muhabir:mikrofonumuzu ölen arkadaşımız x'e uzatıyoruz evet ne hissediyorsunuz
x:valla bence ölmeden önce herkesin yapması gerekiyor süper bir şey bu
muhabir:anlıyorum
yüksek yerden düşme sanıldığı kadar acı vermiyor. 145 metreden atlayan bir insan yere saatte 200km hızla düşüyor. bu hızla düştükden sonra insanların %75′i yere çarptıkları ilk saniyede ölüyor. nedeni ise kalp ve akciğer parçalanması, yada kaburgaların kırılarak iç organları kesmesidir.
_boğularak ölme:
insan ölürken çok acı çeker gibi yada sakin gözükebilir. fakat gerçek hisleri çok farklıdır.
bir insanı en çok panik ve suyun soğukluğu nedeniyle boğuluyor. suya batıp çıkarken çoğu insan nefesini tutmaya çalışıyor, bu en cok 90 saniye sürüyor.daha sonra su yutmaya, öksürmeye ve daha da su yutmaya başlıyor. havayollarından su içeri girerek nefes alışı engelliyor, bu sırada göğüste hafif bir yanma ve acıma hissediliyor. rahatlama ve huzur beyne oksijen gitmediğinin belirtisi. oksijensiz kalan kalp ve beyin bir süre sonra duruyor.
_kan kaybetme:
vücutta 5 litre bulunan kandan 750ml ve daha azı tedavi edilebiliyor. 1,5litre ve fazlasını iç yada dış kanama ile kaybeden bir insan önce üşüyor. sonra susuzluk, yorgunluk ve baş dönmesi hissediyor. daha sonra bilincini kaybediyor.
_kafanin kesilmesi:
bilim adamları ve tarihçilerin birleştiği bir gerçek varsa, ölen insanın kesilen başı görmesi. uzmanlara göre beyin, kafa kesildikten sonra 30 saniye sonraya kadar bile daha çalışıyor.
_yüksek yerden düşme:
sanıldığı kadar acı vermiyor. 145 metreden atlayan bir insan yere saatte 200km hızla düşüyor. bu hızla düştükden sonra insanların %75i yere çarptıkları ilk saniyede ölüyor. nedeni ise kalp ve akciğer parçalanması, yada kaburgaların kırılarak iç organları kesmesidir.
_asilarak ölme:
bu tür ölümler genellikle intihar vakalarında ve eski moda idam durumlarında görülüyor. boyuna asılan ipin beyne giden arterleri tıkaması sonucu, kişi 10 saniye içince kendinden geçiyor.
fakat ipin yanlış takılması bu süreci 10-15 dakikaya kadar çıkarabiliyor. halka açık olan bir asılmaya tanık olan kişiler, çoğu zaman kişinin acıyla kıvranmasını izlemişlerdir. bu ipin boyuna yanlış geçirilmesiyle ilgili olan nefessiz kalma durumudur. ip arterlere baskı yapmadığı için kişi kendinden geçemez ve acı içinde ölür.
_elektrik çarpmasi:
elektirik çarpmalarında ölüm sebebi kalbin bir anda işlevini yitirmesidir. idam amaçlı kullanılan elektrikli sandalyede ise, elektrik verildiği anda kişi kendinden geçer ve acısız bir şekilde ölür. bunu sağlamak için elektriği ileten elektrodlar yeterli akımı sağlamak için mahkumun kafasının her iki yanına yerleştiriliyor.kafanın üstüne yerleştirilen sentetik sünger ise elektrodlara bağlanıyor. yapılan araştırmalar bu yolla öldürülen mahkumların başları, elleri ve kollarında oluşan yanıkların ölümden sonra oluştuğunu, buna karşın vanderbitt üniversitesinden jon wilkswo, yaraların kişi ölmeden önce oluştuğunu, ölüm sebebinin ise beyin yanması olduğunu iddia ediyor.
_yanarak ölme:
önce saçlar ve kaşlar yanıyor. daha sonra derinin üzerindeki sinir hücreleri yanmaya başlıyor. bu insana çok acı veriyor. sinir hücreleri bir süre sonra öldüğü için acı son buluyor.
yananların %90'ı yanmalardan değil duman ve gazlar nedeniyle nefes alamamaktan ölüyor.
_yüksek basinç:
bilimkurgu filmlerinde daha sık görülebilecek bu ölüm tarzına, gerek hayatta sadece bir kez tanık olundu. 1971 yılında soyuz-11 mekiğinde görevli üç rus kozmonot dünyaya dönüş esnasında oluşan arızadan ötürü böyle bir ölüme maruz kalmışlardı. bu konuda bilinenler çoğunlukla hayvanlar üzerinde yapılan deneylerden öğreniliyor.
bu gibi ani basınç değişim durumlarında ciğerlerdeki hava genişliyor ve vücuttan çıkmaya çalışıyor. eğer kişi nefesini tutmaya çalışırsa bu süreç hızlanıyor ve ölüm daha çabuk geliyor.
