evet efendim;
çok garip/yanlışama her insanın hissettiğidir bu...
insan doğar; dünyaya neden geldiğini bilmez,
nefes alır, yatar, kalkar, düşünür, ağlar, mutlu olur, acı çeker, zevk alır...
ama yine bunları neden yaşadığını bilmez...
hep dinçhissetmek ister kendini, hep mutlu olmak, zevk almak, eğlenmek ister...
ama unuttuğu birşey var, dünya dönüyor ve zaman durmuyor.
bazen herşeyden sıkılıyor.
-off! bu ne biim hayat(!) diye düşünebiliyor her günün aynı geçmesinden şikayetçi olarak.
sonra o güzel/yakışıklı yüzü, bedeni yorgun düşüyor hayata.
kırışıklıklıar, kas-eklem ağrıları tansiyon, kalp, nefes darlığı...
daha nice hastalık tutuyor elinden, ama ayakta durman için değil; seni bitirmek için.
en sonunda tek başına kalmanda cabası...
hayatın tek gerçeğidir işte bu;
kim ölüme engel olabilmiş ki bu güne kadar? kim yaşlanmamış?.
sen de her insan ve her canlı gibi;
doğar, yaşar ve ölürsün...
şahsımdı o. hiç aklım almıyor, nasıl yaşlanacağımı düşünüyorum da hiç o halimi tahayyül edemiyorum.
heralde hızlı yaşa genç öl dediklerinden bişe olacak gibime geliyor. buruşmadan kırışmadan, yımırtalıklarım diz kapaklarıma gelmeden, taş gibi kaya gibi taş gibi kaya gibi semsert dimdik öleceğim heralde.
hadi bakalım allahtan hayırlısı, allahım yaşadığım müddetçe kudertimden bir eksilme gösterme yarabbi. *