böyle düşünüyorum. her insanın kayıp bir hayatı vardır. başka bir coğrafyada kalan. başka bir atmosferde büyüyen. başka türlü çocukluk anıları olan, duyguları, bakışları, ağlaması, irkilmesi, incinmesi, sevinmesi. insan belki iki türlü hayat yaşamak ister ama sadece birini yaşamak zorunda kalır. fakat bir gün hayatına biri girince, yani kusursuz sevince tepeden tırnağa, eksiksiz, firesiz o zaman yaşayamadığı öteki hayatına kavuşmuş olur. güçlenir, derinleşir ufku genişler. öteki hayatının yaşanmamışlıklarını dinler bir çift güzel gözden. gider yabancı çocukluğununun altın rengi saçlarına dokunur.
zaten bundan olsa gerek kişi kendi düş dünyasındaki insanı bulunca daha bir mutlu olur. bir parçasını bulmuş olur. neyse bu durumu (bkz: yannis ritsos)'un bir şiiriyle destekleyelim.
"
Haykırmak istiyordu
Daha fazla dayanamayacaktı
Sesini duyabilecek kimse yoktu orada
Kimse duymak istemiyordu.
Kendisi de korkuyordu sesinden
içinde boğuyordu sesini.
Patlamak üzereydi susuşu.
Birden,
Havaya uçtu gövdesinin parçaları
Özenle, sessizce toplayacaktı bu parçaları,
Hepsini bir bir yerine yerleştirecekti
Delikleri kapamak için.
Ve rastgele bir gelincik, bir sarı zambak bulursa,onlarıda toplayacak, Kendisinin bir parçasıymış gibi gövdesine yapıştıracaktı
Böyleydi,
Delik deşik,
Görülmemiş bir şekilde çiçek açıyordu işte.
"