sadece sinema olmayan sinemadır.
bilindigi gibi islam alemi dort bil koldan yabozlığın baskısı altında bir çok ülkede islami kurallar adı altında gericilik politikaları hüküm sürmekte kadınlar ezilmekte falan filan bunlar zaten bilindik şeyler.
iran sinemasıyla bunun ne alakası ise bence şudur.
bu gericilik akımının nedeni bence islamın sorgulanmamış bir din olmasından ileri geliyor efendim bakınız hristiyan batı alemi orta çağda kanlı geçen süreçler baskılar devrimler falan derken bir şekilde klise ile olan tartışmasını yaptı ve olayı kapattı. biz ise dinin dogmalarını tartışmaya henüz açabilmiş değiliz islamiyette söylenenin tam aksine zorlama bir islamiyeti yaşamaktayız baskılar çok fazla.
peki efendim batı alemini aydınlanma çağına iten şey neydi reform ve rönesans hareketleridir pek ibu rönesans döneminde falan en büyük silah nedir?tabi ki sanat.işte doğudan yükselen bir sanat olan iran sineması gerek baskıcı hükümetlerin sansüründen geçmek için 40 takla atarak, sembolleri kullanarak anlatım yaparak islami rönesansın sanki başlangıç tuğlasını koydu gibi gelmektedir bana.
Humeyni'nin şeriatçı darbesinin neredeyse hiç dokunmadığı sektördür. islam Devrimi'nden sonra çok az sayıda iran sinemacısı ülkeyi terk etmiştir. yönetmenlere inanılmaz bir çekim özgürlüğü verilir ancak aynı özgürlük vizyon sürecinde verilmez. "git cannes'da ödül al gel" denir. Nitekim ünlü iranlı yönetmen makhmelbaf'ın bir filminde oyuncu seçimi yaparken, rol almak isteyen bir genç kıza, "ne için oyuncu olmak istiyorsun" diye sorulur. Kızın cevabı ilginçtir: "Sevgilim paris'e kaçtı. sizin filmleriniz Fransa'da hep yarışıyormuş. filminizde oynarsam beni de oraya götürürsünüz, sevgilimin yanında kalırım... " enteresan işte.
ülkede uygulanan tüm yasaklara ve de çok düşük bütçelerle çekilmiş olmalarına rağmen oldukça başarılı örneklerini çeşitli festivallerde gördüğümüz filmler bütünü. en dikkat çekici özellikleri simgesel filmler olmalarıdır. uygulanan sansürler iranlı yönetmenlere istediklerini istedikleri gbi anlatma özgürlüğü vermeyerek onları simgesel bir dil oluşturmaya itmiştir.
(bkz: söğüt ağacı)
(bkz: 20 parmak)
oyuncu kullanmadan, bacak, göğüs filan göstermeden, kan dökmeden ve dövüş etmeden mükemmel filmler çıkaran sinema. her şey simgesel ve çok yalın. derin filmler hepsi... kimse de oynamıyor, mesela bir inşaatçı mı lazım, gerçeğinden oynatıyorlar ve insanlar bunu şahane yapıyor çünkü zaten inşaatçı! bir film boyunca eli eline değmiyor aşıkların, ama hollywood'da işlenen aşklar bunun yanında devede kulak bile değil.
sansur nedeniyle simgesel anlatımın sıkca kullanıldıgı sinemadır. ozellikle islam reformundan sonra hissedilen baskı nedeniyle filmlerde kadın oyunculara verilebilecek rollerin kısıtlı olması nedeniyle * filmler daha cok cocukların hikayelerinin anlatıldıgı masum hikayelerden olusur. abbas kiorastami,amir naderi ,majid majidi ,bahram beizai , mohsen makhmalbaf iran sinemasının unlu yonetmenleridir. iranda reformistlerin iktidara gelmesiyle biraz rahatlayan sinemadır hatta bayan yonetmenler bile cıkmaya baslamıstır.a
başörtülü kadınların oynadığı filmlerin de sanat filmi olabileceğini ispat etmiş sinema. kıt imkanlarla büyük işler başaran bir yönetmenler kuşağının yarattığı sinema ekolü
1900 yılında Mirza ibrahim Han Akkasbaşi , Kaçar şahı Muzafferuddin Şah'ın emriyle film kamerasını ilk olarak iran'a getirerek iran sinemanın kurucusu ünvanını almıştır.
iran'da filme alınan ilk görüntüler, Mirza ibrahim Han'ın , Şah ve saray halkını eğlendirmek için hazırladığı görüntülerdi. iran'ın ilk uzun ve konulu filmi ise 1929 yılında Avans Oganyats'ın yönetmenliğinde çekilen Mavi ve Rabi'dir. 1900-1979 arası dönemde iran filmlerinin pek çoğunun karakteristik özelliği, sinema dili ve tekniğinin iptidai şekilde kullanıldığı, biraz da cinsellik ve şiddet katılmış, yüzeysel ve özensiz melodramlar olmalarıdır. Zamanla iran sineması kendi kimliğine yeniden kavuşmuş ve gerek form gerekse içerik bakımından kimi iniş çıkışlardan sonra layık olduğu yere ulaşarak, tüm dünyanın övgüsünü kazanmıştır. iran sinemasının uluslararası alandaki en önemli başarıları, Gökyüzünün Çocukları filminin Oscar adayı olması, Kirazın Tadı filminin Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye ödülünü almasıdır. *