Delillere dayalı tartışmak değil, araştırma, sorgulama ve akıl yürütmenin sonucunda kesin bilgiye sahip olmadan, emin olmadan tartışmak kınanmıştır:
“işte siz böyle kimselersiniz! Diyelim ki hakkında kesin bilgi sahibi olduğunuz konuda tartıştınız; fakat kesin bilgi sahibi olmadığınız konuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa Allah, (bunun önemini) biliyor, siz ise bilmiyorsunuz.” (3Al-i imran/66)
b) iddia sahipleri; kanıta, bilgiye ve belgeye dayanılmalıdır
iddia sahiplerinin kanıta, bilgiye ve belgeye dayanmaları gerekli ve değerli görülmüştür. Hukuki bir ilke olarak da bilindiği gibi bir şeyi iddia ediliyorsa delil getirilmesi istenmiştir:
De ki: “işte bu benim yolumdur. Ben ve beni izleyenler, Allah’a bilinçlice (basiret üzere, mantık ilkelerine uygun biçimde) çağırırız. Allah’ın şanı yücedir. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.” (12Yusuf/108)
“Yahudi ve Hıristiyanlardan başkası Cennet’e girmeyecek” dediler. Bu, onların kuruntuları! De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz (iddianızı ispat edecek) delilinizi (burhan) getirin.” (2Bakara/111)
De ki: “Bakın, ben Rabbimden gelen açık bir kanıta (beyyine) dayanmaktayım; ve (bu şekilde) siz Onu yalanlamış oluyorsunuz!..” (6En’am/57)
“Hayatı sona erecek kişi de, yaşayacak olan da bir delile (beyyine) dayalı olarak yaşasın…” (8Enfal/42)
“Yoksa O’ndan başka birtakım tanrılar mı edindiler? De ki: Haydi delillerinizi (burhan) getirin! işte benimle beraber olanların mesajı (zikri) ve benden öncekilerin mesajı. Hayır, onların çoğu hakkı bilmiyor; bu yüzden yüz çeviriyorlar.” (21Enbiya/24)
c) Sorguya çekilmeyen yalnızca Allah’tır
Kutsal (kusursuz, yanılmaz ve unutmaz) olan yalnızca Allah sorguya çekilmez. Allah’tan başka herkes sorguya çekilebilir:
“Allah, yaptığından sorumlu tutulmaz; onlar ise sorguya çekileceklerdir.” (21Enbiya/23)
d) Peygamberler de sorguya çekilecekler
Peygamberler de, görevlerini doğru ve tam yapıp yapmadıklarıyla ilgili sorguya çekileceklerdir:
“Elbette kendilerine elçi gönderilen kimseleri de, gönderilen elçileri de mutlaka sorguya çekeceğiz!”(7A’raf/6)
e) Durumu anlamak ve iyice emin olmak için Allah’a soru sorulabilir
Anlamak ve öğrenmek için Allah’a bile soru sorulmuştur. Meleklerin tutumu, konu hakkında yeterince bilgi sahibi olmadıklarının bildirimi dışında kınama konusu olmamıştır.
Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: “Bizler, yücelterek sana kusursuzluk atfederken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yetkili kılıyorsun?” dediler. Allah da onlara: “Ben sizin bilemiyeceğinizi bilirim” dedi. (2Bakara/30)
“ibrahim’den korku gidip kendisine müjde gelince, Lût kavmi hakkında bizimle tartışmaya (cidal) başladı. Çünkü ibrahim; duyarlı, duygulu, (Allah’a) gönül veren biri idi.” (11Hud/74-75)
“(Musa:)…içimizden birtakım beyinsizlerin işlediği (günah) yüzünden hepimizi helâk edecek misin? Bu iş, senin sınamandan başka bir şey değildir…” (7A’raf/155)
Bazı kişiler iman ettikten sonra akıl yürütmenin ve sorgulamanın bittiğini düşünmekte ve bunu ifade etmektedirler. Oysa bu konuda ibrahim peygamberin tutumuyla iman ettikten sonra hala sorgulamanın devam edebileceğini göstermektedir. Nitekim kişi, ibrahim gibi daha güçlü kanıtları görüp iyice emin olmak isteyebilir:
ibrahim Rabbine: “Ey Rabbim! Bana, ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti. Rabbi ona: “Yoksa inanmadın mı?” dedi. ibrahim: “Hayır! inandım, ancak iyice emin (kalbin mutmain) olmak için” dedi. (2Bakara/260)
Nitekim Rablerinin diğer delillerini ve işaretlerini görmek kişinin inancını güçlendirmektedir. (Bkz. 8Enfal/2; 9Tövbe/124; 48Fetih/4; 74Müddessir/31)
Nuh Rabbine dua edip dedi ki: “Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vaadin ise elbette haktır. Sen hakimler hakimisin.” Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim. Nuh dedi ki: Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana uğrayanlardan olurum! (11Hud/45-47)
Zekeriyya: Rabbim! dedi, bana ihtiyarlık gelip çattığına, üstelik karım da kısır olduğuna göre benim nasıl oğlum olabilir? Allah şöyle buyurdu: işte böyledir; Allah dilediğini yapar. (3Al-i imran/40)
Zekeriyya: Rabbim! dedi, karım kısır olduğu, ben de ihtiyarlığın son sınırına vardığım halde, benim nasıl oğlum olabilir? (19Meryem/8)
Meryem: Rabbim! dedi, bana bir erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olur? Allah şöyle buyurdu: işte böyledir, Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmedince ona sadece “Ol!” der; o da oluverir. (3Al-i imran/47)
Meryem: Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir? dedi. (19Meryem/20)
Dualar, durumdan memnun olmadığımızı ve Allah’tan değiştirme talebimizi ortaya koymaktadır.
