aynada tiksintiyle yüzüme baktım.bir şeyler biliyormuş gibi görünüyordum ama yalandı, sahteydim ve insanın birden sahte olduğunu hissetmesinden daha kötü hiçbir şey yoktur dünyada, hele bütün hayatını kendini öyle olmadığına ikna ederek geçirmişse... Ne diyordu bukowski "yanyana yürümeyelim diye dar yapılmıştı kaldırımlar ve yine yan yana yürümeyelim diye dar kafalıydı insanlar ve sırf dardı diye kafalar, düşünmeyi bırakıp sevmeyi denedik"
yozlaştıkça tespit edilen durumdur. ama bir an gelir dlingg! çanlar çalar ve sen uyanırsın ama kim olarak? hiç tanımadığın, onaylamadığın, kızdığın biri olarak. sonra onu tanımaya çalışırsın belki, belkide gerçek benliğinin peşine düşersin. bulabilirsen ne ala. bulamayanlar da vardır.
insanın kendini potansiyelini gerçekleştirmek yerine, sistemin pompaladığı tüketim çılgınlığı çerçevesinde kendinden, var olma sebebinden uzaklaşmasıdır. onun için artık tek şey tüketmektir...
cagimizda insanlarin basina gelen bir olaydir. hayata sanki bir vitrin camindaki cansiz manken gibi bakarsiniz. sokaktan gecer insanlar olaylar olur hic birseye karsi bir reaksiyon gostermek istemezsiniz. kendi dunyanizda buhranlar surup gider. her gecen gunun sizden bir sey eksiltigini pekala farkina varirsiniz. ictiginiz ickiler size tad vermez, eglenceler sizi eglendirmez. hayatinizi -mis gibi yaparak yasarsiniz. hic bir seyden tad almazsiniz. size hakim olan duygu ne tad var gecesinde gunduzunde ben neyleyim yeryuzunde halet-i ruhiyesidir. kendinizi odun gibi hisseder akmayan gözyaslarinizi icinize akıtırsınız. ruhen bir ucurumdan asagi dusen insan piskolojisi vardir ne kadar da bir dala tutunup dususu engellemek isteseniz bile cogunlukla tuttugunuz dallar elinizde kalir ve daha hızlı dusersiniz. fakat bazilari hayata olan yabancilasmasini sakacılıgı ile örter. gununu gun edermis gibi gösterir hep. ama her dogan gunden ve aynada gordugu yuzden nefret eder . sahnedeki br komedyen gibidr. kaba hatlari ile ozetledigim bu mevzuda ne yazik ki gunumuzde bir cok kisi bu halet-i ruhiyeden muzdariptir ve tedavisi imkansiz denecek kadar azdir .
aynaya bakıp, 35 yaş şiirindeki sorunsalı yaşama durumu olabileceği gibi, gergin sinirle geçirilen zaman periyodunda; çevremizdekileri kırdığımızı fark ettiğimiz ya da ' ben iyi biriydim, noldu lan bana böyle' yi hissettiğimizdeki durum.
bildiğin, alıştığın bir ortamdan, sana tamamen yabancı bir ortama girmek zorunda olduğunda, olaylara ve durumlara* verdiğin tepkilerin eskiye oranla değişiklik gösterdiği ve bunun seni son derece rahatsız ettiği durumdur.
uzaktan bakmaktir yasadigin hayata. bi' cizgiye gelip acmaktir gozlerini ve fark etmektir o ana kadar yasadigin seylerden de aslinda sorumlu oldugunu. keyif alamamaktir yaptigin hicbir seyden, hislerin felce ugramasidir. gulmektir kahkahalarla bazen ama gozlerinin icindeki gulumsemenin gri bir perdeden ileri gidememesidir.
bu ben miyim?" sorusuyla başlar her şey. ya da başlayalı çok olmuştur da bu soru farkına varıştır. "kimse var mı?"denir usulca, ses gelmez içeriden. biraz daha yüksek: "kimse var mı?" yine ses yok. içinde kimse yoktur. bomboş bir iç. boş bir buzdolabı gibi, boş bir oda... deprem çığlığı gibi: "sesimi duyan var mııııı ?" yok. sesin yankısı sadece. sevilen birine karşı duygular yoklanır. "onu seviyorum, onu seviyor-dum. o.." yok öyle bir işaret. sevgi diye bir şey yok ki. hayal? beklenti? gelecek? güzel günler? anlamsızca yan yana dizilmiş harfler serisi. bıktırır bir süre sonra boş boş düşünmek.
boş bakışlar..."bu benim evim." ses geri gelir: "bu benim evim." "koltuk,masa,duvarda resim, duvar, duvar, pencere, duvar, kapı.." ses yine döner : "koltuk,masa... " pencerenin dışı. ağaç,araba,insan,ev. tüm anlamlarından bağımsız, sadece bir nesne olarak hepsi yerinde. "ben nerdeyim?" "sesimi duyan var mııııııı? "yanıt gelir, sudaki halkalar gibi,küçükten büyüğe yayılarak sesimi duyan var mıı ,duyan var mıı,var mııı?
insanın belli şeylere verdiği tepkilerin zamanla değişmesidir. ve öyle sinsidir ki bu süreç, kimi zaman "bu şarkıya hüngür hüngür ağlayan insan ben miyim?" diye sordurandır.
aslına bakarsanız o insanın kendini tanımasıdır. aslında içinde varolmadığını düşündüğün şeylerin esas olan benim dediği andır. bu giderek yaşlanmak gibi. büyüdükçe yabancılaşır insan kendine . büyüdükçe esas beni bulur. o bir gelişme biçimidir. o bir kendini bulma biçimi. kendine yabancı değil eski bene yabancısınızdır. korkacak bişi yok belki de şimdi korkacak şey var. ne biliim.