iskenderiye gerçek adıyla (alexandria) , M.Ö 332 yılında Büyük iskender gerçek adıyla (alexander) tarafından kuruldu. Büyük iskender’in ölümünden sonra imparatorluk dağıldı ve kumandanlarından Lagus’un oğlu Ptolemaios’in eline geçti. O da Mısır’da krallığını ilan etti. Ptolemaios savaşmaktan çok bilime, sanata önem verirdi. iskenderiye’yi şehrin merkezi yaparak sanata ve bilime yakışır bir hale getirdi. Burada inşa ettirdiği en önemli eser ise iskenderiye Kraliyet Kütüphanesi‘ydi. Bünyesinde bulunan arşivi, müzesi, botanik bahçesi, rasathanesi, insan vücudunun incelenmesi için kurulmuş olan anatomi odası ile günümüz üniversitelerine benzeyen bir yapısı vardı.
alexandria kütüphanesi ile ilgili daha fazla bilgi için; ilgili kitap ve film: (bkz: bana deli derlerdi) (bkz: agora)
alexandria Kütüphanesi’nin
bulunduğu alana 2002’de, ilk dönemindeki işlevine uygun şekilde büyük ve
modern bir kütüphane yapıldı. ama iş işten geçmişti ve insalık bir kez daha geç kaldı.
Hristiyanlığın doğuşunda paganlar tarafından kullanılan, geliştirilen ve korunan; şuanda hiçbir kalıntısı bulunmayan kütüphanedir. Eğer daha iyi korunabilseydi şuan güneşte mangal yapıyorduk...
Misir'da bulunan, ilkcagin ve Ortacagin en onemli kutuphanesidir. Makedonya Krali Buyuk Iskender (Mega Aleksandir) olumunden sonra kurulmustur. Ozellikle Hellenistik Kulturunun ornekleriyle dolu zengin bir kutuphaneydi.
islam biliminin yükselişi göz önüne alınırsa (karanlık çağ denen orta çağ avrupa için karanlıktır islam ve doğu medeniyeti için değil) yakanların onlardan önceki medeniyetler olduğu ortada olan kütüphane. ya da içindekiler diğer islam merkezlerine taşınmış ve ardından da yakılmış olabilir. bu arada arkadaşın biri tezinden alıntı yapmış. umarım doktora falan almamıştır. 614 yılında hz. ömer'e mısır'ı feth ettirmiş.
içinde pagan tanrılarının heykelleri bulunduğu için yakılmıştır. bilgiyi öldürmek değildi amaç. yani öyle tahmin ediyorum. mantıklı açıklaması bu olabilir.
iki kez yağmalanmaya sahne olan cağnım kütüphane. bunlardan ilki hypatia döneminde olur. ki bu dönem aşırı sağcı bir hristiyanlık anlayışının yükseldiği, büyük roma imparatorluğunun son yıllarıdır. zaten kütüphane yakıldıktan bir kaç yıl içinde roma ikiye bölünür.
roma imparatoru i. theodosius hristiyanlığı benimsemiş tahtını garantiye almak için kütüphanenin yakılış ve yağmalanmasında sakınca görmemişti. bir nevi bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık. iskenderiye'deki hamam kazanlarının 6 ay boyunca buradaki önemli el yazmaları ve bilimsel kitapları yakıp taşları ısıttığı bilinir.
geriye içi boşaltılan kütüphaneden pek eser kalmamıştır. hz.ömer döneminde ise tekrar yağmalanıp yakıldığı bilinir. işin işgal boyutunu bir kenara bırakırsak. kütüphaneyi büyük iskender kurdurmamıştır. iskenderin ölümünden sonra helenistik dönem yıkılmaya başlayınca komutanlarından lagus'un oğlu ptolemaios i soter, iskenderiye'nin yönetimini ele alır. burada kendi krallığını ilan eder. savaştan pek hazetmediği için ülkenin ticaret ve bilimsel yönden gelişmesine büyük katkılarda bulunur. sonrasında şehir roma'nın idaresi altına girer. sezar'ın kuşatmasında sadece bir bölümü zarar görmüştür. buna yakma diyemeyiz.
sadece kütüphane değil aynı zamanda bir bilim merkezi olan ilim irfan yuvası. otopsi için bir anatomi odası, gözlemevi, her ülkedeki bitki ve hayvanlardan örnekler taşıyan bir yerken tahribi ve yakılması ile beraber insanoğlunun bilimde çok geriye gitmesine sebep olmuş kütüphane. iskenderiye kütüphanesi, konstantiniyye kütüphanesi gibi kitaplıklar günümüze kadar korunmuş olsaydı ve rönesans dönemindeki gelişmelerle beraber belkide 300 asır sonrasının teknolojisine sahip olurduk.
kimi çevrelerin yaygın inanışına göre Hz Ömer yakmıştır. Sonuçta Arap araptır, birkaç on yıl önce müslümanlık geldi diye eskinin cahil ve kafir arabı imana tam manasıyla gelip imanın yegane şartlarından biri olan bilime saygıyı ha diye kazanacak hali yok, medenileşecek adam olacak hali yok. Bu adamların arkasında binlerce yıllık bedevilik kültürü var.