insanın kendini kandırması

entry9 galeri0
    9.
  1. Bir durum veya olay karşısında yanıltıcı cevap verip veya karşısındakini aldatmaya meyilli cevap vererek gerçeği onlardan ve kendinden saklama metodudur .
    0 ...
  2. 8.
  3. mutlu hissetmek için gerekli olduğu üzere yapılan eylemdir.
    0 ...
  4. 7.
  5. aklın yalana ihtiyacı vardır, yalanla beslenir. beynin ve buna bağlı olarak vücudun varoluşunu sürdürebilmesi için ara ara kendini kandırmasında sakınca yoktur.
    1 ...
  6. 6.
  7. yalan dünya izleyip gülen insan halidir. adı üstünde yalan dünya, milyarlarca ölü sana bir şey anlatmıyor orçun anlatıyor, helal olsun!
    0 ...
  8. 5.
  9. bilhassa bizim yani erkeklerin sıklıkla yaptığı eylem. sağ/sol elin beyine bir vajina olarak tanıtılması. yani insanın kendini kandırması. elmayı armut olarak yiyemezsiniz mesela ama bunu yapabilirsiniz. bunu antropoza girene kadar en ünlü bilim insanları da yapıyor, sıradan insanlarda. arasıra şikayet edilir sonra unutulur yine kendini kandırır.
    böyle sürer gider efenim.
    1 ...
  10. 4.
  11. 50-60 yılı sonsuzlukmuşçasına yaşamaktır.
    1 ...
  12. 3.
  13. herkesi kandırıyorum bir de kendimi kandırayım bakalım nasıl bir duyguymuş diyen kişinin eylemidir.
    0 ...
  14. 2.
  15. Zeki olmadığının bir nevi kanıtıdır.
    Zeki insan kendini kandıramaz.
    0 ...
  16. 1.
  17. beyindeki en temel rejimdir. bir örnek: herkes öleceğini bildiği halde yaşamaya, plan yapmaya, bir şeylerle uğraşmaya çabalar. çürüyen bir sebzeye, çökecek bir binaya, bitecek bir hikayeye uygulamadığı oranda bu yalanı kendisi için her gün yeniden yaratır. organize dinlerin de en mühim dayanak noktalarından birisi budur. iş "gerçek" ve "kanıt"a geldiği zaman hepsi boynunu büker, o ayrı.

    peki neden? bunun pek bir önemi yok; var ama işlevsel olarak yok. şöyle ki, madem öleceksin o zaman hiç bir şey yapma, neden uğraşıyorsun öyle değil mi? bu nedenledir ki, din kişilerinin de inanmayanlara yönelttikleri kendilerince en birinci "cevap veremedi" sorularından birisi de budur. oysa kazın ayağı öyle değildir. beynin yönettiği canlının bilinçli kısmını kandırması biyolojik evrim tarihinde insandan çok önce ortaya çıkmış, yaşayan ve nesli tükenmiş bütün beyin sahibi hayvanların da paylaştığı bir yöntemdir. ancak başarılı olduğu için, tıpkı diğer "iş gören" fonksiyonlar, organlar gibi (omurga, göz, sosyal olma, vs.) milyonlarca yıl korunmuş, nesilden nesile aktarılmıştır. ancak hayvanlar bunu "dile getirmez", bunun felsefesini, ideolojisini yapmaz.

    insan da "insan" olarak doğadan mantıksal olarak ayrılana kadar tıpkı diğer canlılar gibi takılmıştır. ancak yapaylığı öyle bir noktaya gelmiştir ki, artık bu ve diğer doğal kökenli kandırmacalara anlamlar yüklemek zorunda kalmıştır. tekrar etmekte fayda var; doğanın geliştirdiği beyin sahibine sürekli çevresinin belirli bir kısmını (işine yarayacak kısmı diyelim) gösterir, tamamını göstermez, gösteremez: bütün frekansları algılayabilen, atomdan galaksiye kadar her fiziksel alemi görebilen doğal patentli bir beyin yoktur, teknik anlamda mümkün değil. bu tıpkı tek bir bilgisayarın tüm interneti idare etmesi, tüm yazılımları içermesi ve sonsuz bir grafik kartı kapasitesine sahip olması gibi bir imkansızlıktır.

    insanın yüklediği anlamlar da çağına, kapasitesine göre değişkenlik gösterdi elbette. yani en çatlak din kişisi bile dininin yirmi bin sene evvel var olduğunu iddia edecek değildir, bunların ortaya çıkış tarihleri belli. zaten en çatlak din kişisi bile "dünya ve her şey altı bin yıl önce yaratıldı" diyerek kendi hikayesi dahilinde haddini bilmektedir. oysa arkeolojik kalıntılardan anlaşılıyor ki yirmi bin sene evvel de insanların o zamanki ataları doğaya fantastik ve ruhsal manalar vererek kendilerini kandırmakta bir sakınca görmemişler. daha sonra perspektifi genişleyen (belki de yön değiştiren demek daha doğru) tarım toplumları daha soyut bir anlayışla bugünün dinsel anlayışlarına kaynaklık eden "sonsuzluk" veya "ezel" tarzı kavramlara dayanan ölüm sonrasını da içeren yeni tarz kendi kendini kandırma modelleri icat ettiler.

    bugün kavga "aman kendimizi kandırmayalım" davasından ziyade, kendimizi kandırdığımızın farkında olma ve bu kandırmanın hikayelerine hakim olma kavgasıdır. bir anlamda "enayi yerine konduğumuzun farkında olduğunu bilerek enayi yerine konmak", bir anlamda "kandırılma konusunu başkalarının dayatması ve toplumun ezberlettiği alışkanlıklara tapma yoluyla seçmemek", bir başka anlamda ise kandırmayı daha akılcı hale getirme zorunluluğundayız. zira diğer hayvanlar ile aynı kafayı paylaşmıyoruz artık; evrenin ve yaşamın sırlarını, çalışma şekillerini ve kanunlarını deşifre etmeye, daha derin anlamaya başladık. doğanın ve eski bilginlerin yanılsamalarına dayanamayacak kadar çok şey biliyoruz ve bir o kadar da bilmediğimiz ama belirli bir çabalama yöntemiyle öğrenebilecek başka hadiselerin olabileceğini, olduğunu kavradık.

    eğer ille de ayakta kalmak için kendimizi kandırmak kaçınılmaz ise, ben bu konuda kendime aday olarak insan aklını gösteririm. evet, ortadan kalkacağım, diğer insanlar da kalkacak, ve her şey bitecek. ama ben bu dünyaya geldiğimde alet edavat olarak, ilginç akıl fikir ve icatlar olarak, yaratıcı ve değiştirici etken olarak, değişik alemlerin kapılarını gösteren cesur bir hayalci olarak ne bulduysam hep benden önce kendisini yeniden ve daha etkili olarak kandırmayı denemiş insanların eserlerini buldum.

    ve en azından kendimi kendimle daha iyi kandırabilirim diye hükmettim.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük