işkence bilindiği bir insanlık suçudur, insan ahlakına ve onuruna kesinlikle ters düşen bir olaydır. buna göre işkenceyi savunmak ve onu övmekte aslında insanlık onuruna ters düşen bir olaydır ve insanlığa karşı suç işlemektir. kaldıki hiçbir tepki halkın tepkisi dışındaki hiçbir tepki meşru değildir ve geçersizdir.
12 eylül sırasında işkenceye uğrayanlar genelde örgütlü toplumu savunanlardır. bu nedenle eli belinde silahla dolaşanlar genelde salı verilmiştir ve politik suçlu adı altında yargılanmışlardır. o dönem yaşananları ancak yaşayanlar ve onların yakınları bilir. işin aslı bize öğretildiği gibi değil ya da bize gösterildiği gibi değil. 12 eylül'ün suçu ayrıntılarda ve detaylarda. asılanların çoğunun suçu ispat edilememiş boşu boşuna asılmıştır.
12 eylül anarşiyi yaratanları yok etmek için yapılmadı, asıl yapılış amacı örgütlü toplumun sesinin kısılmasıydı ve başarıldı. artık bizlere kalan şey 12 eylül ile hesaplaşmak ve onu tüm kurumlarıyla yok etmektir, onu yargılamaktır fakat işkence değil, insanlık bilinci ile tarih önünde küçük düşürerek.
ispat edilmiş ya da gerçek anlamda söylemek gerekirse hiçbir biçimde edilememiş hiçbir suçun olmadığı bir dönemdi 12 eylül askeri darbesi. örgütlü toplumu susturma asıl amaçtı fakat detaylarda ise 24 ocak kararlarının uygulanmasını sağlamaktı.
sağcı bakış açısı bize devlete her durumda itaat etmemizi söyler ve buna bağlı olarak devletin yanlış yaptığında bile desteklemimizi savunur. işte bundan yola çıkarak 12 eylül'ü savunmak, 12 eylül'ün yaptığı insanlık suçunu örtmeyecektir. onun asıl suçlu olduğunu bize gösterecektir. diğer bir yandan hiçbir araştırma şirketi gidip anket yaypı 12 eylül'de işkence görenlerin ruh hallerini sormamıştır,"sen suçlu musun?" dememiştir. 12 eylül cuntası 24 ocak kararların uygulanış biçimidir ve tüm işkencelerin ana yapısı siyasidir. halkın sesinin kısılması, sermayenin hızının arttırılması ile doğru orantılıdır 12 eylül işkencehaneleri.
12 eylül öncesi ortalığı geren taraflar vardı fakat silahlandırılan halk değil, paramiliter denilen yarı-askeri kuruluşlardı. 12 eylül öncesi yapılan katliamların hepsini bunlar düzenlemişti. fakat bu kesim hiçbir ceza almazken, geriye kalanlar işkence görmüş ve öldürülmüştür. işte bu insanlık suçunun, işkencenin gerçek yüzü. asılan 17 yaşındaki gencin suçu olmadığı sonradan ispat edildiği halde, akıllarda kalan fikir "asmayalım da, besleyerlim mi?" oldu.
işkence insanlık onuruna atılmış bir tokattır, diyarbakır cezaevinde baba ve oğulu bir odaya koyup, ilk önca babanın makatına sokulan jopu çocuğun agzına sokmuşlar, sonra çocugun makatına sokulan jopu bababın ağzına sokmuşlardır, şimdi babanızla beraber o odadasınız, sıra sizde...
darbeyi iyilemek diye bişey olsa yapalım da, yok oyle bişey arkadaşım dedirten eylemdir. hangi kafatasının içindeki beynini düzgün kullanmayı öğrenebilmiş aklıevvel kötülemez ki lan darbeyi diye haykırılası eylemdir. demokrasinin askıya alınmasına, binlerce insanın işkenceye uğramasına sebep olmuş bir darbeyi kötülemeyenin ahlını garışların!*
bu yılda ülkede bu derecede kaos yaratıcı şey olduktan sonraki durumda ülkenin normale dönmesi, elbette ki normal şekillerde olamayacaktı. olmamış da. halka yalan söylemek gerekiyor muydu? hayır. ama bu işte öküz altında buzağı aramaya gerek yoktur. yok şu düzeni şöyle yapmayı amaçlamışlar da yok o yok bu. aşınız efendim bunları.
darbe, demokrasinin bir unsuru değildir ama o zamanlar gerekliydi. o zamanlarda genç olan ve hiçbir yasadışı etkinliğe bulaşmamış kişilere, darbe öncesi dönemi sorarsanız, durumun vahametini kavrarsınız. yoksa sadece üniversite duvarlarına asılan afişler kadar fikriniz olur ve her şeyi yanlış tarafınızla anlarsınız.
peki ne ile yüceltecektik o darbeyi? sağ sol çatışmasını bitirmesiyle mi, toplum düzeyini sağlamasıyla mı? bunları mı sağladı bize o darbe? sağ sol çatışmasını bitirdiyse * yerine laik anti laik çatışması başlamadı mı? toplum düzenini sağlamak adına yapıldı desen toplumu kaosa götürmek dışında ne yaptı? avrupa bizimle ilişkilerini dondurmadı mı? her şey düzeldi diyen bir insan çıkabilir mi acaba o günleri yaşayanlar arasından? hiç zannetmiyorum. o darbeyi savunan pek fazla insan olduğuna da inanmıyorum. tamam yaşamadım görmedim ama biliyorum en azından anlatılanlardan biliyorum. kendi halinde yaşayan insanların evi basılmadı mı, ecevit'e benziyor diye evin babasının fotoğrafı indirilmedi mi duvardan * gencecik kızlar sorguya çekilmedi mi abileri sendika başkanı diye? kitaplar zararlı diye yakılmadı mı? anneler çocuklarını çocuklar babalarını bilinmeyen bir yerlere göndermedi mi yanlarında askerlerle beraber. gencecik kadınlar yıllarca çocuklarını tek başına büyütmedi mi babaları hapiste diye? işkence görenlerin açısından bakmasak o döneme sadece masum diye nitelendirilecek insanlar açısından baksak sadece yine savunulacak bir tarafı yok.