f) Peygamberlere soru sorulabilir, onlardan kanıt istenebilir ve vahiy olmayan konularda farklı görüşler ortaya konabilir
inananlar, vahiy olmayan konularda peygamberlerle konuşmuş, onlara soru sormuş ve itirazlarını dile getirmişlerdir:
“Kocası hakkında seninle tartışan (mücadele) ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah duymuştur. Allah, sizin konuşmanızı duymaktadır. Allah hep duyandır, hep görendir.” (58Mücadile/1)
Musa, halkına: “Allah bir sığır kesmenizi emrediyor” demişti de: “Bizimle alay mı ediyorsun?” demişlerdi. O da: “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti. “Bizim adımıza Rabbine yalvar da bize onun niteliklerini açıklasın” dediler. Musa: Allah diyor ki: “O, ne yaşlı ne de körpe; ikisi arasında bir inek.” “Size emredileni hemen yapın” dedi. Bu defa: “Bizim için Rabbine yalvar da bize onun rengini açıklasın, dediler. “O diyor ki: Sarı renkli, parlak tüylü, bakanların içini açan bir inektir” dedi. “(Ey Musa!) Bizim için, Rabbine yalvar da onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. inşaallah doğruyu buluruz” dediler. (Musa) dedi ki: Allah şöyle buyuruyor: “O, henüz boyunduruk altına alınmayan, yer sürmeyen, ekin sulamayan, serbest dolaşan (salma), renginde hiç alacası bulunmayan bir inektir. “işte şimdi gerçeği anlattın” dediler ve bunun üzerine (onu bulup) kestiler, ama az kalsın kesmeyeceklerdi. (2Bakara/67-71)
Sana şu konuda sorular soruyorlar ayetleri yine benzer gerçeği ortaya koymaktadır. (Bkz. 2/189,215,217,219,220,222; 5/4; 7/187; 8/1; 17/85; 18/83; 20/105; 79/42)
g) Peygamberler de birbirlerini sorgulamışlardır
(Musa:) “Ey Harun! dedi, sana ne engel oldu da, bunların saptıklarını gördüğün vakit peşimden gelmedin? Emrime isyan mı ettin?” (Harun:) “Ey anamın oğlu! dedi. Saçımı sakalımı yolma! Ben, senin: “israiloğullarının arasına ayrılık düşürdün; sözümü tutmadın!” demenden korktum.” (20Taha/92-94)
Aklını işlet dediği için yaradan ve anlayıp kabul etmek için idrak şart olduğu için sorgulamak kaçınılmazdır.
Ama günümüz kurnazları aklı kullanmamayı imanın gereğiymiş gibi göstererek sağladıkları menfaati koruma derdinde olduklarından sorgulamanın imanı zayıflatacağını hatta ve hatta imansız insanın sorgulayacağını iddia ederler.
Oysa aklını kullanan insan bilir ki idrak için sorgulama gereklidir.
Burada asıl komedi bu iddia ile Kur'an'ın bilime, akla uymadığını, ters düştüğünü ifade etmektir.
dinler dogmatiktir, yani dine ait tanrı öğretileri (kuran gibi) mutlak doğrudur ve doğruluğu değişmez. bu açıdan değişime kapalıdır. değişmeyecek bir şeyi de sorgulamak, eleştirmek en az kendi kadar saçma ve mantıksızdır. o yüzden dinler özellikle islam kesinlikle sorgulamaya izin vermez. sorguladığınızda zaten dindeki mantıksızlıklar, yanlışlıklar, bulunulan çağın değer yargılarına uzaklığı ortaya çıkmaya başlar, bu durumda dine mensup kişiler tarafından hoş karşılanmaz, fitne çıkartmak olarak adlandırılır.