hangi islam? arapların yaşadığı lüks, şatafatlı, para pul içinde yüzdükleri, kardeşi aç mı tok mu düşünmedikleri, dünya yansa umursamadıkları islam mı? yoksa dünyanın herhangi bir yerinde ki müslümanın açlığa, zulüme, savaşa, teröre karşı direnmeye çalışırken yine de şükrettikleri islam mı? arapların ki çoktan bozulmuştur.
din bozulmaz. allah'ın net bir şekilde ifadesi var koruduğuna dair. ama işte insan bozulur, nesil bozulur. nasıl mı bozulur. işte şu aralar gördüğünüz müslümanlar gibi bozulur. insan kendini hem ilmi hem dini eğitmezse çokta kolay bozulur. eğitimsiz olursan, dinin bilmezsen, ilmin olmazsa her olayda, her gelişmede provoke olmaya, kullanılmaya el verişli bir hale gelirsin. buda müslüman düşmanlarının, dünya düzenini kendi istediği gibi tek elinde tutmak isteyenlerin pek tabi işine gelir. yeri gelir maşa yaparlar, yeri gelir canlı bomba yaparlar, yeri gelir eğitimli hain yaparlar.. o kadar çok ki örnek. gündemden düşmüyor örnekler siz çoğaltın.
misal, bir müslüman kardeşin namazda oturur halde tahiyyatın sonunda baş parmağını kaldırdı diye "aha bu şirk bu ne yapıyor bu islamda yok bunların mezhebi zaten bozuk bunlar müslüman bile değil" diye bas bas bağırırsan işte o zaman kafir sen olursun. ey müslüman beynini kullan. kendini eğit. allah o beyni boş boş taşıyasın diye vermemiş. beynini kullan. kendini eğit ve olayları öyle değerlendir. sen ne salak adamsın ey akılsız müslüman. böyle yapmakla dine zarar veriyorsun, insanlara zarar veriyorsun. hesabına sormayacak mı inandığın allah. tekbir getirerek boğazını kestiğin vatandaşın hesabını sormayacak mı allah. sen nasıl bir zalimsin. bir müslüman kardeşine fikir değişikliğinden dolayı yaptığın zalimliğin, düşmanlığın yarısını başındaki senin ipini tutan o asıl zalimlere yapsaydın bu kadar beter halde olmazdık müslümanlar olarak.
Tabiki bozulmuştur, bozulması da normaldir. O dönemin Arap yarımadasının mevcut şartlarına göre hazırlanan islamiyet, şimdi ki döneme ayak uyduramamıştır.
islamiyet insanların nezninde bir inanış şeklinden çıkıp, gövde gösterisi ve ticari bir alan olmuştur.
Ramazan'da daha lüks sofralar ve davetler,
Her yaz tatile gider gibi hacca ya da umreye gitmeler,
Zekat ve fitre adı altında çocukların ya da muhtaçların taciz edildiği, kara paraların deli gibi aklandığı vakıflar, dernekler kurmalar,
Kurban kesip, ihtiyacı olana değil de, diğer kurbana kadar yetmesi için eti kendine saklayan insanlar,
Kıldıkları namazı, yaptıkları ibadetleri insanların gözüne sokmaya çalışanlar,
Şehadet getirip ardından o ağızla kalp kırıp, hak yiyenleri gördükçe kimse bana islamiyet değişmedi diyemez zaten.
Kur'an-ı kerim'e göre yaşarsan dinini bozulmamıştır ki bunun garantinisi zaten allah veriyor. Ama sen hacıya, hocaya uyarsan, kur'an yerine hadisleri okursan, sapkın insanların yazdığı kitapları sahiplenirsen bozulmuş diyebilirsin.
