kimi annem yıkılır der, kimi cesaret edemiyorum, kimi dine göre büyük günah ondan der, kimi yok olacağım, göze alamıyorum...
boşverin gelin size bir hikaye anlatayım;
yine bir kış günü ellerini paltosunun cebine sokmuş
sokak lambalarının yer yer aydınlattığı boş yolda yürüyen bir adam varmış.
burnu soğuktan kızarmış parmak uçları hissizleşmiş bir halde
iç cebinden bir sigara çıkarmış ve yakmış.
ilk dumanı içine derin bir şekilde çekip. ''bu hayattan alacağım var'' demiş, gökyüzüne yıldızlara aya doğru üflerken dumanı.
kafasında bir kist olduğunu öğrenmiş.tumöre çevirme ihtimali olan.
aynı gün sevgilisi terk etmiş (gururluymuş söyleyip kendisini acındırmamış adam.soğuk ve buhulu bir sesle peki diyebilmiş)
zaten atıldığı üniversitesinden ve eğreti durduğğu dünya'dan bir hayli uzakmış adam.
eskilerden bir sevgiliyi aramış şevkat beklemiş adam.
o gece o kızla birleştirmiş vücudunu ve kızın gögüsüne koymuş kafasını.
daha yeni ısınıyordu adam, soğuk içine işlemişti.
tam kıza anlatıcakmış şevkatini hissettirecekmiş ki
kızın bu gecelik bir şeydi seni hayatımda istemiyorum cümleleri üzerine vazgeçmiş.
tekrar paltosunu giyip yollara düşmüş,
saatlerce yürümüş, yürümüş.
arkadaşlarından bazılarını aramış.
konuşmak istemiş sadece...
hepsinin yapacak daha iyi bir şeyi varmış o gün.
çok uzatmadan kapamış telefonu.
bir kaç gün sokaklarda uyumuş.
köpeklerle arkadaşlık edip kuş seslerine uyanmış.
akşam yine yürümeye koyulmuş.
burnu soğuktan kızarmış parmak uçları hissizleşmiş bir halde
iç cebinden bir sigara çıkarmış ve yakmış.
ilk dumanı içine derin bir şekilde çekip. ''bu hayattan alacağım var'' demiş, gökyüzüne yıldızlara aya doğru üflerken dumanı.
bu hayattan alacağı varmış o adamın.
daha geneli ise umut. genelde insanların aşırı minnak da olsa hayata dair ümitleri varsa intihar edemezler. kendileri bile bu ümidin farkında olmaz ama edemezler işte ve düşünürler acaba neden edemedim, edemiyorum vs diye. hatta ölemedim bile diye zırlayanları da vardır.
bazen de meraktır. sadece merak edersin. yani acaba ne olacak diye merak edersin. ne kadar acı da çeksem, bir yanım hep film izler gibi uzaktan hayatımı izliyor. sanki kendi hikayemi çeken bir yönetmen gibi hissediyorum. intiharsa emeklerin boşa gitmesi demek, ve filmin sonunu çok merak ediyorum. (bkz: fakat müzeyyen bu derin bir tutku)
bu yüzden çok defa denesem de, hep yarım bıraktım. başladım ama gerisini getirmedim. trabzanlara çıktığımda da, bileklerime jileti dayadığımda da, beşinci hapı yutarken de, arabanın kapısını açtığımda da, korkuluksuz inşaatın kenarına yaklaştığımda da, aynı merak içimi sardı, vazgeçtim.
ha birde, deniz ve güneş. yani eninde sonunda elimden alınacaklar diye düşünüp yaklaştım intihara, ama o anlamsız merakla birlikte bunlarla geçireceğim bir dakika için bile biraz daha beklemeye değer olduğunu düşünürüm. bu yüzden zaten gece ölünür. gündüz kimse kıyamaz. ne olursa olsun, güneş hayat demektir ve güneş tepemdeyken, deniz karşımdayken ölemem. kendimi öldüremem yani. geceleri de, en az merak kadar beni durduran şeydir bu ikisi. intihar edemeyenlerin de engeli budur bazen yani vazgeçemediğin çok sevdiğin bir şeyler.
hayat anlamsız ve güzel. intihar etmeyin. zaten yeri gelince kaderde varsa düzülmek neye yarar üzülmek deyip öleceksin. kaçarı yok.