_kalp krizi:
kalp krizleri aslında filmlerde göründüğü kadar hızlı ve dramatik değil. en çok görülen semptomlar göğüste başlayan acı, vücutta sıkışmalar ve başkı olarak sıralanabilir.
bunlar kalp kasının oksijensizlikten kasılmasının etkileridir. insanlar çoğu zaman kalp krizi geçirdiklerinin farkına bile varamayabiliyor. küçük bir kalp krizinin bile bir insanı 10 saniye içinde öldürebileceği unutulmamalı
boyun travması geçiren birisi olarak (2-3. omurlarda) 1.5 ay yoğun bakımda kafatası matkapla delinmiş, vidalarla kanca takılmış ve kancaya bağlı ip ile ayaklarada ip bağlayarak gerdirilmiş alçıdan bir kalıp içinde sır üstü uzanmış hareket etmeden boyunlarına şiş sokularak omurlara dayanak yapılmış, her saat rontgen çekilerek uyumadan 3 gün yatmak, hele kafatasınıza vidalarla tutturulan kancanın çıkarılması-boyun kemiklerinin sızısı ile insan köpek gibi uluyor.
daha sonra 3 ay sadece yüzüm ve kulaklarım-kollarım dışarda kalmış vaziyette kuyruk sokumuma kadar tüm vücudum alçı içinde robot gibi dik vaziyette bornova tıp fakültesinde yaşamış sonraki 3 ayda boyunluk ile gezmiş sağ el sol ayak kısmi felç olmuş birisi olarak kafamı çevirip yanımda kim var diye bakmam 8 ay sonra oldu.
tam sağlığıma kavuşmam 2 yılımı almıştı. etkisi tamamen 6 yıl sonra geçti ama soğuk havada hala sızı ve bazen karıncalanma boynumda oluyor.
diyeceğim boynuma darbeyi aldığımda hiç bir acı hissetmedim tatlı bir sıcaklık hoş bir duygu vardı. gözlerim açık herşeyi görüyor duyuyordum. yerdeyim ama sanki herşey değil ben dönüyordum. bir an havalanır gibi oldum. sessizlik vardı, sanki araba bir tümsekten geçerde içiniz bayılırya öyle bir duygu ile. adeta yerde kendimi gördüm.
birden nefes almam gerektiğini hissettim sudan çıkmış gibi derin bir nefes aldım ve sesler bağrışmalar duymaya başladım. müthiş bir sızı. lokal, sanki bıçak yarası gibi ama bağıramıyorum, sadece inliyorum.
diyeceğim ölüm eşiği buysa, ölüm şaşkınlık. öleceğiniz an acı hissetmiyorsunuz diyebilirim.
ölmek sorun değil. asıl sorun öleceğin an yaşamaya çalışmaktır.
ve nasıl öleceğin önemli.
Hayatı boyunca hissetmediği çok büyük bir acıdır ölüm acısı. Hiç bir zaman hissetmemiştir hissedemezde. Ruh bedenden öyle sanıldığı kadar kolay çıkmıyor.
ölürken entry girmek;
cüneyt arkın'ın havada uçarken 5 ok'u aynı anda atması ve 6 bizanlıyı vurması gibidir.
not: jet li'nin yaptığı fizik kanununa aykırı hareketleri ağzı açık izleyip hayran olan dallamalardan olmayıp, sn. dr. fahrettin cüneyt yüreklibatur gibi, tüm imkansızlıklara rağmen sanat ve bir değer yaratmak için çırpınan, türk sinemasının emekçilerine saygılarımı sunarım.
ölüme çok yaklaştığım zamanlar oldu. hatta öteki tarafa gidip geldiğimi hissettim. o filmlerde gördüğümüz sahne, hayatın film şeridi gibi gözünün önünden geçmesi gerçekten doğru. bütün hayatın bir kaç saniyede geçiyor; güldüklerin, ağladıkların, üzüldüklerin, boş boş geçirdiğin zaman. ne kadar aptalım ne boş şeylere üzülmüşüm, ne kadar aptalca yaşamışım hayatımı diyorsun. ölümden korkmuyorsun sadece derin bir pişmanlık duyuyorsun. yaşam; işte o bir kaç saniye süren film şeridi kadar kısa ve ölürken pişmanlık duyulmayacak şekilde yaşanırsa güzeldir..