hayatın mide bulandıran düzenine uymamak için direnip, bazı konularda pes edip oyunu kuralına göre oynamak zorunda olduğunu kabullendiği an nefret eder insan kendinden. oysa riyasız, oyunsuz, saf duyularla yaşamak arzusu vardır yüreğinde...
kendiniz için yaptığınız tanımların, gerçek hayatta uygulanabilir olmamasından mütevellit, kendinizi sıfıra çekmeye artık konuşmamaya karar verdiğiniz andır.
ruhun bedende azap görmesi halidir. bu hastalığa başta çevre ahalisinin saçma dayatmaları olmak üzere çeşitli sebeplerden dolayı yakalanmak mümkün. beraberinde şişmanlamayı getirir ve geldi mi bir daha gitmez.
bu düşünce genelde ergenlik cağlarında olur aslında. hiçbir sosyal faaliyetinin olmaması,derslerinin berbat olması,sevgili bulamaması,kendini çirkin görmesi sonucunda melankoli takınmasıyla akılda oluşan,insanı günlerce ağlatan durum.. Yazık!
aşırı vicdanın yol açtığını düşündüğüm durumdur. son iki üç aydır başa çıkmaya çalıştığım bir histir kendisi. Hiç hoş olmamakla beraber savunma mekanizmam beni kafayı yemekten son anda kurtarır ısrarla. iyi ki savunma mekanizması diye bir şey var!
üzerine düşen sorumlulukları yerine getirememesi sonucunda insan hayatında oluşan hede. son zamanlarda cok yaşadıgım durumdur da. misal olarak, sevgilinize onun her zaman yanında olacagınızı söylersiniz. bir engel cıkar ve ayrılmak zorunda kalırsınızdır vs. berbat bir durumdur açıkcası.
- keşke hiç doğmasaydım. insalara ders veriyorum ama benim bir şey bildiğim yok. düşünüyorum, ama nasıl düşünebildiğimi bile bilmiyorum. insanlar bana soruyor, bir şeyler söylemek lazım. bu bilgisizlik beni mahfediyor, kendimden nefret ediyorum. * bir brahman ın hikayesi*