kişiye, bazen, tanıklarıyla dertleşmekten daha mantıklı gelen bi seçenektir; daha samimidir. sonuçta tanımadığınız ve sizi bilmeyen biri, size yardımcı oluyorsa bunda ne gibi bi art niyet olabilirki? amaç yalnızca yardımcı olmak ve insanlıktır...
bazen ise, sözlüğü ve yazarlarını sevme nedenidir.
tüm hayatınıza mal olabilecek durumdur.zira bir kere yaptım yedi ay önce,bugün halen dertleşiyorum kendisiyle.tek bir farkla o gün bir yabancıyken bugün öz kardeşim oldu kendisi. *
belkide sizi anlayacak ve kendinizi anlatabilecek en iyi kişidir. kim olduğu umurda olmayandır. neye benziyordur, nasıldır, kimdir, güzel midir, çirkin midir diye düşünülmeyendir. zira sadece anlatılanlar göz önündedir. merakla bir hikayenin takibi gibidir sorular, ve o sorular soruldukça anlaşılır olur insan. rahatlar içini döker. çok işe yarayacaktır. biliyorum.
yapması cidden keyifli bir şey. çünkü siz anlatırsınız derdinizi karşınızdaki sizi yargılamadan dinler. sen şunu yapmışsın zamanında ya da sen yanlış karar verdin ondan oldu demez, tanımıyor ki sonuçta o sizi. bir nevi terapi gibi bir şey bu içinizi döker rahatlarsınız bu nedenle arada yapmak lazım.
bazen çok ihtiyaç duyulandır.
oturup saatlerce içimi dökmek istiyorum. tamamen yok etmez belki sıkıntımı, üzüntümü ama konuşup konuşup yorulana kadar konuşup sonra susasım var uzunca bir süre.
içim rahatlayacak belki. biriktirdiklerimi dökeceğim. belki işe yarayacak? belki bir daha bu kadar dolmayacak beynim, hafızam, duygularım... konuşup saatlerce sonrada o kişiyle bir daha yüz yüze gelmeyeceğim. korkum da olmayacak. "ne düşündü hakkımda? " demeyeceğim. "sonra bu anlattıklarımı bana karşı kullanır mı? "
ne kadar aciz bulacak beni hiç umursamayacağım. belkide ilk kez bu kadar bencilce konuşmak için çabalayacağım. bir solukta tüm biriktirdiklerimi dökeceğim. sonra her şey eskiye dönecek biliyorum. ama yinede bunu yapmaya ihtiyacım var....
bazen boşa zaman harcamak, bazen çok önemli tecrübeler edinmektir.
ben geçenlerde düşündüm bunu dostlarım, yalnızdım ve dışarı çıkıp bankta tek başına oturan birisinin yanına çöküp "bana hayat hikayeni anlat." demek istedim ama ön hazırlık aşamasında düşündüm.
(görüntü dumanlandır, hayal kurma zamanı)
işte orada. evet, evet oradaki bankta oturan altmışlı yaşlarda bir teyze. hayat hikayesini, dertlerini dinlemek benim için iyi bir tecrübe olabilir.
+ merhaba teyze. yoruldum, azıcık oturabilir miyim yanına?
- tabi yavrım, gel bakalım, öğrenci misin sen?
+ öğrenciyim teyze. okuyoruz bakalım, hayırlısıyla bi şeyler olacağız.
- kaç senelik okuyon? (bu tip teyzeler için bi kişinin bölümünden ziyade kaç sene okuduğu önemlidir.)
+ 4 senelik bölümdeyim teyzecim.
- benim de torunum bu sene girdi üniversiteye, o da dört senelik okuyo. tıpı beceremedi*, makatprofik miydi neydi, öyle bi bölüme girdi? (eyvah eyvah, torun muhabbetine girdi, yandık.)
+ mekatronik teyzecim. iyi bölüm o da yaa niye öyle düşünüyosun ki? tıp okumak istememiştir belki.
- istememek değil ki yavrım, iyi yapamamış sınavını işte salak, o kadar da dedik komşunun oğlu tunayla çalış, o da tıp okudu, okulu bitti askere gitti geçen ay, izmirde yapıyo allahtan rahat, yoksa doğu moğu olsa malum karışık oralar, naapardı oralarda? hem o kadar okumuş adam yazık olurdu. hede hödö hede hödö hede hödödödödö hede de de hödö.
uyumuşum tabi ninni gibi geldi hikaye, en son teyze "yavrım dinlemiyon mu sen beni?" dedi de, yarı baygınlık yarı uyku modundan çıkıp arkama bakmadan kaçtım.
galiba bu sefer aradığımı buldum. denizden geçen yük gemilerini izleyen ve muhtemelen içindeki sıkıntıları deryaya dökmeye çalışan bir genç kız.
+ merhaba, oturmamın sakıncası var mı?
- yok tabii ki buyurun.
+ (biraz sessizlikten sonra) sanırım bi derdin var.
- yok canım sıkılıyo sadece.
* bilader, sen kimsin? ne işin var lan kız arkadaşımın yanında? sarkıyo muydu sana bu lavuk?
- yok aşkım, tanımıyorum bile. oturabilir miyim dedi, izin verdim.
yavaştan topukladım tabi, adam da iri yarı, dayak yemeye gerek yok. sanki benim oturmamı bekliyomuş şerefsiz. ne bileyim kızın sevgilisini beklediğini.
son çare yalnız başına oturup sigara içen bir amcaydı. yaklaştım ve malum girişimi yaptım.
+ merhaba, oturabilir miyim?
- tabi ki genç, sormana gerek yok.
+ teşekkür ederim. nasılsınız?
- iyiyim allaha şükür, sen nasılsın bakalım?
+ ben de iyiyim sağ olun, uğraşıyoruz işte, sınavlar filan.
- okuyun okuyun, okumayan adam olmuyo bu devirde. ne o gömlek cebindeki, sigara mı?
+ evet amca, alışmışız işte napalım... bu meretsiz yapamıyorum.
- (dünya sağlık örgütü tribine girdi) içmeyin şu mereti. bak ben kırk senedir içiyorum. ilk zamanlar güzel gelir tabi. gençsin, dinçsin, her yere yürüyerek gidersin falan ama on sene sonra tıkanmaya başlarsın. şimdi yakışıklısın, performansın da var. ileri de karını da mutlu edemezsin. cinsel sorunlar yüzünden kaç aile yıkılıyo biliyon mu sen? hadi onu da geçtim cebine yazık be evladım. bak ailen sana para veriyo oku diye, sen gidiyon sigara alıyon o parayla parayl... paray... para... par... pa...
3. başarısızlığı da gördüğüm gibi hemen çıktım hayal dünyasından. yaktım bi sigara! "ulan ne zormuş amına koim birisiyle oturup düzgün muhabbet etmek. bana hep böyleleri mi denk gelir? yoksa normal adam mı kalmadı memlekette?" diye düşündüm.
bugünlerde asosyalim dostlarım. dışarı çıkmaz oldum. kendimi tütüne vurdum. beş altı tane dostum dediğim insan var, bundan sonra hep onlarla konuşucam. boş vericem diğerlerini.
ben bankta yalnız otururken birisi gelir de "oturabilir miyim?" derse spor ayakkabımın tabanıyla kıçına öyle bi patlatıcam ki o da gelsin sözlüğe "böyle böyle bi manyakla karşılaştım." yazsın.