iyi kötü her şeyinizi paylaştığınız birine destek olduğunuzu, iyi geldiğinizi ve gününü mutlu bitirmesine neden olduğunuzu düşünürken, onun yalnız kalmak ve kimseyle konuşmamak için kuytusuna çekildiği andır mesela. özellikle de bunu kendi diyorsa; bi şeyler kopar tarif edemezsiniz, hissetsin diye bekler hissettiremezsiniz.
Hayatı boyunca sadece bir kez birini karşısına alıp "seni seviyorum" demek, sonra da reddedilmek. Yıllardır tanıdığın halde bu cevaptan sonra onu hayatından tamamen çıkarmaya çalışmak, becerememek, yüzünü her gördüğünde, her gülüşünü duyduğunda, sana her baktığında yeniden paramparça olmak. Sonunda ne kadar aciz ve kuvvetsiz bir yaratık olduğunu anlamak.
teknolojiden uzaklaşmak için 4 günlük bir tatile gidersiniz,yanınıza telefon almazsınız.4 gün sonunda acaba neler gelmiş deyip telefonu açarsınız ve ne bir cevapız çağrı,ne de bir mesaj vardır.işte böyle bir andır.
8 yıl bilgisayar okumuş olduktan ve bu alanda iş tecrübesine de sahip olduktan sonra, intel firmasıyla iş görüşmesine gidecekken her boku birbirine karıştırıp, şu an bi sikten anlamadığımı fark etmem.
ulan bu intel kendi ürettiği teknolojiyi takip edebiliyor mu acaba? ne hızlı gelişiyor siktiğim teknolojisi yahu.
aldığınız fişin üstünde 137 numarasını görüp bir umutla digital tabelaya baktığınızda ve tabelada 82 yazısını gördüğünüz andır. ayrıca yoğun ter kokusundan oluşmuş duman üstünüzde bir ağırlık yapmaktadır ki bu ağırlık press niyeti görüp sizi kibrit kutusu kadar peynir kıvamına getirir. bu da küçük hissetmenize yol açacaktır. ya da olayları ben çok abartıyorum.
sevgili basit de olsa bir hata yapmıştır. kafasına kakmazsınız ama çok üzülmüşsünüzdür. yapıcı olmuş, konuyu büyütmemişsinizdir. buna rağmen konunun kapanmasının ardından aranmamaktasınızdır. zaten içinize attığınız sinir sizi yemektedir an be an, bir yandan da düşünmeye başlarsınız; '' biliyor şuan üzüldüğümü neden aramıyor ki?''
işte o an, insanın en değer verdiği insan tarafından en değersiz hissetirildiği andır.
(bkz: ağlarım lan)
sen aylarca sabret, cesaretini bir an topla ve seni seviyorum de, o da ben ikimzi hiç öyle düşünmemiştim desin.
neydi benim yanlışım, neden böyle oluyo hep bana?? ey sözlük sana diyorum biri çare olsun bana.
yanınızda kimse kalmadıysa bile, dibin dibine vurduysanız bile hatta tutunacak hiçbir şeyiniz kalmadıysa bile değersiz içinizdeki ışık yanıyorsa her şeyin boş olduğunu anlayınca değersiz hissedersiniz. Ne yapsanız geçip gidecek tarihte yitecektir. Eğer tarihe adınızı altın harflerle kazısanız bile, tarih de bitecektir. Bunu anladığınız an kim olsanız değersiz hissedersiniz.
(bkz: karamsar felsefe)
sevdiginiz birine haksiz yere sinirlenip kizdiktan sonra haksizliginizin ortaya ciktigi andir. hele bi de sevdiginiz olaydan susup konusmuyorsa dunyalari verirsiniz zamani geri alabilmek icin.
ya pes edip hayata küstüğü andır, ya da kaybedecek hiç bir şeyi olamadığını düşünüp, her şeye sıfırdan başlayarak, bir kez daha denemeye karar verdiği andır.
sıkıysa yakala adlı filmde o genç çocuğun babasının bir hikayesi vardı. bu konuya benzer;
iki küçük fare içi yağ dolu bir bardağın içine düşmüş. birincisi hemen pes etmiş ve oracıkta boğulmuş. ikincisi ise umudunu kaybetmeden durmadan çırpınmış yağın üstünde ve yağ bir süre sonra çırpınmanın etkisi ile katılaşmış. bu sayede fare o bardaktan sağ salim kurtulmuş.
insan kendini bazen değersiz hissedebilir ama bu histen daha kötüsü, kendisini çaresiz hissetmesidir. eğer çaresizlik hissi kaplamışsa kişiyi, kişi kendini ilk değersiz hissettiği an pes eder.