birûni: (973 - 1051) galilei'den 600 yıl önce dünyanın döndüğünü söylemiştir.
billimsel bulus diye anlandirilan seyler bu tur adamin soyledigi bir soylemden fazlasi degildir.
islam iste boyle bir noktadir.. cehaletin surundurdugu bir kultur.. dunya donuyor diyen birine billim adami der.. cunku adamlar gidipte yer cekimi kanunu elektirigi felan bulacak degill.. bu da iidir.
müslümanların medeniyete hiçbir katkısı olmadığını öğrenmemize vesile olmuş başlık. * birûni: (973 - 1051) galilei'den 600 yıl önce dünyanın döndüğünü söylemiştir. ebu'l-vefa: (940-988) yoğunluk aleti piknometre, matametikte kosinüs formülü, sekant, kosekant kavramaları ve üçgenin alan formülleri ebu bekr zekeriyya râzi: (865-925) ilk göz ameliyatı, bağırsağın ameliyat dikişlerinde kullanılması, ameliyat sonrası oluşan iltihapları çıkaran seton (kıl fitili), petrolün ilk defa damıtılıp naft adı altında kullanılmaya başlanması el cezeri 1136-1206: ilk robotlar ve sibernetik ilmi. ayrıca pistonlu motorlarda kullanılan ve doğrusal hareketi dönme hareketine çeviren krank mekanizması. cabir bin hayyan: (721-815) çeliklerde paslanmanın önlenmesini sağlama. maddenin en küçük parçasının cüz-ü la yetecezza (atom) olarak tarifi ve parçalandığında bağdat'ın altını üstüne getirebilecek enerjiyle yüklü olduğunun tespiti. lagari hasan çelebi: (1633) barutla çalışan iki katlı ve yedi kollu bir roketle, 2.5 km yol katederdek uçuş denemesi yapılması uluğ bey: (1393-1449) dünya'nın güneş etrafındaki dönüşünün 365 gün 6 saat 9 dakika 6 saniye olduğunun günümüzdeki değerden sadece 58 saniyelik farkla hesaplanması hazini: (1100-1155) newton'dan 500 yıl önce yerçekimi ivmesinin bulunması ebu'l-heysem: (965-1051) görme hâdisesi ve anatomisinin açıklanması; karanlık oda, mercek, prizma, aynalar, optik, atmosfer basıncı, atmosfer tabakasının kalınlığı gibi konularda öncü çalışmalar ebu yusuf el kindi: (796-87) einstein'dan 1100 yıl önce rölativite (izafiyet-görecelik) teorisinin ortaya atılması.
müslüman toplumlar kendilerine yazık etmekte. yüzyıllardır savundukları ve benimsedikleri islam dini,kendilerini sömürüp sistemin bir kölesi haline getirmektedir.fakat çok üzücü bir ironidir ki,hiçbir müslüman bunun böyle olduğunu kabul etmek istemez.Müslümanlar her ne kadar islam dininin zorlayıcı olmadığını söylesede bu iki kelime yani islam-baskı sürekli olarak birbiriyle bağlantılı olarak karşımıza çıkıyor. ilk olarak devleti ele geçiriyor ve devletin her bir kurumuna kendi egemenliğini kabul ettiriyor.daha sonra belirli kurallar koyuyor ve kuralları uygulamayanlara çağdışı fiziksel eziyetler yaptırıyor.eziyet ve baskının olduğu toplumlar ise (genellemek gerekirse müslüman toplumlar) sosyolojik olarak "çekinik toplum" özelliği kazanıyor. cinselliği düşman görüyor.çabuk boyun eğiyor ve hayatın çekilmez olmadığına kendini inandırıyor.
ve tabikide dünyaya ayak uyduramıyor.hristiyanlar ise bunun böyle olduğunu görmüş ve tırnaklarıyla kendilerini değiştirmeyi başarmışlardır.oysa ki hristiyanlarda kilisenin etkisindeki bir yaşamda aynı müslümanların halindeydiler.avrupa nın bir zamanlar yaşadığı karanlık çağ,müslümanların şimdi yaşadığının aynısı.bunu çabuk atlattılar.ve bu nedenle ki sürekli gelişmekteler.köle değil,insan olduklarının farkına vardılar. uygarlıklarının başarılı olmasındaki sebep çalışmak değil,özgür olmaktır.
müslümanlar,laikliği benimseyemedikleri için böyleler. türkiye dışındaki bütün müslüman ülkeler din ile yönetiliyor. bu ülkelerin toplam nufusu neredeyse dünyanın 6 ta biri. dünyada geri kalmış ülkeleri bunların oluşturması tesadüften ibaret olamaz.islamın devlet üzerine,devletin de kişi üzerine etkisi bu sonuçları yaratmakta.
not: eksileyenler geri kalmalarındaki sebebi muhtemelen "tembeliz,çalışmıyoruz" olarak açıklıyor.vay anasını sayın seyirciler