Emeviler zamanında orijinal orijinal kur'an metni ortadan kaldırılmış ve istinsah edilen (kopyalanan (matbaa olmadığı için el yazısıyla kopyalama yapılıyordu)) metinlerde ilave edilen harekeler ve sesli harflerin anlam kaymasına/kaybına sebep olduğu uzun süredir tartışılır.
bazı hadis kaynaklarında görülen "Muhammed'in vefatında ashabın cenaze işleri ile meşgul iken bazı Kur'an sayfalarını bir keçinin yemiş olduğu" rivayeti ve benzeri diğer bazı rivayetler gene ayrı bir tartışma konusudur.
Yemen'de bulunan "San'a Kur'an parşömeni" üzerinde yaptığı ayrıntılı radyokarbon incelemeleri neticesinde gerd-rüdiger Puin, Kur'ân'ın islam peygamberi Muhammed'in henüz peygamber olmadan evvelki döneminde yazılmış olan birçok hikâyeleri ihtivâ ettiğini ifade etmiştir. Puin'in bulgularının tartışmalı oluşu ve Müslümanları rencide edici nitelikte bulunması nedeniyle araştırmaları Yemenli yetkililer tarafından durdurulmuştur.
Kur'an'ın kaynağına yönelik ilk eleştirilerden birisi bir vahiy kâtibi tarafından dile getirilmiştir. Enes bin Malik'in sözleri şöyledir: ”Bir adam vardı. Neccaroğullarından, Hristiyan'dı, Müslüman olmuştu. Bakara ve Ali imran surelerini okumuştu. Peygambere de vahiy yazıyordu. Sonra, yeniden Hristiyan oldu ve kaçıp Hristiyanlara katıldı. 'Ben ne öğretip kendisi için yazdımsa, Muhammed yalnızca onu bilir, başka bir şey bilmez,' demeye başladı."
Ebu Hüreyre'den rivayet edilen bir hadis şu şekildedir; "Ehl-i kitap, Tevrat'ı ibranice olarak okur, bize de Arapça olarak açıklamasını yaparlardı. Buna karşılık Muhammed bize, 'siz onları ne doğrulayın, ne de yalanlayın' derdi". Yazar Arif Tekin'nin makalelerinde ise Kur’ân'ın yazımından önce benzer anlatımları içeren yazılı metinlerin Muhammed'in elinde bulunduğu bilgilerini içeren rivayetlere yer vermektedir. Ayrıca Sümerler'den Yahudiliğe ve oradan da Kur’ân'a geçtiğini ifade ettiği çok sayıda uygulama ve inancın mevcûdiyetinden bahsetmektedir.
islâm ilahiyatçılarınca ihlas suresi gibi Kur’ân'ın bazı ayetlerine dayandırılan tevhid ilkesi gereği, Tanrı yaratılmış olanlardan hiçbirine benzeyemez ve benzetilemez (Muhalefetün lil havadis). Bu benzetimleri (antropomorfizm) yapanlar dindışı (kafir) sayılırlar. Ancak bu kuralın bazı ayet ve hadislerde ihlal edildiği eleştirmenlerin dikkatlerinden kaçmamıştır.
Kur'anda zamir, isim ve sıfatların uygunsuz kullanımı, müzekker-müennes uygunsuzluğu, tekillik-çoğulluk kurallarına uyulmaması gibi değişik kategorilerde incelenen çok sayıda gramer uygunsuzluğu bulunur. Bu uygunsuzluklar değişik teorilerle izah edilmeye çalışılmıştır. Konu farklı kişilerce hata veya istisnai kullanım olarak değerlendirilir. Kur’ân'daki gramer uygulamaları ile ilgili bir iddia da gelecekle ilgili ifadelerde mazi (geçmiş) sigasının kullanımıdır. Buna göre bu şekilde anlatımın başka örnekleri de bulunmakta ve Ay'ın gelecekte parçalanacağı Kamer suresinde bu şekilde anlatılmaktadır.
islam dini bozulmamıştır.
çünkü bu din kıyamete kadar allah tarafından korunacaktır.
ama müslümanlar bozulmuştur. inandıkları gibi yaşamadıkları için yaşadıkları gibi inanmaya başlamışlardır.
her kafadan bir ses çıkmış,heva ve heveslere din olarak inanılmaya başlanmıştır.
