ayrı bir tadı olan beklemeydi o zamanlar. gerçi bize çok sıkıcı geliyordu beklemek tabi, ama şimdi geriye dönüp baktığımda keşke hayatım o zaman ki kadar güzel olsa diyorum.
benim gidebileceğim 2 tane internet kafe vardı vakti zamanında. aslında ben internet neyi bilmezdim fazla, bir mahalleye taşındık ve oranın hırçın kantırcıları alıştırdı beni. sonra kendileri kayboldular ben tek başına takılmaya başladım. ortaokula başlamıştım o dönemler, oradaki arkadaş çevremle takılırdık işte.
gidebileceğim internet kafelerden biri 2 sokak ötemde, diğeri ise 3 cadde ötedeydi. sabahları okula giderken okul harçlığımı asla yemezdim. öğlene kadar aç takılırdım akabinde öğlen evde yemek yedikten sonra yallah kafeye.
1 saat veyahut en fazla 1.5 saat oturur, ara sıra borç yapardım. o zamanlar zengin abiler vardı gelirler bir kaç saat oturur giderlerdi. ayrıca bu ibinelerin evinde o zamanın hızlı interneti olan kablonette vardı.taşağına hava atmak için geliyorlar sanırdım ama onlar kafe ortamında beraber olmak için gelirlermiş, büyüyünce anladım.
her allah'ın günü o kafeyi beklerdik. öğlen 1 de gider, akşam 5'te otururduk çoğu zaman. bir keresinde öğlen 12.30 da gidip, akşam 7 de oturduğumuzda oldu. yemeği yemişsin, karnın tok eğlenmeye gidiyorsun. höst!! sıra var diyor kafeci. sıra sana gelene kadar mide boşalıyor, yemek yemeye gitsen sıranı kaybedeceksin. aç susuz cebindeki 3 kuruş parayla oturuyorsun bilgisayar başına. ondan bile tat alınırdı gene de.
ömür törpüsüdür. şimdi ki gibi sokak başına 12988 tane internet cafe düşmeyen günlerdir. arkadaşlıklar, düşmanlılar bitmeyen sevdalara gebedir. bir de o zamanlarda şöyle bir durum vardı ki içini burkar insanın;
etrafınıza bebeler toplanır. 56k bağlantıyla 8-10 bilgisayar internete girer. milliyet.com.tr'deki seksi fotoğraflara bakarak orgazm olmaya çalışırsınız. Porno siteye gireni herkes ayıplar ama herkes aynı şeyi yapar... ah eski günler. şimdi 8 megabit sınırsız bağlantı var açıp bakmak içimden gelmiyor...