ah be ipek be..
az evvel haberim oldu senin kaybından. tanımıyorum seni, hiç görmedim. adını bile ölümünle öğrendim. de ipek; neden? bak boğazım düğümleniyor. yutkunamıyorum. demir bir leblebi gibi kaldın boğazımda.
neden?
bizim büyük çaresizliğimiz nedir ki intihara sürüklüyor? bir insan nasıl alabilir kendi canını? o boğaz köprüsünün korkuluklarına geldiğinde, hiç mi korkmadın ölmekten? düşerken o birkaç saniyede aklından neler geçti? kimleri düşündün? suya çarpınca neler hissettin? hemen mi verdin canını, direndin mi?
of be ipek..
niye gittin? hani en hayırlısı sıralı ölümdü? bak ne güzel evlilik hazırlığı da yapıyormuşsun. iş yerinde üç beş problem çıktı diye yapılır mı? kıyılır mı cana?
dün ne oldu biliyor musun ipek? paylaşayım seninle. belki okuyorsundur.
uzun bir müddet ben de çekip gitmeyi düşündüm bu hayatı siktir edip. ne yaşayacağım lan dedim. hiç arkadaşım yok, dostum yok. başıma bir şey geliyor; paylaşacak insan yok.
her neyse, dün, yatağa giderken biraz başım döndü. sendeledim. ve bayılacak gibi oldum. masaya tutunmaya çalışırken de yere düştüm. sert bir şekilde kafamı sehpaya çarptım.
çok acıdı be ipek.
oradan kalkamadım 5-6 dakika. mal gibiydim. sahne hayal et; bir adam, yerde 2.80 uzanıyor, etraf bok içinde, pizzası yarım kalmış. televizyon açık, boş bira şişeleri orda burda; bir adam yerde uzanıyor.
uzanıyorum yerde. aklımda tek şey var; ''ya ölürsem?''
evet ipek.
orada ölsem inanır mısın beni belki günlerce bulan olmaz. muhtemelen kokudan komşular rahatsız olup içeri girerler. o derece yalnızım. hani ıssız adaya düşsem, o kadar idmanlıyım ki rahat rahat yaşarım. hiç yabancılık çekmem. yanıma üç eşya bile almam. o derece.
ve işte ipek, ölümden çok korktum o anda. kafamı sehpaya çarpıp yere indirene kadar, yani saniyenin bilmem kaçta birinde; aklımdan neler geçti neler... annem, babam, kardeşim, büyüklerim, akrabalarım, kuzenlerim; ailem kısacası. arkadaşlarım, kırgınlıklarım, pişmanlıklarım..
çok korktum ipek çok.
ölmekten çok korktum ben. ve sen; neden? nasıl? nasıl kıydın gerçekten? yanlışlıkla elimi kesince bile dayanamıyorken acısına ben, ölümü düşlüyordum. sen, nasıl bir acı yaşadın da ölüme göğüs gerdin?
sabah sabah beni o kadar üzdün ki ipek. ah be ipek...
ruhun şad olsun,
umarım orada bir yerlerde şu anda huzurlusundur.