Yavuz Sultan Selim; Suriye, Filistin, Hicaz ve Mısır'ı fethedip Türk Memlük Sultanlığı'na son verip halifeliği 6 Temmuz 1517'de istanbul'a getirdi. Kahire Sarayı'ndaki Haşimoğulları'ndan Mehmet Ebu Cafer, Mısır Abbasilerinin son halifesi olarak Sultan Selim lehine- kuşkusuz kılıç zoruyla halifelikten feragat etti. Osmanlı'nın halifeliği istanbul'a getirdi. Çünkü Safevilerle savaşıldığı için halifeliği,şiiliğe karşı Sünni doktrini olarak kullanmak istediler. Araplar ise, hilafet şartının Kureyş soyundan olması gerektiğinden hareketle Osmanlı halifeliğini hiçbir zaman kabul etmediler.
18. yüzyılın ortalarında Muhammed Bin Abdülvehhab tarafından temelleri atılan Vehhabilik hareketi, 19. yüzyıl başında Osmanlı halifesine karşı dört kez (1803 - 1804 - 1806 ve 1811) ayaklandı. 1822'de ise Suud Devleti'ni Riyad'da kurdular.
Sünni doktrinini reddeden Asr-i Saadet peşindeki Vehhabilik, Osmanlı Devleti ve uleması tarafından hem siyasi hem de dini olarak kabul görmedi. Reddediliş cunhuriyet döneminde de sürdü. En Sert çıkışı Ahmet Ziyaeddin Gümüşhanevi gibi nakşibendi olan Hüseyin Hilmi Işık yaptı; Vehhabiliği islam'a saldırı olarak değerlendirdi ve bunun ingiliz projesi olduğunu yazdı. Rabıta'ya hep muhalefet yaptı.
Yani Nakşibendiler Vehhabiliğe hep karşı durdu.
Fakat şunu da hatırlamakta fayda var. Osmanlı tarihinde Türkleri yok etme stratejisini ilk Yavuz Sultan Selim başlattı. ikinci Büyük kırılma ise 2.Mahmut döneminde, 1826 yılında gerçekleşti. Yeniçeriler ve Bektaşiler, yani Türkler biçildi. Bektaşi - Alevi dergah ve tekke postnişlerine Nakşibendiler getirildi. (Hacı Bektaşi Veli türbesinin başına bile Nakşi şeyhi atandı)
Peki nakşibendiler nereden geldi?
Vehhabiler gibi Kürtler de 19. yüzyılın başında Osmanlı'ya isyan etti. Osmanlı, yarı otonom kürt beyliklerini (Soran, Bahdinan, Botan, Baban Emirliği) dağıtırken, aynı dönemde bölgede dinsel açıdan bir başka değişim daha yaşandı. Bu değişimin öncüsü bir din adamıydı. Şeyh Halid-i Bağdadi.
1779'da Kuzey Irak'ta Süleymaniye'de doğdu. Kadiri tarikatındandı. Hocası Şeyh Abdülkerim Berzenci'nin vefat etmesi üzerine, Süleymaniye'deki medresenin sorumluluğunu aldı. 1809'da Süleymaniye'yi ziyaret eden Mirza Rahimullah Azimabadi adındaki Hindistanlı bir derviş hayatını değiştirdi. Hindistan'a gidip Nakşibendi şeyhi Abdullahi Dehlevi'den el aldı. Süleymaniye'ye Dehlevi'nin halifesi olarak döndü. Artık Kadiri değil, Nakşibendi idi.
Kadiri Şeyhi MAruf Berzenci, Bağdadi'yi "sahtekar, sapık ve yogi" olmakla suçladı. Valiye bile şikayet edildi ama Bağdat Valisi Said'in koruması altına girdi. Süleymaniye'de ilk Halidiye tekkesi'ni devlet kontrolünde kurdu.
Sonraki yıllarda, başta Kuzey Irak olmak üzere kurduğu tüm dergahlarda kürtçeyi eğitim dili olarak kullandı. 1826'da hac dönüşü Şam'da koleradan ölümüne kadar binlerce müride sahip oldu. Halifeleri istanbul'da güçlendi. Şeyhülislamı bile etkilediler.
Şanslıydılar; Osmanlı Yeniçerileri ve Bektaşileri ezerken nakşibendiliği "resmi tarikat" olarak benimsedi.
Nakşibendiliğin Hanefi-Matürüdi çizgisi; Halid Bağdadi ile değişti. Şafi Eş'arilik ile birlikte Selefilik de tarikata hakim olmaya başladı.
Bununla birlikte kürt başkaldırı önderlerinin Nakşibendi olması ilginç ve irdelenmesi gereken bir noktadır. Bırakın Osmanlı'yı,
Şeyh Said'den, Menemen'deki ayaklanmayı organize eden Şeyh Esad Erbili'ye kadar Cumhuriyet Türkiyesi'nde de isyana kalkışanlar hep Nakşibendi Halidiye Kürt Şeyhleri oldular. Nakşibendi Kürtler, Osmanlı ve Türkiue merkezi hükümetine karşı isyan ederken, Türk nakşibendiler hiç ayaklanmadılar.
Günümüzde ise Kürt ve Türk nakşibendiler Selefiye gölgesine girmiş gibidirler. Bu arada ortadoğu'da da ilginç gelişmeler yaşanmaya başladı. Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz El Suud Mısır'daki ihvan meselesinden dolayı TAyyip Erdoğan'a bir kırgınlığı var.
Bilindiği üzere Kral, (ve mısır selefileri) Kral Suriye politikasını da değiştirdi.
Eş'şuruk gazetesine göre; Katar, kanlı bıçaklı olduğu Suudi Arabistan'da darbe yapmak istedi ama başaramadı. Kral, bu nedenle istihbarat Başkanı Prens Bandar Bin Sultan'ı görevden aldı. Fars Haber Ajansı'nın haberine göre de Suudiler, Türkiye'deki haberalma bürolarını da bu nedenle kapattılar.
Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olduktan sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Azerbaycan dışındaki ilk gittiği yerin Katar olması ilginçti. Ve en önemlisi Suudiler Abdullah Gül'ün desteği ile Tayyip Erdoğan'ın karşısına Ekmel Bey'i çıkardılar.
29 Haziran 2014 tarihinde ise Işid lideri Ebu Bekir Bağdadi halifeliğini ilan etti. Ülke basınında pek kimse önemsemedi ama Vatikan bu çıkışı önemsedi.Papalık Dinlerarası Diyalog Konseyi Başkanı Kardinal Jean Louis Tauran şöyle dedi: "Bütün dünya, modern Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün 29 Ekim 1923'te sonlandırdığı halifeliğin, yeniden diriltilmesini hayretle izliyor."
Katolik din adamının Işid sorununa halifelik açısından bakması ilginç olsa da Vatikan'ın öyle boş konuşmayacağından yola çıkarak acaba kapalı kapılar ardında islam Dünyası'nın liderinin kim olacağı kapışması mı yaşanmakta? (Soner Yalçın, Sözcü,25.09.2014)
hz. muhammed'dir. zaten ölümünden çok geçmeden müslümanlar birbirine düşman olmuşlardır. bin bir parçaya bölünmüşlerdir. o saatten sonra da islamın lideri olduğunu iddia edenler sadece belli bir mezhebin liderliğini yapmıştır.