Maliyetin görece az ancak aracı kişi ve kurumların kar payının çok yüksek olması sebebiyle müteahhit, belediye, arsa sahibi, malzemeci, emlakçı, yapı denetim firmaları, banka gibi pek çok paydaşın şimdiye kadar pastadan hatrı sayılır miktarda pay götürdüğü ancak son fiyatın nihai kullanıcı için artık ulaşılamaz bir noktaya varmasından dolayı satışların durduğu sektör.
Kanımca burada devletin en büyük yanlışı son kullanıcı Lehine çözümler üretmek yerine teşvik, hibe, vergi indirimi gibi araçlarla sermayeyi elinde tutan aracıları hoşnut etmeye çalışmak olmuştur.
Bu da bir yerde ters tepti. Gözleri doymadı. imara açılan araziler fahiş fiyatlara satıldı, emlakçılar önce ceplerini doldurdu sonra adettendir sırasıyla evlerini, sosyal muhitlerini ve karılarını değiştiler.
Aslında daha akılcı bir çözüm bulunabilirdi. Sonuçta devletin elinde TOKi gibi bir silah vardı. Konut fiyatlarını stabile etmek için manipülasyona açık lokasyonlarda projeler üretip ibreyi vatandaştan yana çevirebilirdi. Ancak çok sayıda vatandaş yerine az sayıdaki yandaşın yanında bir politika izlediler.
Türkiye ekonomisi üç başat aktörün sayesinde ayaktadır. Bunlar turizm, inşaat ve tekstildir. Tekstil çok şükür ki bitti zaten. Artık öyle bir kaygımız yok ancak hacimli paranın döndüğü inşaat sektörü de biterse o zaman kallavi bir kriz kapıda demektir.
Şimdiye kadar çok yanlış adımlar atılmış olsa da Halen geç değil.
Türkiyedeki en risksiz iş sektörü. Tek yapmanız gereken binayı inşa ederken yıkmayın -inşaat bittikten sonra yıkılabilir- bi de inşaatta işçi ölmesin. Bu ikisi olmadığı sürece sırtınız yere gelmez. He bir de sermayeniz olacak tabi, inşaat haricinde teşvik primi olarak. Bunlar varsa arkanıza yaslanop internetten para sayma makinesi sipariş edebilirsiniz.
mimarlarinda hic ruh yok. yaptiklari evler bildigin kutu gibi. estetik görünüse cok uzaklar. neyse sektore gelelim. uzun vadede getirisi fazla olmayan bi sektor. insaat yerine sanayi ve ar-ge projelerine girseydik suan cok farkli bir turkiyede yasayabilirdik.
Türkiyede son 10 yılda Ak Parti iktidarı dünya ekonomisinden gelen rahat ve bol parayı inşaat sektörüne kanalize etmeyi tercih etti. Bu, siyasi bir tercihti.
Son günlerde ortaya saçılan tapelerde de görüyoruz ki son dönem zenginlerinin bilgi çağı şirketlerinden, sanayi yatırımcılarından değil de müteahhitlerden oluşması bir rastlantı değildi. Ak Parti övündüğü bölünmüş yollar yerine fabrikalar kurabilirdi, kurmadı. Kentsel dönüşüm ile şehirlerimizde depreme karşı daha sağlam binalar yapabilrdi, rantın öne çıktığı binalara öncelik vermeyi tercih etti. Sanayi yatırımlarını koordine etmek yerine ulaşıma öncelik verdi. Hızlı tren, 3. köprü ve yeni havaalanı yapılması ekonomik değil siyasi bir tercihin sonucuydu. Düne kadar bu tür konular sadece rant üzerinden konuşulurken artık HESlerin içine ettiği derelerimiz, AVM çılgınlığının bozduğu sosyal yapımız ve elbette dağa taşa apartman dikme merakındaki hırsızlarımızı da pardon hırslarımızı da konuşmaya başlamamızın bir geçmişi var. Cüneyt Özdemir/Radikal
Ak Parti döneminde köşeyi dönen, zenginleşen firmaların tamamının inşaat firması olduğunu görüyoruz. Bugün ortaya saçılan fezlekelerde sadece yolsuzluk ve rüşveti değil Ak Parti iktidarının eko-politik açılımına da tanıklık ediyoruz. Pek çoğu devlet bankalarının kredileri ile iş bitiren bu işadamları, devletten para ve rüşvet karşılığı imtiyazlarla ya da bizzat devlet ihalelerine girerek zenginleşen şirketleri ve bunların oluşturduğu rantın siyasilerle paylaşımına tanıklık ediyoruz. Bu süreç Türkiyede bir inşaat balonunu oluşturdu. Bu yüzden yarın bir gün Ak Parti iktidarının gitmesi demek beraberinde onca gazeteci olmayan gazetecimsiyi veya iktidarın eteğine tutunarak son 10 yılda yükselen bürokratları değil başta inşaat sektörü olmak üzere pek çok işadamını da beraberinde götürecek. Efendisi ile yükselen efendisi ile çökecek.
Son zamanlarda dikkat ederseniz iktidara yönelik toplumsal itirazların pek çok konu başlığı dönüyor dolaşıyor şehir yaşamına dayanıyor. Belki bir yeşil partimiz yok ama Gezi Parkı'nda dünyanın en büyük yeşil ayaklanmasını başarmış bir ülkenin evlatlarıyız.