Olivier Nakache ve Éric Toledano yapımı fransız komedi filmi.Film fransada 17 milyon seyirci toplamış.
Hikaye fransada yaşayan afrika asıllı bir genç ile boynundan aşşağısı felç olan bir fransızın iş ilişkisinden
arkadaşlığa uzanan öyküsünü işliyor.
ne acındırma ne de ''burda güleceksiniz'' ifadesi olmayan,sıcacık bir film.uzun zaman sonra film izlerken;acaba bitmesine ne kadar var bakayım bi! dedim.
hiç bitmesin istedim...
tüm süresi boyunca hayvanlar gibi güldüren, filmin sonlarına doğru sakinleşmenizi sağlayan, sonunda da gözünüzde tebessümle karışık bir kaç damla göz yaşı bırakan film.
filmin süresi 2 saat bile değil. ancak 3 4 saat olsa sıkılmadan izlenir.
keşke sinemada izleseydim demiyorum. ama sinemada kesinlikle bir kez daha izlenesi. kesinlikle.
son zamanlarda izlediğim en komik ve en sıcak film. fransız yapımı olmasına rağmen kesinlikle filme fransız kalmayacaksınız. bir bok anlaşılmayan "sanat" filmlerine benzemiyor.
hayatımda izlediğim en iyi fransız filmi. kesinlikle bu yılın en iyisi. ülkemizde 11 mayıs'da vizyona girecektir. hem kahkaha attırdı hem de gözüme yaş getirdi.
--spoiler--
filmin sonunda, filmin ilk 5 dakikasını yeniden izliyorsunuz. işte orası şahane.
--spoiler--
offf ne denir ki. şimdi izlediğim mükemmel ötesi bir fransız filmi. amelie yi amele bırakır o derece. amelie biraz daha böyle sanata falan sesleniyordu. daha bir aşka boğulmuştu, kesinlikle kötü demiyorum güzel bir film ama bana sanki fransız kalmıştı o film. ama bu dokunulmazlar öylemi amk. bak yine coştum küfrediyorum salak yere. film dediğin işte böyle olacak panpa ya. adam resmen - olum biz köylüyüz, lanet olası zenciyiz biz, ne anlarız fransızın dilinden resminden müziğinden, bizim işimiz dans fakir oynu dans.( ulan o dans sahnesi geldi yine aklıma )
eski türk filmi senaryolarını da andırıyor biraz. o yüzden yakın bulabilirsiniz kendinize. öyle herşeyi eleştirmeyen bir zihniyetimiz de olmadığı için * çok seveceğinize inanıyorum sayın ulu yazarları. kaçırmayın, yarın değil, hemen şimdi izleyin bu filmi.
düşündüren, güldüren, hoş vakit sağlayan bir film.
sinemasal açıdan -ışık, ses, açı vs.- gerçekten başarılı olduğu da söylenmeden geçilmemelidir. bu nedenle insan kendini film karelerinin içinde algılıyor. hoş.
film aşırı derece komik. zengin bi insanın yaşamının sıradan bir insan için ne kadar saçma, anlamsız ve komik olduğunu anlatıyor. tabi dram kısmı da var. beni baya hüzünlendirdi. filmi yapanlar komedi ve hüznü filmde mükemmel bir şekilde harmanlamışlar.
kesinlikle izlenmeye değer bir film. gülmek isteyenler için birebir.
afişinde gerçek bir hikayeden esinlenmiştir yazınca beni bilet gişesine yönlendiren, film başlayınca fransız filmi olduğunu anlayınca " eyvah 2 saat boktan bir sanat filmi izleyeceğiz" diye endişeye kapıldığım, bittiğinde çok memnun kaldığım sıcak hoş bir film.
Öncesinde dram sanılan fakat kalite kokan esprileriyle güldüren filmdir. "Embesil!" repliği tüm salonu yarmıştır. Çeviren Sersem diye çevirmiş oysaki embesil iyiydi.
pazar gununde izlenmesi ve fransızca ogrenme hevesini gezme ve hayatı yeniden yasama istegi veren sıkıcı hayatta guzel seyler olabildigine dair turk filmlerini aratmayacak umutlu keyifli bir film. muzikler de cok basarılı . oyuncular da cok basarılı.
uzun zamandır bir filmde hiç bu kadar gülmemiştim. dahası genelde komik bulunan filmlerde gülen bir insan bile değilim ama bu öyle keyifliydi ki... hem sıcacık hem dram katılmış hem de öyle kahkahalı. güzel, güzel.
güzel bir fransız yapıt daha. imdb puanıyla meraklandıran bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine artık izlemesi farz olan filmdi benim için. Konusu gerçek bir hikayeden uyarlanması daha bir etkileyici kıldı. izlemeye değer zaman kaybı olmayacak filmlerden.
altyazı sitelerinde türkçe film afişini ve açıklamasını bulup altyazısnı bulamadığım film. nedenini ise biraz araştırınca anladım. film yapımcısı düzenli olarak sildiriyormuş altyazı sitelerinden.
sikimsonik, bokum gibi olmuş fransız yeni dalgası onca filmden sonra fransız filmlerden soğumuştum. godard görünce lavobaya koşan adamdım. bu film, bütün önyargılarımı yok etti.
ayrıca şunu anladım ki fransızlar ne zaman kameralarını gettoya yöneltiyorlar; şaheser, tadından yenmez filmler ortaya çıkıyor. (bkz: un prophete)
dress(omar sy) nasıl da dalga geçiyor 'sanat sanat içindir, halk sen bok ye' temalı resimlerle! fransız yeni dalgasının fularlı jönlerine okkalı bir tokat sallıyor. ibret olsun! öyle dalgaya böyle dalga...
filmin en güzel yanı hissettirmeden empati yaptırıyor. ne dress, gettodan geliyor diye sınıf atlama sarhoşluğuna düşüyor ne de françois cluzet bize kendini acındırıyor.
bunu türkler çekseydi ya 'benimde zenci arkadaşlarım var' tarzı popilist bir yaklaşım ya da beyaz melek gibi 'ver alttan dramı yansın' hesabı bir film olurdu.