bir şarkı dinlerken bile kelimelerin insana usulca yaklaştığı andır.
çekilmez bir adam mı oldum yeniden ? uykusuz, aksi, lanet... bir bakıyorsun ana avrat söver gibi, azgın bir hayvan döver gibi çalışıyorum... sonra bir bakıyorsun ki ağzında sönük bir sigara gibi tembel bir türkü, sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün.. evet, evet ve beni çileden çıkartıyor büsbütün kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet..
kendinden en uzakta olduğunu düşündüğü andır.
zira insan, kaybettiği her şeyde olduğu gibi kendini de her nedense uzaklarda arar.
aynaya bakmaz, gölgesiyle uzlaşmaz, dönenir durur bir çember içinde, kendini bilip de bilmezlikten gelerek...
ne zamanki durur, dinler içsel sesini, barışır aynadaki yansımasıyla, kırık dökükleri toplar içindeki...
işte o zaman, bulabilir belki kendini.
bulduğundan memnun kalmayıp, yenisi için yollara düşene kadar...
uzun süreli bir ilişkiden çıktığı andır. ilişki içerisinde ister istemez bazı değişikliklere uğrar insan, hayatının merkezine o'nu oturtur. ama ayrıldıktan sonra kendisini tekrardan bulur, yaptığı hataları görür, toparlanır...
hani neredeyse altına işemek üzeresindir ya,hani idrar kanalında tatlı bir kaşınma başlar ya,hani zıplayarak tuvalete koşar ve bi anda tazikli bir şekilde işersin ya işte o an bu andır.bırak kendini bulmayı bütün insanoğluna hayır yapmış gibi hissedersin kendini.
kesinlikle aradığı andır ve tarih boyunca insanın en büyük arayışı olmuştur. dünyamızın haline baktığımda kendini bulmuş azınlıktan ziyade kendini aramaktan bihaber bir insanlık görüyorum.