final sahnesiyle insanın gözünde bir damla yaş bırakırken bir yandan da hafif tebessüm ettiren, paraşüt sahnesindeki nina simone'nin muhteşem şarkısıyla da beni benden almış olan mükemmel bir film.
--spoiler--
filmin konusunu okumadan izlemeye başladım.
başlangıçtaki maserati sahnesinde kesin bunlar kaza yapacak ve adam sakat kalacak derken, beni g.t eden filmdir. konu bambaşkaymış.
aslında toplumda önyargıyla yaklaşılan 2 karakteri bize öyle güzel anlatmışlar ki sanki ikisi de her gün birlikte zaman geçirdiğim insanlar gibiydi. zenginlik ve fakirlik olayına da çok güzel vurgular yapan filmdir.
maserati sahneleri şahaneydi. sonlardaki sakal olayı da güldürmüştür. magalie bir öpücük verse süper olurdu.
tabi atlamamamız gereken önemli noktalardan biri ise kulak memesidir.
mektup arkadaşı da bildiğin taşmış.
başlangıçtaki sahneyi sonda tekrar görmemiz de enteresan ayrıntılardan biridir.
izleyin, izletin.
--spoiler--
Etkilenelim diye ki hepimiz kabul edelim kotu film degil ama gercek hikaye dayaniyo olmasi filmi bu kadar bilenen yapiyo diyelim sonra bir oreniyoruz aslinda fransiz elemana bakan adam siyahi bile degil arap bise ve dogal olarak da ben filmdeki eleman kadar eglenceli bise oldugunu sanmiyorum. Demem o dur ki filmdeki hikayelerin cogunu bence senaristler ekledi.
Öncelikle filmin yaşanmış bir hayattan alıntı olması çok büyük bir avantaj. Bu film için değil tabii ki ancak bazı filmler sıkıcı olsa dahi 'yaşanmış' olması insanı etkiliyor. O filmi de kapatmıyorsunuz. Ancak bu film için şunu söyleyebilirim ki Fransız sinemasında hayat bulmuş. Son derece basit, yalın, akıcı ve mizahi bir dil kullanılmış. Fazlasıyla dram yüklü bir film beklerken şaşırdım.. Çünkü karamsar bir hale sürükleyen bir film yoktu karşımda. Moralim bozukken açıp içimi ısıtacak bir film vardı. Bazı yapımları izlerken sürelerine bakarsınız ne kadar kalmış diye. Bu film inşallah daha süresi vardır ümidi ile izletiyor, varın siz düşünün gerisini..
Sahneleri ve görseline ayrı bir parantez açmak gerek. Engelli bir insanın hayatına yönelik değil, onu hayata bağlayan bir adamı anlatıyor film resmen. Hem de her sahnesiyle. Her sahnesinde de değişik bir hava ve atmosfer vardı. Bunu filmin giriş sahnesinden bile anlayabiliriz. Emin olun filmin devamı da aynı harikalıkta devam ediyor. Fazlasıyla güldüğüm yerler oldu.
Yapılan fedakarlıklar çok duygulandırıyor insanı. Philippe karakteri felçli olmasına rağmen pes dedirtiyor insana. Seyirciye hiçbir an karamsarlığı vermezken, bakın aslında felçliyim ama bu hayata küsmeme bir neden değil mesajını vermişler. Çok ama çok hoşuma gitti.
Son olarak Omar Sy'dan bahsetmek istiyorum. En iyi erkek oyuncu ödülünü yapıştırın şu adama. Bir oyuncu bu kadar pozitif olup, seyirciyi ekrana kitler mi? Müthiş bir oyunculuk çıkarmış.. Sinemanın Moussa Sow'u adeta. Tebriklerimi sunuyorum.
gerçek bir hikayeden uyarlanan, bir fransız filmidir. seyrederken beni mutlu eden ender filmlerdendir.
amerikan sinemasına saplanıp kalmamak gerektiğini bir kez daha göstermiştir.
filmim tek eleştireceğim yanı ise arap,zencinin sarışına çakmaması olmuştur.
tavsiye üzerine izlediğim oldukça başarılı bir film. normalde fransız filmlerinden nefret eden biri olarak söylüyorum kesinlikle izlenmesi gerekli. değişik bir anlatımı var ve çok doğal, kasıntı fransız filmlerinden uzakta bir yer tutmuş kendine.
sikimsonik, bokum gibi olmuş fransız yeni dalgası onca filmden sonra fransız filmlerden soğumuştum. godard görünce lavobaya koşan adamdım. bu film, bütün önyargılarımı yok etti.
ayrıca şunu anladım ki fransızlar ne zaman kameralarını gettoya yöneltiyorlar; şaheser, tadından yenmez filmler ortaya çıkıyor. (bkz: un prophete)
dress(omar sy) nasıl da dalga geçiyor 'sanat sanat içindir, halk sen bok ye' temalı resimlerle! fransız yeni dalgasının fularlı jönlerine okkalı bir tokat sallıyor. ibret olsun! öyle dalgaya böyle dalga...
filmin en güzel yanı hissettirmeden empati yaptırıyor. ne dress, gettodan geliyor diye sınıf atlama sarhoşluğuna düşüyor ne de françois cluzet bize kendini acındırıyor.
bunu türkler çekseydi ya 'benimde zenci arkadaşlarım var' tarzı popilist bir yaklaşım ya da beyaz melek gibi 'ver alttan dramı yansın' hesabı bir film olurdu.