islami-kapitalist oligarşi ile tsk'nın hasım olduğu inancından kaynaklanan ve hem ulusalcı bünyede hem de islamcı bünyede şok etkisi yaratan karardır. Ulusalcı bünyenin " aaa hakkaten yokmuş! " şaşkınlığıyla, islamcı bünyenin de "yine belgeyi sümen altı ettiler!" sızlanmasıyla kendisini göstermektedir. Bu tür semptomların tedavisinde akp-amerika, ordu-israel ilişkilerine bakmak yeterli olacaktır. 12 mart'tan, 12 Eylül'e, 28 Şubat'tan 3 Kasım 2002'ye geçen süreçte ordu eliyle küreselleşen dünyaya ayak uyduracak ve amerika/israil'in ortadoğu politikalarına hizmet edecek islami-kapitalist bir oligarşi oluşturulmuştur. Bu olayı ise ordudan gelen çatlak sesin susturulması ve bozulan ordu-oligarşi ilişkisinin tekrar dengelenmesi olarak değerlendirebiliriz.
doğrusu irtica belgesinin genelkurmay tarafından inkar edilmesi olan durum. artık eskiden olduğu gibi medyadan tehdit ederek işleri düzenlemek sökmediği için, son derece gereksiz bir kurum olan askeri savcılık eliyle hukuki görünümlü inkar yoluna gidiliyor. doğan görünümlü şahin misali. halbuki hepsi aynı bokun laciverti. 2006'daki andıçın suçlusunu koruyan genelkurmay 2009'da aynı adamın* cunta faaliyeti dahilindeki başka bir suçunu ikinci kere örtbas etti.
cunta... yani anayasayı ve meşru hükümeti devirmeye çalışan şakiler... ve bunlar, yozlaşmanın dibine vurmuş ordu yönetimi tarafından kurumsal olarak kollanıyorlar. gözlerini cuntacıların akp muhalefeti yönlendirmeleriyle bağlamış, vatana ihanet suçunu tespit etmek için her an tetikte duran ulusalcılara sesleniyorum: bu kayırmanın adı vatana ihanettir. çünkü tarihte sabittir ki, içerdekiler bu tip işlerin hesabını sormazsa, bu yozlaşmanın gelecekte getireceği ortam sebebiyle dışarıdakiler durumdan faydalanıp o çok sevdiğiniz ulusu patlatacaklar. ülkenin çakma saygın kurumu, açıkça cunta kayırmaya kadar vardırdı rezaletini.
"kurda sormuşlar neden ensen kalın" diye; "kendi işimi kendim yaparım" şeklinde yanıtlamış. kıssadan hisseli benzer olarak deniz feneri hikayesi var bir de. anlayan anladı. anlamayanlar da anlayanlara sorsun. dokunulmazlık zırhıyla anamıza sövüp, hakaret edenlere çanak tutanların inançları kadar gerçek değil mi her şey.
Gerçek olmayan durumdur.Neden?irtica ile mücadele planları zaten Genelkurmay'da hazırlanır ve hazırlanmalıdır da. Ancak burada bahsedilen plan "AKP'ye darbe yapma Fetoşu devirme planıdır". Yani sahte olan darbe planıdır. irtica kelimesi kullanılarak gün geçtikçe savaş açılması zararlı,memleketin hayrına,demokrasinin temeli olan birşey imajı verilmektedir irticaya. Hacı yeşili vatandaşlar bunu bilinçli yapsa da gerçek vatanseverlerin buna karşı duyarlı olması,kötü niyetli olmasa da irtica ile mücadele planı dememesi gerekir.
Belgenin aslı taraf gazetesi tarafından gerekli kurumlara teslim edilemediğinden dolayı "fotokopi yoluyla darbe planlayanları" üzen olaydır.* Adı geçen albay da dava'da yargılanmayacaktır. Ancak şöyle de bir karar var: itiraza ucu açık bir şekilde karar verilmiştir. Yani diyor ki *: " Getir belgenin aslını, göstereyim sana işin aslını!"
askeri mahkeme çıkıp "evet kardeşim bu belge gerçektir, bizim içimizde komuta katından habersiz kanunsuzluklar yapan iş çeviren ekipler var ama öyle çöreklenmişler ki biz de tasviye edemiyoruz ama yaptıklarını da tasvip etmiyoruz davranışları hiç hoş değil hatta suçtur" mu diyecek !
tabiki de çıkıp bu belge sahtedir diyecektir. alternatif yoktur. seçenek yoktur.
