ergenken kah çöplerin arasında pasparlak duran porno dergisinde ilk defa kuku görmekti, kah yan mahallenin çocuklarıyla maç yapmaktı, terli iken su içip hasta olmaktı, ya da bir kız çocuğu için oyuncak bebeklerle oynamaktı...
gençken sevgilinle pastanede buluşmaktı, ev telefonundan onu aramak ve gizli gizli küçük harflerle konuşmaktı...
yaşlanınca pikniğe gitmekti torunlarınla ya da bir kaç kanal çeken antenli televizyondan akşam kuşağı dizilerini seyretmekti...
mutlaka verilen örnekler uzun uzadıya çoğaltılabilir ve daha fazla özlem duyabilme hissi uyandırılabilinir.
sokakların bomboş olmadığı, huysuz komşuların "citroen gidin başka yerde oynayın" diye bağırdığı, sevgililerin facebook/msn yerine hayat memat meselelerine kafa yorduğu, aileyle daha çok vakit geçirildiği, postacı görünce heyecanlanıldığı, fotoğrafların elle tutulur olduğu*, kaçırılan tv programlarının ancak şans eseri yayınlanan tekrarlarından izlendiği zamanlardır. eskiden her şey daha gerçek ve kıymetliydi.
akşam internette pineklemek yerine toprak evimizin bacasında ay ışığında demli çaylarımızı yudumlayıp sohbetin dibine vurduğumuz günün muhasebesini yapıp yorgunluğumuzu attığımız zamanlardı.
güzeldi lan. internetin olmadığı zamanlar çok güzeldi.
televizyonda sabahları kalkıp tsubasayı yakalamaya çalışırdık.
cillilerimiz vardı. yedi yirmi dört oynadığımız..
tasolar biriktirmiştik diğer çocukları kökerek. (bkz: kökmek)
gazoz kapağı oynardık saçma sapan bir şekilde..
şirinleri izlemiştik her akşam üstü. hatta bazılarımız deprem olduğunda dahi şirinleri izlemeyi bırakmamıştı.*
cappy sun alıp içmek en büyük lüksümüzdü.
pez vardı lan bi kere pez!
yeniden o dönemleri yaşamayı çok arzu ederim. her şeyin tertemiz, yalansız olduğu yıllardı. çocukluğun, gençliğin gerçekten yaşandığı dönemdi. musluktan kana kana su içilebiliyordu. istanbul da korkmadan denize girilebiliyordu. oyunlar apartman aralarında değil, boş arazilerde oynanıyordu. çok şey alıp götürdü teknoloji bizden. götürmeye de devam ediyor.
aterinin olduğu zamanlardı, bir çocuğun en büyük hayalinin ps değil bisiklet olduğu zamanlardı, çocukların fifa oynayarak değil sokakta dizlerini kanatarak büyüdüğü zamanlardı. özledik be.
sanal kirliliğin pisliğinin bize bulaşmadığı zamanlardı henüz. karşılıklı küfürlerin ulu orta meydanlarda edilmediği, pornonun en masumunun olduğu, yalan söylemenin 1001 türünün olmadığı zamanlardı henüz...
doğurganlığın daha fazla olduğu zamanlar diye anacağız malesef. bu gidişe nesildaşlarım zor çocuk sahbi olacak. sadece internet olsa iyi, wireless her yerde artık. cep telefonu ayrı bi mevzu.
lise ikideyken hobi olarak 1 haftada 3ds max programını anlayıp, çözüp kendi çapımda 5 sanielik amatör bir animasyon bile yaptığım zamanlardı. şimdi hiç bir programı açmaya bile çalışmıyor, merak etmiyorum. sanki internet uğraş, hobi gibi şeyleri öldürüyor.
tsubasa izlemek için erkenden kalktığımız,
hoşlandığın kıza ''benimle arkadaş olur musun'' dediğimiz,
saatlerce mahalle maçı yaptığımız,
sigara kağıdı,gazoz kapağı,misket oynadığımız,
televizyonda adam olacak çocuk u izlediğimiz,
dağda tepede çekirge yakaladığımız,
çocukluğumuzu doyadoya yaşadığımız zamanlardı.
insanı felç eden anlardır. insanı monopoly , pictureka gibi kutu oyunlarına iten anlardır. 7 ay boyunca yaşanan bu zsman diliminde
Her gece oyun oynanmış
Oyundan sıkılınca survivor izlenmiş
Sabriyeye yorum yaparak
Serhata söverek
Anneyle mal mal şeylere yorum yaparak geçirilen akşamlarda içten içe içimizi kemiren olaylara neden olan şeydir.
Önerilmez fazlası beyni yakıyor.
televizyonun olmadığı zamanlar diye güzin ablaya mektuplar giderdi. Cuma günleri ziyaretçiler başlasa diye dururdunuz. Hatta şu saat itibariyle dizinin bitmesine 10 dakika falan olurdu.