kendimizi kaybettik, başka biri olduk çıktık. mesela sosyal ağlar; bu tür ortamlarda herkes olduğundan çok daha farklı davranıyor. kendimiz olmayı unuttuk, olmaya çalıştığımız da olamıyoruz, kısacası kendimizi kaybettirdi bize.
öncelikle gençliğimizdir. zaman öyle hızlı geçiyor ki. iki bölüm dizi izlesek mesela, 80 dakika. az mı?
ve en önemlisi hayallerimizi yitiriyoruz. umutlarımızı, geleceğe dair. bir şey izliyoruz, yaptıklarını yapmak istiyoruz. ama bilgisayarın başından kalkamıyoruz.
ilişkilerimizi zedeliyor. yüzümüzde hiçbir ifade olmadan mutlu olabilmeye başlıyoruz. ağlamamaya başlıyoruz. çünkü ağlamanın güçsüzlük olduğunu yazıyor biri. bütün düşüncelerimiz popüler olgulara göre şekillendiriliyor.
her şeyi o kadar anlık yaşıyoruz ki üzüntülerimiz, sevinçlerimiz o günün medyasından kaldırılana kadar sürüyor. tepkilerimiz, kızgınlıklarımız, desteklerimiz soyut birer kavramdan ibaret. birbirimize "ulaştığımızı" sanıyoruz ancak hepsi 1 ve 0 lardan ibaret.
Yolunda giden bir ilişki. Normalde 5 dakika tartışılıp kapatılacak konular, açık oturum gibi olduğu için 5 saat sürebiliyor internet ortamında. Siz iki tane mal bunu fark edemeyip kavganızı sürekli whatsappta ederseniz, birbirinizi kaybetmeniz işten bile değil tabi.
Bir çok şey sayılabilir ama benim aklıma gelen ilk şey saygı. insanlar iletişim kurduğu kişininde bir birey olduğunu unutuyor malesef. Sırf o beni nasıl olsa bulamaz kafasıyla ağzına geleni yazabiliyor. Normalde söylemeye cesaret edemeyeceği kelimeleri büyük bir hırsla içindeki nefreti akıtabiliyor. Tamam belki onu bir daha hiç görmeyeceksin ama sen farketmesende değişeceksin yavaş yavaş. Klavyede kullandığın kötü kelimeler senin kişilik özelliğin olmuş olacak. Ve en önemlisi her şeyi gören Allah o yazdıklarını da görecek.