şemdinli olayını hatırlıyor insan, sivil yargının 39 yıl ceza verdiği zanlılar askeri yargı kararıyla beraat etti...
hukuki bir karar değildi askeri bir karardı, komutan sicil verdiği kendinden rütbece ast konumundaki yargı üyesine bu emri verdi ve emir demiri keser biliyorsunuz mütalaa olmadan hadise böylece neticelendi.
genelkurmayın düzelme sürecine girdiğini gösteren açıklama. eskiden olsa size lan bizim görevimiz bu derlerdi. şimdi mahçup bir edayla yok diyebiliyorlar. böyle giderse 150 yıl sonra normal bir orduya sahip olacağız.
askeri yargı en ciddi çalışan kurumlardan biridir. koskoca bir paşayı bile yolsuzluktan dolayı er rütbesine indirmiştir. (sivillerde, yolsuzluktan dolayı koltuğundan alınıp hesap vereni daha hiç duymadık mesela) askeriyede bir bulgur alımına bile şifre verilirken eğer darbe yapacaksa kabak gibi açıktan başlık atarak "akp yi bitirme planı" denmez mesela. (hem denizcilerin darbe yaptığına ben yakın tarihte hiç duymadım. en lıght kesim onlardır çünkü) durum böyleyken, daha en başından fotokopi olduğunun herkesin kabul etmesine rağmen kendi ordusuna bu kadar düşmanlık, bu kadar hainlik yapmak bazı bünyelerin kimliği olmuş. hem ne ala memleket valla ya, sorunların üstüne ört bir darbe şalı her daim.
şu hale rağmen, varolduğu iddia edilen belge akp'nin işine yaramıştır. seçmeninin gözünde imajını pekiştirmiş; liberalini, falanını, filanını az daha yamacına çekmiştir.
bu tip bir şeyden akp'nin zararlı çıktığını gören ? daha annesinden doğmadı yavrucak.
fethullah gülen ekibinin komplosunun elinde patladığının resmidir. komplo, şantaj, tehdit, iftira demek ki her yeri sarmamış hala.
edit: silinmeden önce başlık da benimdi, nasıl kızdırdıysa artık...
sahtedir efendim. bu ülke demokratik laik sosyal bir hukuk devletidir. askeriye milli savunma bakanlığına bağlı bir devlet kurumudur. bu güne kadar hiç darbe yapmamıştır, yapmayacaktır.
bir kesimi ikna etmeyecek olan karardir. o kesim bellidir.. ikna olmamalarinin nedeni yusuf & yusuftur.. ayni anda aleyhlerine donen libananco ve ergenekon davalari ile zaten hep aleyhlerinde olan deniz feneri davasinin gidisatindan dolayi oldukca gergindirler.
ahmet altan kapatıyoruz, elemanlarımızın hakkını ödeyemiyoruz diye ağlamaklı bir yazı yazar. sonucuna taraf gazetesi göt olur. ama onlar bunu dert etmez. alışıklar nasılsa.
kurda sormuşlar, "kuzuyu sen mi yedin?" diye. "inanmıyorsanız gidin kurtlar meclisine sorun" demiş. kurtlar meclisi de ne karar vermiş biliyor musunuz? kuzunun aslı bulunamadığı için kurdun kuzuyu yemediğine karar vermişler. belki ırmağa düşmüştür, yazık hakkını yemeyelim kurdun.
akıllara andıçların gerçekliğini genelkurmay'ın kabul etmesini, "lahika" belgesini "komuta katında onaylanmış değil" diyerek yarım ağızla reddetmesini, darbe günlüklerinin özden örnek'in bilgisayarından çıktığının resmi raporla tespit edilmesini getiren belgedir.
ha birisi soracak olursa, askeri savcılığın açıklamalarından alıntı yapın. zaten başka da avukat bulamazsınız kendine.
kanıtları ne? "bu tür belgeleri sızdıranlar ışık evlerinden"miş!
komik olan kimilerinin ısrarla genelkurmayın dolambaçlı cümlelerine inanmak isteyişleri ve taraf'ın bu konudaki ısrarının demokrasi için ne denli yaşamsal olduğunu anlayamamaları.
taraf gazetesinin bugünkü sayısında tan oral usta, imza gerçek adam sahte diyordu, irtica ile mücadele planı belgesi hakkında... genelkurmay askeri savcılığı az önce "bu belge genelkurmay karargahında'da hazırlanmamıştır" kararına vardı. sanki mesele buydu da, biz de bilgilendik. şıracı ve bozacının birbirlerine tanık olurkan hiç olmazsa anlaşılır bir mantığı var. askeri savcılık ile genelkurmayın ise bu mantığı yok ve anlaşılıyor ki, buna ihtiyacı da yok. çünkü karşısında esas duruşa geçip ne dese inanmaya hazır, "askeri" ve "asgari" eğitimden geçmiş harika bir topluluk var. insanın mantığa niye ihtiyacı olsun ki?
eee, bu durumda imza gerçek, adam gerçek ama galiba örgüt sahte, demekten başka çare kalmıyor.
belge orhun kitabeler gerçekliğinde olsa bile sahte denecekti zaten.ordu bundan önce de hiç darbe yapmadı girişiminde bile bulunmadı,süper deemokrattı sadece ülke savunmasıyla ilgilendi bla bla bla.